Selam ballarr bu bölüme kadar geldiyseniz beğendiniz bence. Okumaya devaam 💛💪🏻
.
Yemek faslı yaptığım konuşma sonrasında her ne kadar bozulmamaya çalışılsa da bozulmuştu. Emre ve Pelinin düşen moralleri hevesimi kursağımda bırakmıştı. Rahat rahat gülümseyememek beni yormaya başlamıştı.Devrim ve Baran da ayıp olmasın diye ses çıkaramıyordu. Gündüz Pelinin yaptığı hatayı gün yüzüne çıkarmadım diye bas bas bağıran adam şimdi adeta fısıldıyordu. Hâşâ korktuğundan değildi de, şaşkınlığındandı. Çünkü bu kadar soğukkanlı olmamı ve Pelini bu kadar üzmemi tahmin edememişti. Devrim beni hep ağlarken görmüştü. Acımasızca hesap sormam onu afallatmıştı.Gözlerimi yaptığım açıklamadan sonra ne zaman Emre'ye çevirsem Peline buz gibi soğuk bakışlar atıyordu. Kanı donmuş gibiydi.
Pelini mahçup etmemek için bağırıp çağırmamıştı fakat gece bittiğinde büyük bir arbede yaşanacağını adım kadar iyi biliyordum. Çünkü Emre haksızlığa, acımasızlığa gelemezdi. Kimse onu benden daha iyi tanıyamazdı. Yapacağı her hareketi kestirebiliyordum. Fakat yapacağından emin olmadığım tek birşey vardı.Emre bana yaptığı gibi Pelinide kolundan sürükler miydi? Ona da bana bağırdığı gibi bağırıp dünyasını alt üst eder miydi? Merak ediyordum. Pelin ne kadar dünyası alt üst olmaz bir kadın gibi görünse de Emre'nin bakışlarına yenik düşebilirdi. Zira kestiremediğim tek şey buydu. Neticesinde Emre değişmişti. Belkide sadece bana değişmişti. Belkide dünyasından tek benim adımı silmişti. Karalamıştı da karalamıştı ismimin yazılı olduğu o ağaçtan. Konuyu 'keşke yapmasaydın sevgilim' deyip kapatabilirdi. Kapatabilirdi fakat bu sözler bana yeni bir kitap açtırırdı. Ne hakkım helal olurdu ne de açtığım kitapta ona ait bir sayfa olurdu.
Farz ediyordum ki hesap soracak olsaydıda ilahi adalet yerini bulmuş olacaktı. İlahi adalet bu sefer 'gerçekten' yerini bulacaktı. Belki olan Peline olacaktı ama bende az düşmemiştim.
Bugün beni bir nebzede olsa umutlandıran tek şey Emre'nin benden özür dilemesiydi. Birbirimize bir adım daha yaklaşmıştık fakat ben göz göre göre üç adım geri çıkmıştım. Üzülmemiştim. Devrim sayesinde gözümü açmıştım. Ben saf değildim. Ben Emreyle doğmamıştım. Ve en önemlisi de artık yalnız değildim. Benim arkamda bana destek çıkan yanımda olduğunu her fırsatta söyleyen bir adam vardı. Devrim vardı. Bana verdiği tavsiyeleri üstüme oturtturmalıydım. Özümde kendim de olmalıydım fakat saf aşık kız olmamalıydım. Hatta mümkünse kimseye aşık olmamalıydım. Çünkü aşk beni öldürüyordu.
Aşkın güzelleştiremediği tek insan bendim.
Hayattı ya işte kimini aşk yaşatıyordu, kiminide aşk öldürüyordu.
.
Tabaklar teker teker önümüzden alınmaya başlandığında gözlerim Pelinin tabağına kaymıştı. Yediği onca laftan sonra tabağındakileri bitirmek nasip olmamıştı. Belkide içini kapladığı mahçubiyet onu doyurmuştu.
Onca şeyin üzerine ancak bir bardak soğuk su iyi giderdi. Onun yerine ben kaldıracaktım bardağımı. Önümde duran bardağı aldım ve suyu yavaş yavaş yudumlamaya başladım. İçimi soğutacak kadar içtiğimde bardağı masaya dikkatleri üzerime toplayacak şekilde sert bıraktım. Tüm gözler üzerime çekildiğinde konuşmaya başladım."Verandaya mı çıksak ya? Hava çok güzel. Serin. Silkeleniriz şöyle." Dedim oldukça ciddi sesimle. Baran olur bâbında kafasını salladı.
"Emre," Dedi Devrim gözlerini Emre'ye çevirerek. Ardından fikrini almak için devam etti;
"Çıkmak ister misin sen? Üşürüm diyorsan salonada geçebiliriz." Dedi. Yanaklarım kıvrıldı içime doğru. Kimse görmemişti. Ne kadar düşünceliydi. Emre'yi bu kadar kısa zamanda dost edinmesi garipti fakat olağandıda. Emre sağ ol dercesine gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhûn
Teen FictionAvuçlarım yalvarırcasına bakıyor gökyüzüne. Gökyüzü gürlüyor. Yanaklarım kıvrılıyor içim soğuyacak diye. Rüzgar çıkıyor. Yağmur yağıyor sanıyorum ve ellerimi biraz daha açıyorum. Elime düşen sıcaklıkla irkiliyorum. Çekinmiyorum ellerimi geri çe...