İlk Gün

257 23 12
                                    

EVERGLOW - FIRST

"Doyeon. Bugün okulun son yılının ilk günü ve biz geç kalmak üzereyiz." dedim onu dürterek.

"Tamam. Ayrıca geç kalmayız. Merak etme sen." Yataktan kalkarken biraz da olsa sinirli görünüyordu. Uykudan kendisi uynamadıkça uyandırılmayı sevmezdi. "Sen ona ne zaman açılacaksın?" diye de ekledi.

"Saçmalama öyle bir şey yapmam imkansız. Hem zaten yasak. Olmasa bile bunu yapacak kadar cesaretli olduğumu zannetmiyorum." dedim yanına oturarak.

"Bak şimdi, yasak değil, sadece biz öyle düşünüyoruz." Doyeon yasakları pek umursamazdı ama ben umursardım. Yani umursamak zorundaydım.

"Biliyorum ama yapamam. Bu koskoca üç yıl sakladıysam, bir sene daha saklayabilirim bence. Zaten üniversite bitince görüşeceğimizi zannetmiyorum. Eminim adımı bile bilmiyordur."

"Saçmalama Junie. Senin farkında. Sadece biraz naz yapıyor. Sen bir konuşsan, ilk adımı senden bekliyor."

"Tamam. Sadece hoşlandığımı söyleyeceğim. Yani arkadaşça olduğunu söyleyeceğim. Eğer bir erkek arkadaşı olduğunu söylerse sadece arkadaş olmak istediğimi söylerim. Yani gelip de sana ağlarsam şaşırma tamam mı?"

"Merak etme."

"Jun ve Doyeon! Geç kalmak üzeresiniz ve ben de öyle. Biraz daha aşağıya inmezseniz sizi bırakıp gideceğim." diye bağırdı aşağıdan Chanhee hyung.

"Geliyoruz!"diye bağırarak kapıyı açtım. "Sen hazırlan ama hızlı olsun. Ben zaten hazırlandım. Çantalar da hazır. Çabuk ol. Sanırım Chanhee hyungu çok fazla oyalayamayacağım." diye de ekledim. Tabii bunu kısık bir sesle yapıştım. Doyeon'un ne diyeceğini beklemeden aşağıya indim.

"Sonunda Junie. Doyeon nerede?"

"Geliyor hyung." diye yanıtladım sorusunu. Sonunda da ona büyük bir gülümseme sundum.

"Şekerleri aldın değil mi? Bak sakın kimseye belli etmeyin. Gerçekten bunca senelik sır, yok olup uçar." dedi fısıldayarak.

"Biliyorum hyung. Hem de yirmi bir senedir. Annemler nerede?"

"Çıktı onlar. Seonghwa'da işe gitti. Ben de Songhwa ile çıkacaktım da sizi bekleyeyim dedim."

"İyi yapmışsın hyung."

Chanhee hyung daha önce de dediğim gibi çok samimi ve ciddidir. Çok da tatlıdır. Sürekli yanaklarını sıkmak istesem de bunu yaparken iki kere düşünüyorum. Yani ilk zamanlar iki kere düşünüyordum. Çünkü pek hoşlanmıyor. Buna rağmen yanaklarını sık sık sıkıştırıyorum. Biraz da kişiliğinden değil de dış görünüşünden bahsedelim.

Chanhee hyung sarı-siyah saçlı, benden biraz da olsa kısa ve çok tatlıdır. Çok da zayıf. Onu anlatacak kelime bulamıyorum ama şirinliğin ve ciddiliğin aynı anda vücut bulmuş hali denebilir.

Seonghwa hyung, Chanhee hyunga çok benziyor ama sadece kişiliği. O da çok samimi ve ciddidir. Ayrıca biraz da sinirlidir ama sadece tanımadıklarına çabucak sinirlenir. Daha önce bize hiç kızmadı. Yani Chanhee hyungun zıttı gibi. Çünkü Chanhee hyung tanımadıklarına karşı sakindir ama bize yeri geldiğinde kızar.

Dış görünüşüne gelirsek. Chanhee hyungdan bir santim uzun ve benden kısa. Siyah saçlı ve çok yakışıklı. Ona da ciddiliğin vücut bulmuş hali denebilir.

İkizime gelirsek, o benim kadar kurallara uymayı sevmez. Çünkü o kuralları sevmez, kısıtlanmayı da. Buna rağmen çok sıcak kanlı ve içtedir. Çok hızlı bir şekilde arkadaş edinebilir. Aynı zamanda bize karşı korumacıdır. Onu sinirlendirirsek bile bize hiç kızmaz ama sadece arkadaşları için bunu söyleyemem. Şirin kişiliğinin yanında çok çabuk sinirlenir.

Dış görünüşüne gelirsek, kırmızı, uzun ve parlak saçları var, boyu kızların boyunun ortalamasının üzerinde, yani Chanhee hyuntan biraz kısa. Çok güzel, bu yüzden de çok sık teklif alıyor ama Doyeon aşk ve ilişki insanı değildir. Şimdiye kadar kimseye aşık olmadı ya da farkında değildi. Doyeon daha çok zekâya ve kişiliğe önem verir. Bu yüzden de üçümüz arasında mantıklı düşünen odur. Aslında yasakları ve kısıtlanmayı sevmemesinin sebebi de budur. Sorunların üstesinden gelebilecek kadar zeki olması.

"Geldim. Hadi gidelim." diyerek merdivenlerden aşağıya koşturdu.

"Gerçekten sizin yüzünüzden birkaç gün önce girdiğim işimi kaybedeceğim." diyerek bizi azarlamaya devam ediyordu.

"Tamam hyung, hadi gidelim. Sen de geç kalma. Biz de."

"Bakın kahvaltı edecek vaktiniz olmadı ve biliyorsunuz ki bir şeyler yemek zorundasınız ki açlık ağır basmasın. O yüzden için şunları." dedi ve Doyeon ve benim elime meyve suyu kutusuna benzeyen plastik torbaları tutuşturdu. İçendeki tabii ki kandı. "Güzel değil mi? Geyik kanı." dedi elindekini bitirince de.

Size her insanla aynı şeyleri yiyebildiğimizi söylemiştim. Bu hâlâ geçerli ama bir yere geç kalırsak, yemek yiyemezsek, canımız isterse ya da acıkırsak diye evde hayvan kanları bulundururuz. Vampirlerin yiyeceği çoğunlukla kan ve çiğ et olduğundan birkaç yudum kan bile bizi doyurmaya yetiyor.

Chanhee hyungun bahsettiği şekerler ise gerçketen şeker değiller. Yine okulda acıkma ihtimalimiz olduğu için yediğimiz kan tabletleri.

"Kan tazeymiş." diyerek araya girdi Doyeon.

"Öyle. Geyiği sabah babam getirdi."

"Hyung akşam geyik eti mi yiyeceğiz?"

"Sanırım. Geç kalacağız. İçtiyseniz gidelim."

-

Doyeon ile kendi bölümümüze gittiğimizde sınıftaki herkesin gelmiş olduğunu gördük. Herkese başımızla küçük selamlar verdikten sonra en arkadaki grubumuzun yanına gittik. Onlar bizim küçükken şans eseri birlikte ısırıldığımız arkadaşlarımız.

"Günaydın." diyerek önündeki boş masaya oturduk. Bizim sınıfta, bizim çeteden sadece üç kişi vardı. Onların da biri gelmemişti.

"Allen nerede?" diye hızlıca sordum Gahyeon'a.

"Ailesi ölmüş." dedi kısaca. Neden öldüklerini tabii ki anlamıştık ama neden okula gelmediğini anlamamıştım. Sanırım dikkat çekmemek içindi.

"O da bizim gibi güçlenir mi?" diye sordu Doyeon.

"Zannetmiyorum. Chan hyung bunun bebeklikten geldiğini söylemişti." diyerek araya girdi Chan.

Chanhee (The Boyz / New):

Chanhee (The Boyz / New):

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seonghwa:

Seonghwa:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bloody Hell // YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin