5. Bölüm.

799 52 10
                                    



Emre'nin acımadan katlettiği ruhumu yalnız bırakmamak için bedenimi feda etmek istemiştim.
O ümitle gelmiştim köprüye. Fakat yine durdurulmuştum. Hırslarım, hayal kırıklıklarım, öfkelerim dayanılmaz bir hal almışken, kendimi artık kontrol edemezken beni bu acılara mahkum etmeye gelmişti Devrim Macaroğlu. Beni Emre'nin yaşattıklarıyla sınamaya gelmişti. Onlar beni durdurmaktan vaz geçmemişti ama ben artık çok yorulmuştum.
Arafta gidip geliyordum ve son vermek istiyordum. Ölmek istiyordum...

Devrim Macaroğlu'nu görmezden gelerek önüme döndüm. Kimseyi dinlemek istemiyordum. Kulaklarım bir anahtar sesine bile gıcırdarken insanların bana hunharca bağırması ağırıma gidiyordu. Sessizlik ancak üstünde durduğum iki demirden geçiyordu. Onlar götürecekti beni ebedi bir sessizliğe. O yüzden sıkı sıkı tutundum demirlere. İnsanların uzatmaya çekindiği elleri olmuştu benim için. Şimdi onlara tutunuyordum. Son kez onlardan yardım alıyordum...

"Birkez daha bağırmayacağım! İn aşağı!" Dedi suskunluğuma kızan Devrim Macaroğlu.

"Sen mi öldüreceksin beni?" Dedim sakin bir ses tonuyla.

"Saçmalıyorsun Yazgı! Zamanı geldiğinde herkes ölecek!" Dedi Devrim Macaroğlu. Yanaklarım alayla kıvrıldı. Saat olmayan koluma baktım. Bir elim zar zor paslı köprü demirini tutarken:"Kırmızı alarm. Zamanım geçiyor bile!" Dedim ve gözlerimi biraz daha üzerine çevirdim.

"Adımı nerden biliyorsun! Bana adımla hitap etme hakkını kim veriyor hem sana!" Dedim bağırarak.

"Anlatacağım! Yemin ederim! Ama önce in aşağı!" Dedi bana nazaran sakin sesiyle. Emre'yi de böyle kandırmış olmalıydı.

"İkna kabiliyetin kuvvetli Devrim Macaroğlu! Emre'yi de böyle kandırdın değil mi? Alçak adam!" Dedim dolan gözlerimi acıyla kapatarak. Ellerim köprünün tellerine artık o kadar sıkı asılamıyordu. Sallanıp duruyordum rüzgara karşı koyamayarak.

"Anlatacağım diyorum neden inanmıyorsun Yazgı! İn aşağı! Tutunamıyorsun demirlere bak!" Dedi buğulu gözlerime bakmaya çalışarak.

"Dünyam yıkıldı başıma! Anlayamazsınız beni! Kaldıramıyorum!" dedim zoraki bağırarak. Gözlerimde ki acıyı görürcesine kapattı gözlerini. Kafamı hızla önüme çevirdim o gözlerini kapatınca. Doğruca altımdan geçen ırmağa bakıyordum. İki çift gözün merhametine kapılmamalıydım. Vazgeçmek istemiyordum. Rotam belliydi ve yolumdan bir milim bile şaşmamalıydım. Helede içim hiç sızlamamalıydı. Böyle bir hataya cüret edeceksem ne anlamı kalırdı ki hem.

"Bu kadar basit mi yani! Bu kadar kolay mı canına kıyabilmek! İn aşağı hadi!" Dedi aynı kararlılığıyla. Göz yaşlarımı bir kez daha sildim elimin tersiyle. O konuştukça köprüden uzaklaşıyor gibiydim. Susmalıydı.

"Ruhum öldü benim! Görmüyor musun şu surat ifademi. Ellerimdeki cansızlığı. Bedenim can çekişiyor! Onun için son kez iyilik yapıyorum." Dedim feryat edercesine. Kulaklarımın kendi sesime bile tahammülü kalmamıştı ki konuştuğum her vakit uğuldamaya başlıyorlardı. Gözlerim de ki buğu gecenin tüm ışığını birbirine karıştırırken bir rüyada olma olasılığı da seriliyordu önüme. Her türlü atlamam lazımdı aşağıya. Rüyaysa uyanacak, gerçekse uyuyacaktım. Emre her türlü yaşayacaktı fakat ben her türlü ölecektim.

"Oysa herkes öldürürmüş sevdiğini. Ama herkes öldürdü diye ölmezmiş." Dediğimde acıyla ve hıçkırıklarla kafamı önüme eğdim. Çarmıha gerilmiş gibiydim tek eksik beni yakacak olan ateşin içimde oluşuydu. Saçlarım gözyaşlarımın ateşinde uçlarından alevlenmeye başlamıştı. Ve aksine bazılarıda yüzüme yapışmıştı. Kafamı zorlukla boşluğa çevirdim. "Öldürdü beni! O kendine yeni hayat kurdu beni cehennemin dibine gönderirken! Sen kimsin derken! Üzerime para savururken!" Dediğimde diz kapaklarım boşluğa doğru kırıldı. Ellerim yük torbası tutuyormuş gibi serbest bırakmak istedi demirleri. Devrim Macaroğlu bağırdı.

DilhûnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin