Diğer kurgumuza yaptığınız yorumlar için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.
Buna da yorum yapar mısınız?
Öpüldünüüüüüz
Kabuslar ve rüyalar bir aradaydılar.
Önce bir rüyadayım sanıyordum. Aslında öyleydim de. Ama bir rüya değildi bu. Acısını iliklerime kadar hissettiğim bir kabustu. Jiso ağlıyordu. Elimin üstündeki acı parmaklarımı kıpırdatmaya korkacağım kadar fazlaydı. Canım yanıyordu ve bu hafife alabileceğim bir acı değildi. Kaç dakika olmuştu bilmiyordum. Kaç dakikadır elimin üstüne saplanmış bir bıçak olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim Sana'nın arkasına bile bakmadan kaçtığıydı.
Soğuk soğuk terler döktüğüm sırada beyaz tezgahın üstüne yayılan kan'a baktım ve sanki birisi yüzüme bir bardak su çarpmış gibi irkildim. Ne yapacağımı bilemeden etrafıma baktığımda Jiso'nun benden biraz uzakta dehşet içinde bağırdığını gördüm. Korkması normaldi. Ben bile korkuyordum.
Şu an beynime vereceğim herhangi bir komut olması gereken yere ulaşır mıydı bilmiyordum ama, "Jiso," dedim zorlukla. "Jiso, bakma bebeğim." Dudaklarımdan bir inilti daha koptu, alnımı koluma yaslayıp nefeslendim. "Arkanı dön, iyiyim."
"Lulu..."
"Şşt, arkanı dön sadece." diye fısıldadığımda elindeki telefonla beraber arkasına döndü ama ağladığı için omuzları sarsılıyordu. "B-bak... Geçecek şimdi tamam mı?" Kuruyan dudaklarımı ıslatıp nefes almaya çalıştım. "Korkma sen, bakma."
Jiso ağlayarak başını salladığında, ne yapacağımı bilemeden bir kez daha elime baktım. O kadar çaresiz hissediyordum ki tam bu yüzden bile ağlayabilirdim. Parmaklarım çok fazla titriyordu. Tezgahtaki elimi ise hissedemiyordum. Acıdan kaynaklanan bir şey olduğunu düşündüm.
"Babacığım, iyi misin?" diye sorduğunu duydum Jiso'nun.
"Evet..." dedim sert bir nefes vererek. Bakıp bakmadığını kontrol ettikten sonra sağlam olan elimle tezgah'a tutundum. "S-sen bakma prensesim... Tamam mı?"
Jiso beni onayladı mı bilmiyorum ama o an yapmam gereken son şeyi yapıp bir cesaretle sağlam elimi, saplanan bıçağın sapına sardım. "Jiso," dedim zorlukla. Dudaklarımdan kaçan boğuk bir ses cümlemi böldüğünde bir süre bekledim. "Şimdi yukarıya odaya çıkıyorsun. B-benim odama. Çek-" Nefesim kesildiği için birkaç saniye daha bekledim. "Çekmecede anahtar var. Sol tarafta, ilk çekmece. Araba anahtarı güzelim. Onu alıp bana getir."
Jiso ağlayarak merdivenlere koştuğunda gözlerim bir kez daha bıçağa dokundu. O anda ağlamaya başladım. Öyle kendimde değilmiş gibi ağladım ki sesim beni rahatsız etti. Şu an ağlamanın hiçbir şeye yaramayacağını kendime tembihleyip titreyen elimle elimdeki bıçağı çekmeye çalıştığımda nefesimi kesen bir acı karşıladı beni.
Eğilip dudaklarımı koluma bastırdım. Dudaklarımdan kaçan o acı sesi engellemek istedim ama sesim çıkmaya meraklıymış gibi kendisini bıraktı, kolum sesimi boğuklaştırdı. "Babacığım, getirdim." dediğini duydum Jiso'nun.
Bıçağın ikinci denemede çıkacağını ama bağıracağımı bildiğimden Jiso'ya baktım. "Aferin." dedim hızla ama sesim nefeslerimin arasında boğuklaşıyordu. "Garaja git, arabanın kapısını aç ve beni bekle." Yüzümü acıyla buruşturup alnımı koluma bastırdım. "Arka koltuğa oturmayı unutma."
"Gitmek istemiyorum." diye ağladı Jiso.
"Jiso hadi." dedim dişlerimi birbirine bastırarak. "Hadi, git ve beni bekle, geleceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's not over yet 2 /HunHan
Fanfictionİhanetle sarsılan aşk tekrar filizlenmiş ve boyumu aşan bir ağaca dönüşmüştü. Ölümler, yaslar ve yaşananlar unutulmamış olsa bile tozlu raflara kaldırılmış, hayatın ipini bir ucundan dört elle yakalamayı bir şekilde başarmıştık. Çünkü Sehun vardı...