2.BÖLÜM-FREN

79 8 0
                                    

Her zaman ki sıkıcı günlerden birine daha uyanmıştım. Ama bugün ekstra sıkıcı olarak okulun ilk günüydü ve artık lise üçüncü sınıf öğrencisi olmuştum. Ne mutlu bana.... Yine okul, aynı sıkıcı insanlar ve onların bitmek bilmeyen egoları...

Uyanır uyanmaz boğucu düşüncelere dalmışken kapının açılma sesiyle kendime geldim.

⁃ Trixy kızım kalkamadın mı daha, hadi geç kalma!

Bu aslında sevimli gibi gelen ama altında 'Çabuk ayağa kalk!' emri veren küçük bi uyarıydı.

Yataktan çıkıp hızlı bir duş aldıktan sonra hemen hazırlanmaya başladım. Okul forması olan lacivert kısa etek üzerine beyaz klasik lakosu giyinip dolabı kapattım. Tekrar banyoya dönerek hızlıca saçlarımı taradım. Çok da bişey yapmama gerek yoktu, doğal hali dalgalı olan, siyahtan sarıya kaçan 'kumral' rengiyle zaten çok hoş duruyorlardı. Evet şuan kendimi övdüğümü düşünebilirsiniz ama saçlarımı gerçekten seviyordum.

Daha fazla oyalanmadan aşağıya inip kahvaltı yapmaya başladım. Annem yine her zaman ki gibi işe gitmiş bana o özel notlarından birini daha bırakmıştı.

"Günaydın benim güzel kızım. Sabah toplantım olduğu için erkenden çıkmak zorunda kaldım. Güzelce kahvaltını yap, okuluna git. Seni seviyorum."

Evet genelde böyle olurdu zaten. Bitmek bilmeyen toplantılar, sürekli erken çıkmak zorunda kalmalar...

Babam öldüğünden beri kendisini işine adamış bunu da benim için yaptığını iddia etmişti annem. Ona kızamıyordum ama sürekli işle ilgilenip ve bunu benim için, benim geleceğim için yaptığını öne sürüp benimle hiç ilgilenmemesi sevgisiz kalmama ve daha da soğuk bir insana dönüşmeme neden olmuştu.

Kahvaltımı bitirdiğimi düşünerek çantamı alıp çıktım. Kapıda her yıl olduğu gibi beni okula götürüp getirecek olan şoförümüz -aslında bakıcım da diyebiliriz- Mirandus beni bekliyordu.

⁃ Günaydın Trixy , hazırsan çıkalım mı artık?
⁃ Günaydın Mirandus.

diyerek ön kapıdan içeriye attım kendimi.

Benden yaşça büyük olabilirdi ama babam sayesinde çoğu kişiye ismiyle hitap ederdim.

Okula doğru giderken aklıma gelen düşünceyle dudağımın kenarı kıvrılmıştı. Artık 18 yaşında genç bir kızdım ve ehliyetimi de babam sayesinde yaş günümde kolayca almıştım. Neden hala beni birisinin götürmesi gerekiyordu ki? Bu düşünceyi en kısa sürede anneme söylemek üzere kenara koydum.

Şimdi siz lise üçüncü sınıfa giden bir öğrencinin nasıl 18 yaşında olduğunu merak edeceksiniz. Hemen anlatayım. Ben dünyaya gelirken doğum sırasında meydana gelen bir komplikasyon nedeniyle bazı sıkıntılar olmuş ve zor bir bebeklik geçirmişim. Bu nedenle ailem okula gitmemi ellerinden geldiği kadarıyla ertelemiş, evde özel dersler almamı sağlamışlar. Ama sonunda mecbur kalacaklarını bildikleri için 8 yaşındayken ilkokula başladım. Ufak tefek bir kız olduğum için çok dikkat çekmesemde özel dersler sayesinde herkesten önde olmuş ve bunu belli etmemek amacıyla arkadaş edinememiştim.

Düşüncelere dalmış şekilde yolda ilerlerken ani bir frenle öne doğru savruluyordum ki Mirandus beni geri koltuğa yasladı ve olabilecek korkunç kazayı önlemiş oldu.

O anın heyecanıyla nefes nefese kalmış ve tepeme çıkmış sinirle kendimi dışarı attım. Tam okulun önüne gelmiş olduğumuzu görüp etrafa bakarken herkesin ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde bakıştığını fark ettim .

KARANLIĞIN KRALİÇESİ:İKİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin