Golden Child - Burn It
Öğlen arası olduğunda çok daha heyecanlanmıştım. Derin nefesler almaya çalışsamda Soobin'in sınıftan çıkışını gördüğümde tekrar heyecanlanmıştım.
"Doyeon ben yapamam. Çok heyecanlıyım. Yine saçmalarsam nasıl toparlayacağım. Gitmesem mi ben? Hastayım ben. Nasıl bahane?"
"Yeonjun saçmalamayı bırak ve çocuğun yanına git. Kapının yanında seni bekliyor." dedi Doyeon ve beni arkama döndürüp aşağıya ittirdi.
"İyi şanslar."
Doyeon'a bakış attıktan sonra yavaş yavaş aşağıya indim. Soobin kapının yanında beni bekliyordu.
"Geldin mi hyung? Hadi gidelim. Çok acıktım." dedi ve koluma girdi. Yine ne yapacağımı bilememiştim.
"Ne yemek istersin peki?"
"Aslında hyung yemek yemek için dışarı çıkabilir miyiz? Lütfen." dedi bana şirin şirin bakarak. Neden bu kadar tatlı olmak zorunda ki. İkinci bir şey ise ben onu daha önce neden hiç görmedim.
"Peki. Dışarıda ne yemek istersin?"
"Bilmiyorum hyung. Sen seç."
"Tamam o zaman 'olio oligo' yiyelim." Bunu dememle Soobin gülmeye başlamıştı. (Ana karakterimiz saçmalayan Yeonun olduğu için rolleri değiştirmek zorunda kaldım.)
"Tekrar söyler misin hyung?"
"Oligo olive mi? Neydi?"
"'Aglio e olio' hyung. Çok komiksin." Soobin gülmeye devam ederken, ben kendimi rezil edişime üzülüyordum.
"Niye gülüyorsun? Yanlış hatırlamış olabilirim."
"Tamam tamam. Sustum. 'Oligo olive' yiyelim." Soobin'e sinirli bir bakış attım.
"Tamam. Özür dilerim."
Soobin gülmemek için suratını asarken bu seferde ben gülmeye başlamıştım.
"Çok mu batırdım?"
Gülerek kafasını 'evet' anlamında salladı. Artık ikimiz de gülüyorduk.
-
"Yeonjun anlatsana ne olduğunu? Üçümüz de seni bekliyoruz." dedi Doyeon heyecanlı bir şekilde. Seonghwa ve Chanhee hyungun odasındaydık ve herkes benim Soobin ile yediğim öğle yemeğini merak ediyordu. Anlatmaya utandığım içinde ertelemiştim ama artık anlatmalıydım.
"Tamam anlatacağım. Biz yemeğe giderken Soobin'e 'ne yiyelim' diye sordum. O da 'dışarı da yesek olmaz mı? sen seç' dedi. Ben de kendimi rezil ettim. Neyse rezil olduğum kısmı atlayalım, sonra gülüşerek bir tane restorana gittik. Az kalsın unutuyordum, bir de daha ne yiyeceğimize karar vermemişken koluma girdi. Tabii ben de heyecanlandım. O yüzden rezil ettim kendimi. Sonra işte yemek siparişi verdik, yerken bana çatalını uzattı tadına bakmam için, ben de ona benimkinden uzattım. İşte o beni besledi, ben onu besledim falan. Sonra tatlı yiyelim dedik. Tabii tatlı çikolatalıydı. Ağzımın kenarına da bulaşmış, onu sildi. Sonra da hesabı ödeyip okula geldik. Bu kadar." dedim.
"Heyecanlandın mı?" diye sordu Seonghwa hyung.
"Tabii ki de. Yani kesin. Sınıfa girip de yanıma oturduğundaki halini görmeniz lazımdı." dedi gülerek Doyeon.
"Nasıldı ki?" diyerek araya girdi Chanhee hyung.
"Şey suratı vardı. Hani ilk defa sevdiğin birisi seni öper ya. İşte o salak suratı vardı okula geldiğinde. Kesin aşık oldu bizimki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Hell // Yeonbin
FanfictionGökyüzündeki mavi dolunay çok güzel görünüyor. Tıpkı yirmi bir sene önceki gibi. O gün daha bir aylıkmışım ama yaşadıklarım her şeyi hatırlamama yetiyor. -Yeonbin Yan shipler- Bbangnyu/Seongjoong