~ Düşmüş hissetiğimde beni kaldırıyorsun
Gece ne kadar derin olursa olsun. ~_________________________________________
Korkuyla Jenatte ve Sofia arasında mekik dokudu gözlerim. Sofia ne olduğunu biliyordu zaten, yüz ifadesi de her an kavga çıkarabilecek gibiydi. Ama o sanki yaptığı çok güzel bir şeymişçesine karşımda pişkin pişkin gülerek duruyordu. Cevap vermezsem Jenatte'in şüpheleneceğini biliyordum, zaten anlatacaktım ama bu şekilde olmazdı.
Elimden geldiğince yüzüme yalandan bir gülümseme yerleştirdim.
"Hoş buldum Jaden."
"Bir daha dönmezsin diye düşünmüştüm."
Yüzündeki iğrenç ifade masanın altındaki yumruklarımı daha çok sıkmama sebep olurken Sofia'nın da benden eksik kalır yanı olmadığını gördüm. Ben ne karşılık vereceğimi düşünmeye çalışırken Sofia çoktan işe koyulmuştu bu yüzden.
" Sizi ilgilendirdiğini hiç düşünmüyorum, iyi günler."
"Sizinle konuştuğumu hatırlamıyorum madam?"
"Bizim de sizi masamıza çağırdığımızı hatırlamıyorum?"
Jenatte'in de laf dalaşına katılmasıyla ortalığın her an karışabileceği kanaatine varmıştım artık.
"Eski bir dosta selam vermek istedim sadece, sakıncası olacağını düşünmemiştim."
"Sakıncası var, lütfe ayrılın buradan artık."
Cümlemi bitirir bitirmez masadan kalktım. Jenatte ve Sofia da beni takip ediyordu. Daha ilk günden moralimi bozmuştu, en azından bir ay karşılaşmamayı dilemiştim onunla.
Arkamızdaki adım seslerini duyabiliyordum bu yüzden gittikçe adımlarımı sıklaştırıyordum. Bana yetiştiğinde yanımda duraksadı ve kulağına fısıldadı.
"Tekrar görüşmek dileğiyle Lalisa'm"
Ve gittiğimiz yönün tersinde bir istikamete yürümeye başladı. Yeniden başıma bela almıştım, en baştan buraya gelmemeliydim diye düşündüm o an. Başka bir yere kaçmalıdık, her şeyi en başında anlatmalıydım Jenatte'e diye düşündüm. Ama nafile, olan olmuştu artık, yeniden bulmuştu beni, peşimi bırakmazdı.
Sofia ile ayrı arabalara binip yarın gelinlik bakmaya devam etmek için sözleşip ayrıldık. Yol boyunca ikimiz de hiç konuşmadık. Jenatte'in yüzü asıktı, olanlardan bir şeyler sezmişti belli ki. Eve varıp odamıza geçtiğimizde ellerimden tutup karşısına oturttu beni.
"Lily, o adam seni rahatsız ediyor değil mi? Kim o, anlat bana."
Gözlerimin içine bakıyordu, benim için endişelendiğini görebiliyordum.
"Ben bunu daha önce anlatmadığım için özür dilerim. Daha buraya gelmeden anlatmalıydım her şeyi."
"Dinliyorum."
"İlk buraya geldiğimde çok fazla param yoktu, kalacak bir yer için az miktarda param vardı, bu yüzden sadece bir oda kiralayabildim. Ev sahibim işte o adamdı, restoranda gördüğümüz. Aslında paraya çok da ihtiyacı olan biri değildi, sadece yalnız kalmak istemediği için kiracı aldığını söylemişti, benle birlikte 3 kişi kalıyordu. Ev büyüktü, alt katta kiracılar üst katta da o kalıyordu. İlk başta sadece nazik davrandığını düşündüm ama sonra temas etme çabası, yerli yersiz odama gelmeye çalışması gibi şeyler yüzünden şüphelendim. Sonra bir gün açık açık konuştu, beni sevdiğini evlenmek istediğini söyledi. Benim de onu sevdiğimden eminmiş gibi konuşuyordu, onu reddedince deliye döndü resmen. Durmadan hediyeler almaya, mesaim bitince beni kapının önünde beklemeye başladı. Ben ona yüz vermedikçe hareketleri daha çok çirkinleşiyordu. Son raddede artık içip içip odama geliyordu, bağırıp çağırıp gidiyordu, etrafımda olan bütün kişileri kıskanıyordu. Takıntı haline getirmişti beni, sevdiği falan yoktu, istediğini elde edememişti ve bu onu kızdırıyordu, sevgisine karşılık alamamak değil. En sonunda onun yüzünden Londra'ya erken döndüm. Apar topar dönmemin sebebi de buydu, en son yaptığı o şey artık dayanılmazdı. "
" Naptı, sana zarar mı verdi yoksa? "
" Parayı toparlayınca o evden ayrılıp kendime küçük bir daire buldum, orayı da nasıl becermişse bulmuş. Bir gece yine içip geldi, bağırıp çağırıyordu. Kapıya tekmeler, yumruklar indirip duruyordu. Bir yandan da ağlıyordu, gerçekten delirmişti. En sonunda kapı kırıldı, çok da dayanıklı değildi zaten, ben arka odaya kaçmaya çalışsam da başaramadım beni yakaladı. "
Gözyaşlarımı silmek ve boğazımı temizlemek için duraksadım, Jenatte de ağlıyordu. Yanıma geldi, başımı göğsüne bastırdı.
" İttirmeye çalıştım ama olmadı, güçlüydü. "
" Şş tamam, geçti anlatmak zorunda değilsin. "
O anı hatırlayıp hıçkırıklara boğulduğumda bana daha da sıkı sarıldı, durmaksızın "geçti, yanındayım" diyordu.
Biraz sakinleşince kollarından ayrıldım.
"Neyse ki çok ileri gitmeden bağırışları duyan komşular yardıma geldi, yaka paça dışarı attılar onu, ben de o gece yan komşumun evinde kaldım. Çok geçmeden Londra'ya döndüm."
"Lily ben ne desem bilemiyorum, özür dilerim sana bunları tekrar hatırlattığım için, keşke her zaman yanında olabilseydim."
"Suçun yok Jen, kimsenin suçu yok, sadece o suçlu."
Dudağıma kısa bir öpücük bırakıp geri ayrıldı.
...
Küvete kenarda ısıttığım suyu doldurdum, dolabı açıp içindeki esanslara göz attım. Envai çeşit esans vardı, en sonunda lavantada karar kılıp birkaç damla damlattım, tamamen lavanta etkisi altında kalmak istediğime karar verip sabunu da lavantalı seçtim.
Suyun içine kendimi bıraktım, derin derin nefesler aldım, aklıma yeniden hücum eden bütün o iğrenç anıları kovmaya çalıştım. Birkaç şarkı mırıldanmaya çalıştım, olmadı. Vücuduma dokunan her su zerresi onu eliydi sanki, kendimi yeniden çok huzursuz hissediyordum işte gözümü açtım. Başımdan aşağı bir tas su döktüm. Bu sefer işe yaradı diye düşündüm.
Suyu kendim vücuduma sürmeye başladım, ortamın loşluğu beni germişti küvetten çıkıp titreye titreye birkaç mum yaktım, şimdi daha iyiydi.
Suya geri dönüp gözlerimi kapattığımda açılan kapının sesiyle irkildim, Jenatte gelmişti. Çayı küvetin yanına getirdi. Ve oturdu.
"Jen, benimle yıkanmak ister misin?"
Yüzümdeki gülümsemeden bir şeyler sezmiş olacak ki o da gülümsedi.
"İsterim."
Üstündeki elbiseyi bir çırpıda çıkardı, kısa süre içinde soyundu. Küvete önce sağ ayağını koydu, suyun sıcaklığını beğenmiş olacak ki kendini tamamen bıraktı suya. Küvet büyüktü, ama bacaklarımız birbirine değiyordu. Elimdeki su tasını aldı ve o da başından aşağı su dökündü. Bir süre öylece gözlerimin içine baktı. Sonra ilerledi, ellerini bacaklarımın üzerine koydu ve ilerletti, ta ki dudakları, dudaklarıma varana kadar.
Yavaş yavaş öptü, kırılmasından korkar gibi. Küvetin dışındaki elimi beline yerleştirdim, öpücüğü derinleştirmek istediğimi belli etmek istercesine, o da eksik kalmadı bir elini yanağıma koydu ve yüzümü daha çok yakınlaştırdı yüzüne. Nefesim bitene değin öpüşüne karşılık verdim. Sonunda ikimiz de ayırdık dudaklarımızı. Nefes nefeseydik, göğüslerimiz yükselip iniyordu hızlıca.
Yeniden dudaklarıma varmasına beklerken boynuma yöneldi, minik minik öpücükler bırakıyordu, çoktan başımı arkaya atmıştım. Ani bir hareketle başımı kaldırdı ve yeniden kapandı dudaklarıma. Kucağıma oturmuştu şimdi, her uzvumuz temas halindeydi.
Ellerini boynumun arkasında birleştirmiş öylece öpüyordu beni, ben de onu. Yeniden ayrıldığında bu sefer ellerini vücudumda gezdirmeye başladı, ben de tekrarladım aynısını. Kulağıma eğildi:
"Delirteceksin beni."
"Sen çoktan yaptın bunu bana."
Valla en çok bu kadar yazabildim (yazardım da işte doğru kelimeleri bulmak zor biraz) Her neyse umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur, sizi seviyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mendacious | Jenlisa
Fanfiction"Ama sen Lily, sen benim duygularımsın. En çok sana üzülüyorum, en çok senle mutlu oluyorum, en çok sana kızıyorum, en çok sana merhamet gösteriyorum. Sen benim aşkımsın Lily."