Vampir Açıklaması

78 8 0
                                    

Doyeon'a neler olduğunu anlatmadığım için Soobin'i görünce şaşırdı. Aslında ona anlatmadım çünkü korkuyorum. 

Eve girdiğimde hyunglarım da evde kavga ediyorlardı ve bu herkesin alışık olduğu bir gürültüydü.  

Soobin kavga eden ikiliye bakarken bizi garip tanımasın diye bağırmak zorunda kaldım. 

"Yah! Görmüyor musunuz? Misafirimiz var. Kavgaya başka zaman devam edin." dedim. Doyeon ve Soobin gülerken, iki hyungum sinirle bakıyordu. Sürekli korkmak zorunda mıyım?

"Neden bağırıyorsun? Kim gelmiş olabilir ki?" 

"Chanhee hyung Soobin'i görmüyor musun? Kör müsün? Yanımda dev gibi duruyor işte." diye yanıtladım sorusunu. 

"Oh! Merhaba. Ben Chanhee. Bu gıcık ikizlerin abisiyim." dedi ve elini uzattı. 

"Çekilsene önümden. Ben de Chanhee'nin ikizi Seonghwa." O da aynı şekilde elini uzattı. 

"Tamam tanışma kısmı bittiyse konumuza dönelim." 

"Yeonjun sen salak mısın? Bırak da kendini tanıtsın." dedi Doyeon. Ona karşı koyamayacağım için kafamı salladım. 

"Biz seni tanıyoruz ama yine de konuş bakalım." dedi Chanhee hyungum. 

"Yah! Sussana. Bunu söylememeliydin. Neden hep beni rezil ediyorsunuz?" dedim utanarak. Çünkü Soobin gülerek bana bakıyordu. 

"Geçen günün intikamı." dediler gülerek. 

"Tamam. Hadi odamıza çıkalım ve konuşalım artık." dedim sakince ve Soobin'i kolundan tutup odamıza sürüklemeye başladım. Diğerleri de arkamızdan içeriye girdiğinde kapıyı kapattım ve yatağıma, Soobin'in yanına oturdum. 

"Evet, ne konuşacağız Junie? Sabahtan beri bir tuhafsın." dedi Doyeon. 

"Öncelikle şunu söylemeliyim ama deli gibi utanıyorum." dedim. Konuşurken yüzüm kıpkırmızı olmuş gibi hissettim. 

"Sakin olsana. Onlar senin ailen. Seni yargılamayacaklar." diye fısıldadı kulağıma Soobin. Bir yandan da elimi tutuyordu. 

"Tamam. Biz sevgiliyiz." dedim derin bir nefes vererek. 

"Ne?" dedi üçü aynı anda. 

"Demek o yüzden öğle arasından beri salak salak sırıtıyorsun." 

"Bize söylerken utanıyordun. Bir anda cesaret mi geldi? Nasıl açıldın?" dedi gülerek Seonghwa hyungum. 

"Aslında o hiçbir şey yapmadı. Çok utanıyordu. Ben de adım atmam gerektiğini düşündüm." dedi rahat bir şekilde. 

"İyi yapmışsın. Yoksa Yeonjun sana açılmazdı." 

"Tamam. Konumuz bu değil. Konumuz bizim ırkımız." 

"Sen neden bahsediyorsun? Ona söyledin mi?" dedi sinirle yakamdan tutup Seonghwa hyung. 

"Ne yapıyorsun? O bana hiçbir söylemedi. Bırak onu." 

"Nasıl öğrendin o zaman?" 

"Sakin olursanız söyleyeceğim. Bugün her dolunaydan sonra olduğu gibi bir makale yayınlandı. Vampir yarasalar üzerinde yapılan bir deneye göre mavi ışığa karşı zaaf gibi bir şeyleri ve gözlerinde mercek varmış. Aynı zamanda sadece gözü çok hassas olanların görebileceği ve her vampir ve vampir yarasalarda olan mavi bir parlaklık varmış. Ben bu parlkalığı üç senedir Yeonjun'da ve arkadaşlarında görüyorum. Evinize geldiğim zaman sizin gözünüzde de aynı maviliği gördüm. Hepsi aynı tonda. Ay ışığı mavisi."  

"Tamam. Artık ırkımızı bilen birisi mi var? Ne yapacağız?" diye sordu Chanhee hyung.

"Bakın ben kimseye söylemem. Bunu bir vampire aşık olmuş birisi olarak söylüyorum. Üç yıldır mavilik ve vampirler arasındaki bağlantıyı okudum, aynı zamanda gözlerindeki maviliği gördüm. Emin olun sizden bahsetmek isteseydim çoktan söylerdim." 

"Tamam, haklısın." dedi Seonghwa hyung. 

"Biz çıkalım. Siz konuşun." dedi Doyeon ve hyunglarımı da tutarak odadan çıkardı. 

"Yeonjun bana her şeyi anlat lütfen." 

Kafamı sallayarak anlatmaya başladım. 

"Her şey ben bir aylıkken başladı. Evimizdeydik ve bir anda evimize vahşileşmiş vampirler girdi. Bizi ve bütün arkadaşlarımı ısırdılar. Annem ve babam o anda öldü. Biz ise sonrasında evlatlık alındık. Biraz daha ayrıntılı anlatacak olursam eğer, biz ısırıldığımız andan itibaren her şeyi hatırlıyoruz. Hiçbir şeyi unutmuyoruz. İkinci bir şey ise sonradan ısırılmış iki insandan her zaman safkan doğar. Mesela Sunghoon'un annesi ve babası sonradan ısırıldı ama o safkan." 

"Peki filmlerdeki gibi hızlı koşma, kendi kendine iyileşme, güneşe çıkınca tozlara ayrılma, kendi yansımanı görememe falan gibi şeyler yaşıyor musunuz?" 

"Hayır. Öyle olsaydı normal insanlarla yaşayamazdık. Hiçbirimiz hızlı koşamıyoruz ve biz sonradan ısırılmışlar kendi kendine iyileşmiyor ama safkanlar kendini kısa bir sürede iyileştiriyor. Sunghoon elini kestiğinde ne kadar derin olursa olsun birkaç saniyede geçer ama izi kalıyor. Güneşe çıkınca yanmıyorum. Zaten hepimiz kar gibi beyaz tenli değiliz. Kendi yansımamızı tabii ki görüyoruz. Yoksa bu kadar yakışıklı olamazdım." dedim gülerek. 

"Yani çok bir yeteneğiniz yok." 

"Hayır var. Vampire dönüştüğümüzde uyumuyoruz ama hiçbir zaman yorulmayız ve kilo almayız. Normal halimizdeyken de yorulmuyoruz. Bir de yaşlanmıyoruz. Sadece belli bir yaşa kadar. Mesela kırk beş yaşına geliyorsun, yani kırk beş yaşında gibi gösteriyorsun ama aslında seksen yaşındasın. Genelde kırkı geçince yaşlanma durur ve sadece sayı olarak ilerlersin." 

"Vay canına. Bu çok güzel." 

"Aslında değil. Eğer kafanı çok fazla yorarsan ve çok fazla düşünürsen beynin gerçek anlamda patlıyor ve ölüyorsun. Birçok vampir böyle ölüyor. Kalanlar ise intihar ediyor. İntihar etmenin tek yolu ise boğulmak. Çünkü hiçbir vampir yanmıyor."  

"İşte bu kötüymüş." 

"Öyle yani. Çok zor hayatlarımız. Keşke biz de insan olarak kalabilseydik. Bunlardan kimseye bahsetme Soobin. Sana güveniyorum." 

"Tabii aşkım. Kimseye söylemem." 

Dediği şeye gülümseyerek ona yaklaştım ve bir öpüşme başlattım. Tabii içeri giren kardeşlerim bu işi batırmıştı. 

"Omo! Junie! Basıldınız!" diye bağırdı Chanhee hyung.

"Lütfen susun." dedim yalvarır gibi. 

"Hadi yemek yiyoruz." dedi Chanhee hyung. 

"Et pişmiş mi?" 

"Evet Junie. Daha dün çiğ yedin. Yeter o kadar sana. Annem 'sonra çiğ yersin' dedi." dedi Seonghwa hyung. 

"Çiğ et mi yiyorsunuz?" 

"Buna alış Soobin. Biz çiğ et yeriz ve kan içeriz." 

"Yeonjun! Yemekten önce bulandırma çocuğun karnını." 

"Tamam Chanhee hyung." 

Bloody Hell // YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin