Wegie ft. Minnie - EMPIRE
Soobin'le aramızda geçen olaydan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorduk. Aslında pek de bir şey olduğu söylenemezdi ama yine de benim için önemliydi. Bugünse ikimiz için de önemliydi. Çünkü bugün ilk resmi randevumuza çıkacaktık. Çünkü daha önce çıkmak istediğimizde gerçeklerle yüzleşmiştik.
Doyeon yardımıyla olabildiğince şık olmaya çalışarak hazırlandım. Bugünü ciddiye almalı ve çok şık olmalıydım. Etkilemem gereken bir insan vardı.
Saat yediye yaklaşırken ben de hazır sayılırdım. Tek eksiğim yeni boyattığım, hafif uzun pembe saçlarımdı. Daha doğrusu saçımı genelde taramaktan başka bir şey yapmazdım ama hyunglarım ve Doyeon benimle aynı fikirde değildi. Kendimi Doyeon'un ellerine bıraktım. Ona güvenmek ve güvenmemek arasındaydım ama kuşkusuz güvenmeyi seçmiştim.
Anında bu kararımı sorgularken beni aynaya çevirdi. Görmesem bile saçımı topladığını hissedebiliyordum. Aynaya baktığımda ise kenarlarını birleştirip toplamıştı. Aslında çok güzel görünüyordum. Takım elbiseyle biraz garip kaçmış olsa da gayet güzeldi.
"Hazırsın." dedi Doyeon ve ellerimi tutup beni kaldırdı. "Oppa!" diye bağırdı.
"Evet?" diyerek hızlıca içeriye dalmışlardı. Kapının önünde olduklarında yemin edebilirdim.
"Nasıl olmuş?" diye sordu mutlu bir şekilde. Benden daha mutlulardı her zaman.
"Bayağı iyi görünüyor." dedi Chanhee hyung.
"Ben kaçar millet. Sevgilim beni bekler. Bence siz de gidin sizinkilerin yanına." diyerek odamızdan çıktım.
-
Chan hyungtan ödünç aldığım arabayı Soobin'in evinin önünde park ederek çiçeğimi elime alıp arabadan indim. Çiçek almamıştım ama Chan hyung arabaya bir notla bir buket bırakmıştı. Notta "Bizimle daha tanıştırmasan da kibarlık yap ve bu çiçeği sevgiline ver. Notu kaldırmayı sakın unutma." yazıyordu. Notu okuyup cebime koyduktan sonra arabadan indim.
Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kısa bir zaman sonra Soobin kapıyı açtığında heyecandan titremeye başlamıştım. Saçlarıma bakıp bana bir adım attığında elimi ince beline doladım.
"Çok güzel olmuşsun bebeğim." Sesi her zamankinden daha da flörtözdü.
"Öyle mi dersin?" dedim aynı ses tonuyla. Gülerek dudağıma bir öpücük kondurarak geri çekildi. Hâlâ gülümsüyordu. Arkamda tuttuğum ve gördüğüne emin olduğum çiçekleri ona verdim. Gülümsemesi bir an bile silinmemişti.
"Seni seviyorum." diye fısıldadım dudaklarına doğru. Bana öperek karşılık vermişti. İstemesem de buna bir son vermeliydim. Ellerini tutarak arabaya doğru yürümeye başladım.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu bana dönüp gülümseyerek.
"Sanırım bu bir sürpriz." Ona karşı koymak bana çok zor geliyordu. Tek istediğim şey ise Soobin'di. Ona her baktığımda sadece onu istiyordum ama bir vampir olarak bu çok sıkıntılıydı. Ben onu insan olarak seviyordum ve eğer bir gün onunla birlikte olursam ona zarar gelebilirdi. Vampir olmazdı belki ama büyük değişikliklere sebep olabilirdi.
Bir de az önce değinmediğim şey ise hyunglarım biricik sevdicekleriyle buluşacaklardı. Onlarla neredeyse sevgili olmuşlardı ve artık bazı şeyleri açıklamaları gerekiyordu. Daha önce çıkma teklifi almışlardı onlardan ama sevgili değillerdi. O sadece başka bir randevu içindi. Ben Soobin'e bahsettiğimde bana kızmalarına rağmen şimdi gidip kendileri söylüyordu ama güvendiklerine emindim. Çünkü ben de onlara güveniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Hell // Yeonbin
FanfictionGökyüzündeki mavi dolunay çok güzel görünüyor. Tıpkı yirmi bir sene önceki gibi. O gün daha bir aylıkmışım ama yaşadıklarım her şeyi hatırlamama yetiyor. -Yeonbin Yan shipler- Bbangnyu/Seongjoong