~3.Bölüm~

845 58 18
                                    


Günler sonra ekranıma düşen kayıtsız numarayla doğruldum. Ardından tereddütsüzce açtım çünkü biliyordum ki kayıtsız bir numara öylesine bir saatte arıyorsa önemlidir.

"Alo?" Dedim kısık bir sesle.

"Yazgı, benim Cenk." Dedi Cenk düz sesiyle.

"Emre'yi mi gördün?" Dedim merakla.

"Bi hal hatır sorsaydın ya." Dedi Cenk.

"Nasılsın Cenk? Emre nasıl?" Dediğimde küçük bir kahkaha attı.

"Emre bugün basına gelecek gibi duruyor. Haber vereyim dedim." Dedi. Heyecanla oturduğum pofuduk koltuktan atladım.

"Ne ne ne! Ciddi misim?!" Dedim heyecanla.

"Çok ciddiyim. Sakın kaçırma tamam mı gel." Dedi.

"Koşarak geleceğim hemde!" Dedim. Cenk güldü.

"Tamamdır ben şimdi kaçıyorum. Burada fena bir hazırlık var." Dedi.

"Kolay gelsin Cenk. Ellerin dert görmesin. Amin." Dedim gülerek. Cenkte küçük bir kahkaha attı.

"Amiiin bari." Dedi ve telefonu kapattı.
Yüzümdeki tebessümle gözümü cama çevirdim. Emre'yi düşünmeye çalıştım. Zamanın aklımdan silmeye yeltenemediği tek kişiydi Emre. Beş aydır öldü denilerek üstü kapatılmaya çalışan sevgilimi, tüm kanıtlarıyla bulmuştum ve görmeye gidecektim.
Bugün Emre için saydığım son gündü. Bugün yaşadığım onca şeyin üzerine bir kibrit atacaktım. Acılarımın, yalnızlığımın ve kimsesizliğimin ardından kül bile bırakmayacaktım. Şayet Emre yaşadıklarımı okuma fırsatı bulsaydı kalbi dayanmazdı.
Güzel sevgilimin kalbini incitmek istemezdim. O beni paramparça etmişti fakat büyüklük hep bende kalırdı. Küçüklük kalıbına sığınamayacak kadar çaresiz ve yalnızdım zaten. Küçüklük yapsaydım kimse benim gönlümü almaya çalışmazdı. Kimse benim bir kalbim olduğunu bile düşünmezdi. Herkesin yok saydığı bir insandım ben.Ve şimdi Emrede benim gibi yok sayılmaya çalışılıyordu. Dünyanın bir kanunumuydu bu. Yalnızlığa mahkûm edilen her insan çekermiydi bunun acısını. Ben çekmiştim fakat Emre çekmemeliydi.
Buna izin vermek düşmezdi bana. Ben sözümü tutmuştum ve bulmuştum Emre'yi. Herşey planlıydı kafamda. Basına geldiğinde ve gözlerime eskisi gibi baktığında yeniden yaşadığımı hissedecektim... İnsan mutlu olduğunda ne yapar kavramına bu kadar uzak kalacağımı hiç düşünmezdim. Hissedebildiğim tek şey artık içimde duyduğum çetin acı olmuşken bunların sonlanmasını istiyordum. Hergün başa dönmekten sıkılmıştım. Bu akşam sona doğru ilerleyecektim.

Emre'nin karşısına geçtiğimde ve ona neden sorusunu sorduğumda belkide kendimden nefret edecektim. Sesinin titremesinden bile korkardım. Şayet yapacağı bir açıklaması olmalıydı bana. Geri kalan hayatımdan beş ay çalmıştı. Borçluydu ve ödemeliydi. Beni çok mutlu etmeliydi. Zira özlemim ortadan kaybolduğunda gün yüzüne çıkacak ilk şey içimde çığ gibi büyüyen hırsım ve sinirimdi. Soracaktım beni neden ortada koyup gittiğini ve alacaktım en güzel cevabı. Beni görmeye gelmediğini açıklayacaktı ince ince. Yeniden sarılacaktım boynuna.
Belki o da beni arıyordu uzun zamandır. Sesini özledim sevgilim derdi... Büyük umutlarım vardı ve akşam gerçeğe dönecekti...

Umut ettiklerimin yanında, hayallerimde vardı. Herkesi yanıltacağım günü sabırsızlıkla bekliyordum.
"Delirmişsin, hayal görme" diyen herkes özür dileyecekti benden. Onu bulduğum için boynuma sarılacaklardı.

Beni görmezden gelen herkesin suratıma nasıl bakacağını da merak ediyordum. Ağlamaktan eve giremediğim zamanlarda susmam için uyarı gönderen, kapının önünde uyuya kaldığım vakit beni ayağının ucuyla ittiren insanların karşısına Emreyle çıkacaktım ve onların yüzünü kızartacaktım. Uçuruma kendimi atmak için gittiğimde, bilmem kaç kez ölmek için yalvardığım da, saçlarımı okşayacak bir kişi bile yoktu yanımda. Ancak ölmem için sessiz kalmıştı herkes.

DilhûnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin