..Giriş Bölümü..

2.3K 91 3
                                    

Aslında birgün hüzünlü bir şarkı dinlerken gözümde canlanmıştı kalem tutan ve ağlayan bir kadının hikayesi. Bu kadın mektup yazıyordu. Ve öyle ki bu mektup ondan gitmiş birine çaresizlikle yazdığı yazılardı. Çok öylesine yazdığım ve şiir diyerek yola çıktığım bir eserdi. Fakat bu devam ettir diyenler sayesinde hikayeye döndü.

Beğenmeyi ve destek olmayı unutmayın 🖤

Gözlerinin bebeğinde büyüttüğü kadını, hayallerine adayan adamın bıçağı sevgilisinin tamda şah damarının üzerine düştü. Kadının damarlarına sığmayan kan adamın bıçağına bilendi. Kör bıçak dile geldi. Zamanında öptüğü yerlere elveda ederek zikzaklar çizdi.
Kadının teni bıçağın keskinliğine yüzüldü. Gözleri yaşardı adamın. Kolay değildi. Birbirini büyüten insanların elvedası bıçakla olmamalıydı. Ölüm aşıklara uğramamalıydı fakat geçti. "Oysa herkes öldürür sevdiğini. Fakat herkes öldürdü diye ölmez. Ben senin için yaşayacağım söz." Dedi adam fısıltıyla. Ardından çekip savurduğu bıçağın pası kana karışırken gözyaşlarını sildi. Elleri artık boştu. Gözleri ona herşey olan kadına değdi. Hala nefes alıyordu. Bıçağın, kadının şah damarından söküp attığı şey canı değildi. Adam öptüğü yerden almıştı aşkını. Dökülen kanlar yeri dolmayacak aşkın ve ihanetin gözyaşlarıydı.

Yazgı eli boynunda uyandığı uykusundan yalpalayarak ayağa kalktı. Aylardır öldü denilen sevgilisi Emre'yi şah damarına bıçak basarken gördü. Kolay değildi. Karış karış aradığı sevgilisini, avuç içlerini acıyla gözlerine her bastığında anıyordu. İnsan gidermeydi kendinden. Eksiden eksi çıkarmıydı. Çıkmazdı. Birbirini büyüten insanlar şah damarlarına bıçak dayamazdı. Emre'yi de zaten kan tutardı. Doğru ya Emre bir zamanlar yazgı için yaşardı. Sevgilisini sattığı hayalleri onu hangi çukurun dibine sürüklemişti. Güya herkes öldürürdü sevdiğini. Emre rüyasında kulağına fısıldamıştı. Senin için yaşayacağım demişti. Emre'nin haberi yoktu ama Yazgı da zaten onun için yaşıyordu. Yoksa hergün geçiyordu o köprüden. Gözü kalıyordu. Irmağın serin suyu bedenini arzuluyordu.

Yazgı içtiği bir yudum suyun ardından elini attığı ilk yerden telefonu aldı. Emre'yi artık tek başına aramak yüreğine ve rüyasında da olduğu gibi aklına zeval vermeye başlıyordu. Bir zamanlar aktif olarak kullandığı Twittera girdi ve parmakları aylar sonra yine oturdu klavyeye. Emreyle odadan odaya yazıştığı Kılavyeye. Yazmaya başladı. Çığlıklarını yazıya döktü.

Ben Yazgı Erbay.
Artık hızlı yazamıyorum. Adımı yazmak için bile bir müddet düşünmüş olabilirim hatta. Yardım almaya geldim kapınıza. Utanmıyor da değilim bugüne kadar kimseye soru bile sormadım. Ama bugün kaybolan. Pardon. Kasten ortadan kaybedilen sevgilimi rüyamda gördüm. Şah damarıma bıçağı sürdüğünde ve herkes öldürür sevdiğini ama ben senin için yaşayacağım dediğinde bedenim sonsuz defa sarsıldı. Benim sevgilim kaçırıldı belkide. Büyük bir oyunla ve rızası varmışçasına. Sizden istediğim sesimi duymanız ve Emre'yi yolda, alışverişte, televizyonda gördüğünüzde adımın aklınıza gelmesi. Başınıza bela olmam. Gördüm demeniz yeterli çünkü Emre'nin yaşadığı bile belli değil. Bende deli değilim. Sadece yardım istiyorum. Sevgiler sevgili takipçilerim...

.

Twitter'da yayınlandığm uzun cümlelerim bir umut getirebilirdi Emre'yi bana. Benim yapamadığımı kimse yapamazdı orası zaten apayrıydı fakat elim kolum illaki olurlardı.

Benim ellerim Emrenin avuçlarındaydı. Giden arkasında bırakmıyordu aldıklarını.

Bedenim kalmıyordu.

Yanmaya kalbimden başlamıştım. Kıvılcımların vurduğu ilk nokta orası olmuştu.

Keşke topuklarımdan başlayarak tutuşsaydı ilk önce.

Olmayan biri için bu kadar koşmak yorucuydu.

Fakat orası da çok meçhuldü.

Kollarım yansaydı madem.

Fakat o zamanda yerden kalkamazdım.

Kalbim yanıyordu.

Kalbimin ateşi onu unutmamı engelliyordu.

O zaman iyikide kalbim yanıyordu.

DilhûnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin