BÖLÜM 8

222 33 175
                                    

Bir sonraki bölüm o kadar güzel ki sırf çabucak gelmesi için yorumlarınızı alırım teker teker dkmdkxmxdk

Bakın mesela bu hiç beklemeden geldi

Sizi seviyorum, öpüldüüünüüüüüz

Uzandığım ve derin bir uykuya çekildiğim rahatsız koltuğun üstünde, bilincim usul usul yerine gelirken kolumu dürten bir parmağın varlığı elimi yüzüme götürmeme neden oldu. Departman'da, Sehun'un odasında olduğumu biliyordum ama o kadar güzel bir uyku çekmiştim ki bu şaşırtıcıydı.

Gözlerimi yavaşça araladığımda odanın içindeki karanlık gözlerimi tekrar kapatmama neden oldu. Ve gözlerimi bir kez daha aralamamı sağlayan şey, "Luhan," diye seslenen Kris olmuştu.

"Hım?" diye homurdandım uykulu bir sesle. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirip karıştırdım ve yavaşça doğruldum koltuğun üstünde. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama içerisi karanlıktı. Karanlığı bölen şey koridordan, odaya doluşan güçlü ışık olmuştu.

Koridordan gelen konuşma ve telefon sesleri kısa bir an kapıya bakmama neden olsada en sonunda ayıldığım kanaatine varıp, Kris'e baktım. "Söylediğim şeyi bir defa da anlayacak kadar uyanık mısın?" diye sordu. Ona dik dika baktığımda ise boğazını temizleyerek gözlerini kağıda düşürdü. "Daehyun'un nerede olduğunu buldum."

Uykunun izleri bile bir anda üstümden çekilirken başımı tamamen kaldırdım. "Nerede?"

"Yakın zamanda kapatılmış bir hastanede." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Birkaç saat önce bir kadın ihbarda bulundu. Kendisi Daehyun'un haberini haberlerde görmüş ve onu bugün akşam saatlerinde o hastane yakınlarında görmüş." Kris derin bir nefes aldı. "Biraz araştırdığımda hastane çok mantıklı olacakmış gibi geldi... Güvenlik kameralarını inceleme zamanım olmadı. Haberi aldığım gibi söylemek istedim."

"İyi yapmışsın." dedikten sonra ayağa kalktım ama, "Luhan," dedi Kris bir kez daha. "Diğerleri Moon Hana'nın şoförünü almaya gittiler. Hastaneyi gözlemeleri için ekip yolladım ama tek gitme. Birazdan gelirler ya da onları doğruca oraya da yönlendirebilirim."

"Zaman yok Kris." deyip koltuğun üstündeki ceketi üstüme geçirdim. "Sen haber ver bir ekip daha hazırlansın. Sehun'u yolda ararım, oraya geçerler."

Kris birkaç saniye emin değilmiş gibi baksa da ardından başını salladı. "Bu arada," dedi aklına daha yeni gelmiş gibi. Elini beline götürüp bir silah çıkarttı. "Bay Tae, silahın henüz bulunmadığı için bunu sana vermemi söyledi."

Gülümsedim. "Siyah tercihimdir ama bu da iyi." dedim gri silahı elime alıp belime yerleştirirken.

Daha sonra Kris adresi yollayacağını söylediğinde önce odadan, ardından departmandan ayrılarak arabaya bindim. Birkaç gündür duyduğum en güzel şey bu olduğu için dudaklarımdaki gülümseme bir türlü silinmemişti ve bu sefer içimde huzursuzluk yoktu.

Arabanın sirenlerinin sesi, arkadaki ekip aracının sirenlerine karışırken cebimdeki telefonu çıkarıp Kris'in bana attığı adresi Sehun'a yolladım. Çünkü muhtemelen onu ararsam tek gitmemem gerektiğiyle ilgili bir ton laf edecekti. Telefonun ekranına düşen bildirimlerden birisinde gözlerimi dolaştırdığımda annemden olduğunu gördüm. Jiso'yu okuldan aldığını haber vermişti.

Ekranı kapatacağım sırada Sehun'un ismini gördüğüm için birkaç saniye açmamayı düşündüm ama sonra bunun onu daha da endişelendireceğini bildiğimden pes edip açarak kulağıma yasladım. "Ne bu?" diye sordu anında. Siren seslerini duymuş olmalı ki kısa bir an duraksadı. "Neredesin sen?"

It's not over yet 2 /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin