Gözlerim açar açmaz tavanım ile karşılaştım.Yüzümde hiçbir duygu belirtisi olmadan 'Günaydın' dedim.Yan tarafıma döndüğümde ise aynadaki yansımam ile karşılaştım.Bugün her şey bana ne kadar kötü olduğumu hatırlatmak için yemin etmişti.Yatakta doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladım.Tam yine iç sesim ile derin düşüncelere dalacak iken odamın kapısı sessizce açıldı.Kapıyı açan Denizdi.
"Abyaa!Uyandın mı?"
"Uyandım birtanem,gel yanıma hadi durma kapıda."
Dedikten sonra Deniz koşup yanıma geldi ve kucağıma oturdu yine her zaman ki yaptığı gibi önce sarıldı ve ardından saçlarım ile oynamaya başladı.Onun varlığı o kadar huzur vericiydi ki onu kendi hayatımı feda edebilecek kadar çok seviyordum.Yeşil gözleri hafif sarımtırak saçları,beyaz teni ve tombul yanakları benim için dünya üzerindeki en güzel manzaradan bile daha keyif vericiydi.Deniz ellerini saçımdan ,yüzünü boynumdan çekti ve gözlerime bakarak konuşmaya başladı.
"Abyaa,bugün günlerden cuma ya parka gidelim mii?"
"Hmm,günlerden cuma olmasının özelliği ne bakalım"
"Ayşyında bir öselliği yok sadece gitmek için seni ikna edecek bahane ayıyoydum."
"Bana istediğin şeyi söylemen yeterli birtanem. Eğer sana zarar vermeyecek ve yanlış bir şey değil ise yaparız tamam mı?"
"Tamam abyaa."
"Abya değil abla."
Dedim gülerek Deniz birkaç kez düzgün söylemeye çalışmış fakat yine düzgün söyleyememişti.
"Abya,ablyaa,aba,baba aman abyaa ya bıyak abya oysun."
"Baba ne alaka ya ,neyse tamam tamam abya olsun daha çok küçüksün düzeltirsin birtanem,sorun değil."
"Hadi annem aşağıda kahvaytı için bizi bekyiyoy aşağı ineyim."
"Tamam birtanem ,sen şimdi dikkatlice in bende hemen geliyorum tamam mı?"
"Tamam abya."
Deniz odadan çıktıktan sonra aynanın karşısına geçtim ve yüzümü incelemeye başladım.Düne göre biraz daha iyi görünüyordum. Yüzümü incelemeye başladım. Dudaklarım yine kupkuruydu,gözlerimde hafif şişlik vardı.En azından yüzümün rengi yerindeydi buna sevinebilirdim.
Hızlıca yüzümü yıkadım ve ardından üzerimi değiştirip aşağıya indim.Annem ile Deniz kahvaltıya çoktan başlamıştı bile .Yüzümde sahte bir sinir ile mutfağa girdim,önce annemin gözlerine sonra da Denizin gözlerine baktım.İkisinin yüzünde de şaşkınlık vardı gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Bensiz kahvaltı öyle mi?"
Annem rol yaptığımı anlamıştı ve gülerek cevap verdi.
"Sizde erken gelseydiniz hanımefendi ,ben seni bekliyordum ama midemiz ve Deniz bekleyemedi."
Deniz ise beni son derece ciddiye alarak cevap vermişti.
"Sen geç geyince bende acıkmıştım abya o yüşden seni faşla bekyeyemedim,hem küçük midem de acıkmaya daha faşla dayanamadı."
Ben daha fazla dayanamayarak güldüm ardından Denizi yanağından kocaman öpüp elimi midesine koydum.
"Demek bu küçük canavar beni bekleyemedi öyle mi?"
Gülerek kafa salladı.
"Şaka yaptım birtanem sorun değil tabii ki de,afiyet olsun.Parka ne zaman gidiyoruz?"
"Kahvaltıdan sonra kızım fazla vakit kaybetmeden gidip gelelim.Öğlen baban,amcan ve Semih şirket hakkında konuşmak için bize gelecekler."
Başımı sallayarak annemi onayladıktan sonra kahvaltımı yapmaya başladım.Herşeyin son kez yaşıyor gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bağırarak Fısılda
Dla nastolatkówÜç kişilik her geçen gün daha yakıcı olan hayatın tohumlarını, küçük Deniz bir yabancıya bağlanarak toprağa ekti.Kader ise ölümün doğurduğu başlangıçla tohumu can suyuna kavuşturdu.Ada, tohumu toprağından her çıkarmak isteyişinde Deniz ve Savaşı yak...