"Ama sen Lily, sen benim duygularımsın. En çok sana üzülüyorum, en çok senle mutlu oluyorum, en çok sana kızıyorum, en çok sana merhamet gösteriyorum. Sen benim aşkımsın Lily."
"Personel eksiğimiz var hemen şunları giy, çabuk."
Kahya elime birkaç tane kıyafet tutuşturup hızlıca masayı hazırlayan diğer görevlilerin yanına döndü. Annem yukarıda Jenatte'i giydiriyordu. Bense yardım etmek istediğimi söylediğim anda elimde bu kıyafetleri bulmuştum.
"Tamam ama ne yapacağımı söylemedin!!"
Kahya hızlı adımlarla tekrar yanıma geldi. Ondan korkmaya başlamadım desem yalan söylemiş olurdum.
"Şu anlık bir işin yok ama Bay Davies ve misafirleri geldiğinde yemeklerini sen servis edeceksin. Senin yerinde görevli olan hastalandı, bu iş de sana kaldı."
Başıyla onaylayıp yeniden görevlilerin yanına döndü. Üstümü değişmek için odaya indim. Normal bir personel kıyafetine göre oldukça güzel görünüyordu. Beyaz, düğmeli bir elbisenin üstünden giyilecek gri yüksek bel bir etek, boynunda yine aynı renk bir kurdeleyle son derece zarif duruyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
.
.. "Hoşgeldiniz efendim, hoşgeldiniz." Kahya salona her giren kişiyi bilmem kaçıncı kez selamlarken ben de masanın başında konukların oturmasını bekliyordum. Çoğu iyi giyinimli tahmin ettiğimce tüccar olan zengin kısımdan beyefendilerdi. Bay Davies'ın hangisi olduğunu kestirmek zor olmamıştı. Daha önce gazetelerde görmüştüm. Büyük bir tüccardı. Uzun boylu, sarışın ve yakışıklı bir adamdı. Jenatte gibi bir kadınla evlenmesine şaşmamak gerekti.
Misafirler yerlerini aldıktan sonra Bay Davies konuşmaya başladı.
"Aziz dostlarım, buraya gelip benimle akşam yemeği yemeyi kabul etmeniz benim için bir onurdur. Sizin gibi dürüst tüccarlarla bir arada bulunmak bana şeref vermiştir. Hepiniz hoşgeldiniz."
Misafirler gülümseyerek hoşnutluklarını belli ettiler.
"İzninizle, Bayan Davies'ı sizinle tanıştırmak istiyorum."
Büyük salonun kapısı açıldı ve Jenatte kapının eşiğinde göründü. Saçlarını dağınık bir şekilde topuz yapmıştı. Her zamankinin aksine bu sefer makyaj yapmıştı. Pembe kabarık elbisesinin önü taşlarla süslenmiş, pek çok yerine pileler dikilmişti. Cennetten bir sahneyi andırıyordu görüntüsü. Tanrı'dan ilahi bir mesaj gibiydi. Sanki bütün güzellikler saç tutamlarının arasındaydı. Gözlerimi ondan almak, başka bir tarafa çevirmek istesem de vücudum adeta beni dinlemiyor, onu izliyor, izliyordu.
Bay Davies, Jenatte'e doğru ilerledi. Eline minik bir öpücük kondurduktan sonra koluna girdi ve misafirlere döndü. İçimden lanet ettim bin kere onun yerinde olamadığım için. Neden böyle düşünüyordum ve bu denli kıskanıyordum bilmiyordum. Doğru değildi yaptığım, hem de hiç değildi.
