Kardeşlik

101 16 0
                                    

THE BOYZ - THRILL RIDE

"Çocuklar yemek hazır!" 

Dördümüz hızlıca inip masadaki yerlerimizi almıştık. Tahmin ettiğimiz gibi geyik eti yiyecektik. Herkes çok mutluydu ama benim aklım düşüncelerle doluydu. 

"Yeonjun." diye seslendi annem kibarca.

"Efendim?" Ben de ellimden geldiğince kibar olmaya çalışıyordum. 

"Aç değil misin? Yoksa canın mı istemiyor? Ama bu senin en sevdiğin şey. Çiğ geyik eti."

"Çok açım anne. Sadece aklım bir şeye takılmıştı da." Kardeşlerim bana bakıp gülümsediklerinde onlara sinirli bakışlarımı attım. 

"Neye takıldı aklın?" diye sordu babam. Kardeşlerimin bakışları artık benden başka hiçbir yere bakmıyordu. Konunun aşık olmam olduğunu sanıyorlardı. Aslında kafamdaki düşünce gerçekten de buydu. Soobin'e aşık olup olmadığımı düşünüyordum ama tabii ki de bunu söyleyemezdim. 

"Sabah Chan bize bir şey söyledi de onu merak ettim. Önemli değil." Hiç düşünmeden cevap vermiştim ki gerçekten bunu düşündüğüme inansınlar. 

"Ne dedi ki Chan? Bu arada bahsettiğimiz 'Lee' olan değil mi?" diyerek araya girdi Seonghwa hyung. 

"Evet o. Bizim neden bu kadar vahşileştiğimizi söyledi. Onu düşünüyordum. Yedi gün sonra Mavi Dolunay var ve benim size bir şey söylemem gerek."

"Ne söyleyeceksin Junie? Sen böyle söyleyince pek de iyi şeyler olmuyor." 

"Chanhee hyung şimdi şöyle ki biz Doyeon ile birlikte iki gün vampir olarak kalıyoruz ya. Taşımız olduğunda bile vahşileşiyoruz. Öyle bir kişi taşını kaybederse ay çıktığında ne olur?" diye sordum. Olabildiğince yavaş konuşmuştum. Çünkü olacaklardan korkuyordum. 

"Yeonjun taşını kaybettiğine inanamıyorum. Ne yapacağız şimdi? Onu hemen bulmamız lazım." 

"Anne, merdivende otururken boynumdaydı ama sınıfa girdiğimde yoktu. Yani sanırım. Çünkü ben kolyemin olmadığını eve geldiğimde üstümü değiştirirken fark ettim."  

"Odanda düşürmüş olamaz mısın?" diye sordu Chanhee hyung.

"Yemeğe gelmeden önce bakmıştım ama hemen tekrar bakıp geleyim. Siz yemeye devam edin. Hemen geleceğim." diyerek masadan kalktım. Arkamdaki 'Umarım oradadır.' sözlerini umursamadan odama çıktım. Aslında kolyem odadaydı. Ben onu çekmeceme koymuştum. Çünkü yemekte böyle olacağını biliyordum. Kardeşlerime bir şey anlattıysam o şey annemler tarafından duyulana kadar devam ederdi. Kolyemi buraya koymuştum çünkü konuyu dağıtmam gerekebilirdi. Öyle de olmuştu. 

Kolyemi çekmeceden çıkarıp hılza aşağıya indim. Bir yandan kolyemi takarken bir yandan da "Buldum." dedim. "Gömleğimin yakasına takılmış." 

-

"Onu bilerek sakladın değil mi?" dedi Doyeon odamıza çıktığımızda. 

"Ne olmuş yani? Ayrıca, hayır." diyerek itiraz ettim. 

"Ailemizi kandırmış olabilirsin ya da onlar sana inanmış olabilir ama emin ol ben buna asla inanmadım. Sessiz kalışımdan anlamışsındır diye düşünmüştüm." 

"Konuyu kapatabilir miyiz? Zaten yeterince yorgunum." Aynı zamanda üstümü değiştirmeye başlamıştım. 

"Hayır, bu konuyu kapatamayız. Bana neden böyle bir oyun yapman gerektiğini anlatacaksın. Ben anlayacağımı anladım ama senden de bir duymak isterim." dedi konuşmayı dalgaya vurarak. 

"Siz ikiniz bağırmayın!" diye bir ses geldi yan odamızda yatan hyunglarımdan. 

"Sen ne düşünüyorsan düşünmeye devam et. Ben yatıyorum." Yatağa yatıp, arkamı döndüm. Doyeon'un bu konuyu neden bu kadar çok büyüttüğünü anlamış değildim ama bu canımı sıkıyor. 

"Yeonjun yirmi bir senedir ben seninle bu kadar kavgalı ya da küs kalmadım. Ben seninle kavga etmiş ve barışmamış bir şekildde uyumak istemiyorum. Ailemizdekilerle kavga etsem sorun olmaz ama ben seninle kavga etmek istemiyorum." dedi yanıma yatarak. 

İlk başta sesimi çıkarmasam da ben de Doyeon ile kavgalı yatmak istemiyordum. 

"Özür dilerim." dedim ona dönerek. 

"Ben de çok özür dilerim. Abimlerin söylediği o kadar şeyden sonra Soobin'i düşündüğünü ve yemekte sana saracağımızı bildiğin için bunu yaptığını biliyorum. Bunu bilmeme rağmen seninle kavga ettiğime inanamıyorum." Doyeon'a hafifçe gülümsedim, o da bana aynı şekilde karşılık verdi. Sonra da "İyi geceler." diyerek yatağımdan kalktı.  

"Uzun zamandır birlikte yatmadık. Bugün yatmaya ne dersin?" dedim daha yatağına yatmadan. 

Cevap vermeden gelip yatağın diğer tarafına yattı. O kadar uzun zamandır onun suratına bu kadar yakından ve dikkatli bakmamıştım ki yüzünü sanki ilk defa görüyormuşum gibi bakıyordum. Doyeon'da bana aynı şekilde bakıyordu. Ona biraz daha yaklaşıp sarıldım ve yine ona uzun zamanadır sarılmadığımı hatırladım. Artık onunla çocukken olduğumuz gibi değildik. Eskisi kadar birlikte vakit geçirmiyorduk. Hatta sarılmıyorduk, birbirimizi öpmüyorduk. Aklımdan daha önce yaptığımız kavgalar ve sonundaki barışmalarımız geldi. 'Biz nasıl kardeşiz böyle?' diye geçirdim aklımdan. 

Sanki aklımı okumuş gibi "Biz nasıl kardeşiz böyle?" dedi. Sanırım ikiz olmak bu demekti. Aynı anda benzer şeyleri ya da aynı şeyleri düşünmek. 

"Ben de aklımdan bunu geçiriyordum. Dolunay geçtikten sonra birlikte vakit geçirelim mi?" 

"Ayın geçmesini beklemek zorunda değiliz ki yarın da birlikte vakit geçirebiliriz. Hatta okuldan sonra birlikte bir yerlere gidelim."  

Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra "Şimdi uyuyalım. Ben çok yorgunum." dedim. 

"Son bir şey soracağım. Gerçekten Chaeyong'a değildi Soobin'e mi aşıksın?" 

"Bilmiyorum. Daha önce hiç aşık olmadım. Tabii ben olduğumu sanmıştım. Chaeyong mutlu olunca mutlu olmadım, o üzülünce üzülmedim, telefonumda fotoğrafları da yok. Tamam ona bakıyorum ama sanırım sadece beğendiğim için. Onu gördüğümse elim ayağıma da dolaşmıyor.  Soobin'e gelirsek de o gülümseyince ben de gülümsüyorum, bugün ağladığında kendimi çok kötü hissettim, o omuzumda uyurken fotoğrafını da çektim. Sanırım ona bakıyorumda. O bana sarıldığında ne yapacağımı bilemedim. Yani Chaeyong ile birlikte oturuyorlar ve ben her Chaeyong'a baktığımda ona bakıyorum. Sence aşık olmuş muyum?" 

"Bilmiyorum Yeonjun. Ben de hiç aşık olmadım. Bence sen biraz daha bekle ve düşün. Ona aşık olduysan bunu anlarsın. Hem belli mi olur, belki Soobin de sana aşık olur." 

Bloody Hell // YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin