FİNAL

301 36 446
                                    

Yanlış görmüyorsunuz ve zaten beklediğiniz bir şeydi. Uzatmak istedim ama enerjimi bir diğerine harcama kararı verdim.

Yorumlarınızı çok büyük ihtimalle alacağım için söyleme gereği bile duymuyorum. Sizi seviyorum.

Çok.

Öpüldünüz.

Bu zaman'a kadar hep zaman'a borcum olduğunu düşünürdüm. Çünkü zaman bana hiç bir şeyler getirmemiş, hep götürmüştü. Benden bir alacağı varmış gibi zamanla sürekli biraz daha fazlasını götürmüştü. En sonunda elimi götürmüştü. Etimden, kemiğimden götürmüştü. Aldıklarıyla yetinememiş gibi hep fazlasını istemişti.

Şimdi zamandan almam gereken bir şey vardı. Zaman bana iyileşmeyi, rutin ve huzurlu bir hayatı getirecekti. Bunu bu sefer çok net hissediyordum. Bu kadarını hak ettiğimi biliyordum.

Dün yaşanan kaostan sonra nedense sakinleşmiştim. Babamın sözleri miydi bana iyi gelen yoksa Sana'yı güzelce korkuttuğumu bilmenin getirdiği rahatlık mıydı bilmiyordum ama üzgün hissetmiyordum. Sakindim. Tek kelimeyle, sakin.

Serin hava çıplak kollarımı ısırırken gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Birkaç saniye öylece beklemiştim. Ta ki omuzlarıma bir hırka bırakılana kadar. Gözlerimi açıp soluma baktığımda, dudaklarım görmek istediğimi gördüğüm için yukarıya kıvrıldı. "Geldiğini duymadım."

"On dakika oluyor." dedi Sehun ve eğilip dudaklarını yanağıma bastırdı. "Üşümüşsün ama."

"Üşümedim." dediğimde, Sehun bacaklarımın önünden geçip yanıma oturdu. Bir bacağımın üstüne oturarak ona çevirdim bedenimi. Söyleyecek bir şeyler aradım ama sessizliği bozmak hiç içimden gelmediği için sandalyenin başına yasladığım sağ kolumu kaldırıp, sargılı olan elimin üstünü yanağında dolaştırdım.

"Yemek yedin mi?" diye sordu Sehun.

Gözlerimi kapatıp açarken, "Hıhım." diye mırıldandım gözlerimi yanağında dolaşan elimden çekmeden. "Jiso pizza istedi. Dışarıdan söyledik." İç çektim. "Sen?"

"Yedim."

Başımı salladığımda yanağındaki elimi tuttu. Dudaklarını sargının üstünden elimin içine bastırdı. Dudaklarıma çok silik bir tebessüm yerleşirken işaret parmağımı dudaklarının üstüne taşıdı bu sefer. Parmağımın ucunu öptü ama bunu hissedemedim. Yalnızca gördüm. Sanki bir başkasının parmak uçlarını öpüyormuş gibiydi. Çok saçmaydı, elimin içindeki baskıyı hissediyordum ama iş parmaklarıma geldiğinde hissizdim.

"Daldın yine." dedi Sehun elimi bırakmadan. "Nereye gitti o güzel aklın?"

"Bedenimde güzel bulmadığın bir yer var mı? Sadece soru." dedim gözlerimi kısarak. Sehun kaşlarını kaldırıp başını iki yana salladığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Çok fenasın."

"Çok aşığım çok." dediğinde başımı omzuma eğip küçük bir gülümsemeyle ona baktım. "Sana bir şey aldım." Dikkatle ona bakmaya devam ettiğimde ayağa kalktı, elini kot pantolonunun cebine attı. Oradan çıkarttığı şeyi görmeme müsaade etmeden tekrar yerine oturdu. Elinin içini açtığında lacivert kadife bir kutuyla karşılaştım. "Uzun zamandır düşünüyordum. Aslında birkaç gün önce verecektim ama hazırlanması biraz uzun sürdü."

Kutuyu bana uzattığında gözlerimi yüzünün güzelliğinden çektim. Kutuyu parmaklarımın arasına aldığımda, "Bunu evlilik yüzüğümüzün yerine almadım çünkü alyansını değiştirmeni istemiyorum." diye açıkladı bir kez daha. Kutunun kapağını araladığımda gözlerinin yüzümde dolaştığını biliyordum.

It's not over yet 2 /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin