≈Hâlâ beni sevecek misin?
Artık genç ve güzel olmadığım zaman ≈-----------------------------------------------------------
Aşağı indiğimde annemi yatağında uyurken buldum. Rahatsız etmemek için elimden geldiğince yavaş hareket ediyordum. Öncelikle üzerimi değiştirdim ve daha gündelik bir elbise giydim. Henüz yemek yememiştim, fazlasıyla açtım. Kapıyı yavaşça çektikten sonra karnımı doyurmak için mutfağa doğru yöneldim. Bay Davies evde olmadığı için büyük bir akşam yemeği hazırlığı yapılmamıştı. Çalışanlar yedikleri yeri toplamakla uğraşıyordu sadece.
"Karnımı doyurabileceğim bir şeyler var mı acaba?"
Aşçı tek kaşını kaldırıp bana baktı. Sonrasında üst raftan aldığı tabağa bir çeşit tavuk sote doldurdu ve masaya koydu.
"İçki veremeyeceğim, üzgünüm."
"Yo, sorun değil su kafii."
Ona fırsat vermeden hemen bir bardak aldım ve sürahiden suyumu doldurdum. Ben yemeğimi yerken aşçı da sorular sormaya başladı, yemeğimi yerken bir yandan da onun sorularını cevaplıyordum.
"Elinize sağlık, yemek fevkalâdeydi."
"Afiyet olsun, teveccühünüz."
Kirli bulaşıkları lavaboya bıraktıktan sonra yeniden odaya döndüm, uzun bir gün olmuştu, artık dinlenmeliydim.
...
"Aslına bakarsanız Paris'te iyi bir tasarımcıdan eğitim aldım efendim. Size yardımcı olabileceğimi düşünüyorum."
Son bir haftadır Londra'da çalışabileceğim bir butik arıyordum. Birkaç yer beni kabul etmişti fakat yine de en içime sineni seçmek istiyordum.
"Üzgünüm, sizi işe alamam, yeterince tasarımcıya sahibiz. Tekrardan özürlerimi sunuyorum."
"Ah pek tabii ihtiyacınız olmadığı hâlde beni işe alacak değilsiniz. Sorun değil, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim."
Yorgunluğun da verdiği yavaşlıkla ayağa kalktım ve butiğin çıkışına doğru ilerlerdim. Bugün sadece 2 butik gezmeme rağmen çok yorulmuştum. Malikâneye geri dönmek en iyisi olacaktı. Butikten çıkıp araba bulmaya koyuldum. Tam bir araba görmüş ve ilerliyordum ki omzumda bir el hissettim.
"Pardon, çok özür dilerim acaba tanışıyor muyuz?"
Yavaşça arkama döndüm. Üstünde mavi satenden elbisesi ve beyaz şapkasıyla tıpkı bir prenses gibi görünen Sofia'ydı bu.
"Sofia?"
"Lisa"
İkimiz de gülüşerek birbirimize sarıldık. Sofia benim Paris'te ilk çalıştığım butikten bir arkadaşımdı. Birlikte çok güzel vakit geçirmiş, kısa sürede iyi arkadaş olmuştuk. Oldukça iyi bir tasarımcıydı, o butikten ayrıldıktan sonra o da başka bir ülkeye gitmişti. Fakat Londra'ya geldiğini bilmiyordum.
"Sofia, cidden seni görmeyeli ne kadar uzun zaman olmuş tatlım. Çok özledim."
"Ben de seni canım. Ben Paris'ten ayrıldıktan sonra pek konuşma şansımız olmadı seninle. Seni butikten çıkarken gördüm ve gözlerime inanamadım. Yeniden bir araya geldiğimiz için mutluyum."
"Ben de fazlasıyla."
"Bu butikte mi çalışıyorsun artık?"
Eliyle az önce çıktığım butiği gösteriyordu.
"Ah hayır. Londra'ya geleli sadece bir hafta oldu. İş arıyordum."
"Artık aramıyorsun."
"Anlamadım?"
"Burada bir butiğim var. Caddenin en sonundaki büyük butik. Hem tasarımcı eksiğimiz vardı ve senden iyisini bulacağımı zannetmiyorum."
"Ah sofia benim güzel arkadaşım. Bana bu işi vermekle ne büyük iyilik yaptın bir bilsen. İş bulsam bile hiçbiri içime sinmemişti ama şimdi seninle çalışmak... Çok özledim gerçekten."
"O zaman yarın başlayabilirsin. Artık çalışanımsın, ayağını denk al."
O eşsiz kahkahasını salıverdi. Mükemmel bir kadındı, güzeldi, iyilikseverdi, konuştuğunda dinlerdi ve adaletli bir insandı. Sevgilisi Darvell'ın ona bu derece bağımlı olmasına şaşmamak gerekti.
"İlerdeki kafede bir şeyler içmeye ne dersin Lisa?"
"Tabii ki derim."
...
Sofiayla birer kahve içip, uzunca sohbet etmiştik. Sonrasında malikâneye dönmüştüm. İnsanlara çabuk bağlanamaz, güvenemezdim. Sofia gerçekten güvendiğim ve sevdiğim biriydi.
Odaya girdiğimde annemi beni ayakta beklerken buldum. Yüzü telaşlı bir ifade içindeydi. Gözleri endişeli bakıyordu. Onu böyle görmek beni ziyadesiyle korkutmuştu.
"Anneciğim, noldu betiniz benziniz atmış, bir şey mi oldu, bir yeriniz mi ağrıyor?"
"Hayır kızım hiçbir yerim ağrımıyor sadece, sadece ben senin için biraz endişeleniyorum işte."
"Peki ama neden anne? Hiçbir sorunum yok ve bak artık yanındayım."
"Güzel kızım bilmiyorum ben... Çok uzun zamandır yoksun o yüzden merak ediyorum işte. "
...
El yazısıyla yazdığı antlaşma kâğıdını yavaşça yaşlı kadının önüne doğru itti.
"Antlaşmayı iyice oku, emin olmadan imzalama, sonrasında kahrını kimse çekecek değil."
Yaşlı kadın hızlıca ve panik bir biçimde antlaşmaya göz gezdirdi.
"Peki ama işimi nasıl miras bırakabilirim, söyler misiniz Tanrı aşkına."
"Gayet basit, eğer antlaşmada yazan süre kadar çalışmazsan burada, mirasın kime kalacaksa bu iş de ona kalacak."
Yaşlı kadın kızının son zamanlarda sıkışık olduğunu biliyordu. Onun hayallerinden vazgeçmesini istemiyordu. Bundan iyi bir iş bulacak değildi. Ayrıca 4 yıl o kadar da uzun bir süre sayılmazdı. Elbet o kadar daha yaşardı. Böylece kızı da onun gibi hizmetçi olmak zorunda kalmazdı.
...
Annem son günlerde çok garip davranıyordu. Ne zaman sarılsam ağlamaya başlıyor ve beni çok sevdiğini söyleyip duruyordu. Elim bir yere hafifçe çarpsa bile bir yerlerim kırılmışçasına tepki veriyordu. Ağzını aramaya çalışıyordum fakat hiç de ikna edici cevaplar vermiyordu. Uzun zamandır görüşmediğimiz için olduğunu söyleyip duruyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mendacious | Jenlisa
Fanfiction"Ama sen Lily, sen benim duygularımsın. En çok sana üzülüyorum, en çok senle mutlu oluyorum, en çok sana kızıyorum, en çok sana merhamet gösteriyorum. Sen benim aşkımsın Lily."