BÖLÜM 17

221 32 294
                                    

Bu bölümde yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın aşkolarım.

Yorumlarınızı alabilirsem eğer dünyanın en mutlu insanı olabilirim bir anda.

Öpüldünüz.

Sizi seviyorum.

Önümdeki ışıl ışıl manzaraya baktıktan sonra gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Hava sabahtan beri kapalı ve kasvetliydi. Evlerin ışıkları erkenden yanmaya başlamıştı bu yüzden. Ben de üstüme bir hırka geçirip bahçeye çıkmıştım. Kendisini hep diken üstünde hisseden birine göre yakaladığım huzur beni şaşırtmıştı ama tadını çıkartmıştım.

"Babacığım!"

Jiso'nun sesiyle gözlerimi aralayıp omzumun üstünden kapıya baktığımda koşarak bahçeye çıktığını gördüm. Elinde bir kağıt sallanıyordu. "Sana yaptığım resmi göstermek istiyorum." dedi. Yanıma ulaştığında hiç beklemeden dizime çıktı ve ayaklarını bacaklarımın arasında sallarken kağıdı bana gösterdi. "Beğendin mi?"

Dudaklarımdaki gülümsemeyi silmeden bir süre yaptığı resimde dolaştırdım gözlerimi. "Gerçekten çok güzel olmuş." dedim sessizce. Ardından işaret parmağımla çizdiği kişiyi gösterdim. "Bu kim?"

"Sana." dediğinde gülümseme yavaş yavaş silindi. "Bak saçları sapsarı. Tıpkı annemin saçları gibi. Hem bizimle kalıyor, o yüzden çizmek istedim... Bu sensin ve bu da babam."

Jiso masum bir ifadeyle bana baktığında dudaklarıma tekrar ufak bir gülümseme yerleştirdim ama yemin ederim dudaklarım acımıştı. "Sen sevdin mi onu?" diye sordum kısık bir sesle. "Anlaşıyor musunuz yani?"

"Evet çok sevdim Lulu, çok!" Ellerini iki yana açtı. "Bana her istediğimde kitap okuyor. Bir de çok güzel. Ben de büyüdüğümde onun kadar güzel olmak istiyorum."

Parmaklarımı yanağına uzatıp yavaşça okşadım. "Sen zaten çok güzelsin."

"Teşekkür ederim babacığım."

Onun gözleri tekrar elindeki çizdiklerine dönerken, dudaklarıma yapışan gülümseme yerini boşluğa bıraktı. Sabahtan beri moralim bozuktu. Bugün Jiso'yla vakit geçirebilmek için izin almıştım ama kendisi Sana'yla oynamayı tercih etmişti. Üstelik benimle hiç oynamak istememişti. Oysa Jiso benimle araba oynamaya bayılırdı.

Sana gittikçe sinirimi bozuyordu.

Ve bundan haberi bile yoktu.

"Luhan?" diyen Sana'nın sesini duyduğumda bakışlarım kapıya döndü. "Sehun ve arkadaşlarınız geldi. Haber vermek istedim."

"Babam mı geldi?" dedi Jiso heyecanla. "Hyunjin'de geldi mi?"

Sana, Jiso'ya başını salladığında, Jiso hemen dizimden aşağıya atladı ve koşarak kapıya gitti. Bir yandan da bağırmayo ihmal etmiyordu tabii. Diğerlerini akşam yemeğine ben çağırmıştım çünkü Baekhyun gelmek için çok fazla ısrar etmişti. Tek derdinin Sana'yı görmek olduğunu biliyordum.

Ayağa kalkıp kapıya ilerlerken ellerimi eşofmanımın ceplerine yerleştirmiştim. İçeriye girdiğimde salonuma dolan kalabalığa baktım. "Sadece bir günü siz olmadan geçirmek istemiştim." diye mırıldandım. "Yine yalnız kalamadım."

"Seni yalnız bırakır mıyız hiç?" dedi Kris sırıtarak. "Bir saat görmesek özlüyoruz."

Gözlerimi devirdim. "Eksik olmayın."

Bakışlarım kısa bir an hazırlanmış yemek masasına dokundu ve iç çekerek Sehun'a baktım. Jiso, Sehun'a resmi vermiş, Hyunjin'e koşturmuştu. Sehun gözlerini resimden çekip bana çevirdiğinde yüzümdeki huysuz ifadeyi gördü. Bakışlarımı çekmekle yetindim.

It's not over yet 2 /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin