TXT - LOSER = LOVER
Doyeon'a içimi dökmemin ardından birkaç gün geçmişti. Bu günler içerisinde Soobin ile pek bir şeyler olmadı. Her zamanki gibi konuşmaya devam etmiştik. Gerçekten ona aşık mıyım, bilmiyorum ama bunu anlamam için onunla vakit geçirmem gerek. Tabii bunu şuan yapamıyorum. Çünkü evde dolunayın kendini göstermesini bekliyoruz.
"Dışarı çıkmak için yeltendiğimde Sunghoon bileğimi tutarak "Hyung ne yapıyorsun? Bunun nelere yol açabileceğinin farkında mısın?" dedi.
Her dolunay zamanında olduğu gibi bugün de bütün arkadaşlarımızla bizim evdeydik. Sunghoon kendini kontrol etmeye çalışmadan yanımızda oturuyordu. Ben de bunaldığım için çıkmak istemiştim. Tabii Sunghoon'un gözlerinin üzerimde olduğunu unutmuşum.
"Biliyorum." dedim bıkkın bir sesle.
"O zaman hyung?"
"Üstüme gelme. Yeterince bunaldım. Bir de senin sorularını mı çekeceğim?" diye bağırdım. Bağırmamla herkes bana dönmüştü ama çok da umursadıklarını sanmıyorum. Çünkü dolunay zamanında hepimiz, yani özellikle Doyeon ve ben, daha da agresifleşiyoruz.
"Tamam hyung. Sadece sakin ol. Biliyorsun bu sen değilsin. Bu sadece yan etki. Yarın geceyarısında eski haline döneceksin. Biliyorum, bu senin için zor ama kendine hakim ol ve salondan dışarıya çıkma." dedi Sunghoon sakin bir sesle. Sunghoon beni sakinleştirmeye çalışırken göz ucuyla gördüğüm kadarıyla Chan hyungta Doyeon'u sakinleştirmeye çalışıyordu.
Ay çıkıpta sadece biz vampirlerin gördüğü mavi ışığını yayınca çıkmış sivri dişlerimi göstererek gördüğüm ilk et ve kanın üzerine atladım. Açlıktan ölüyormuşçasına yiyordum. Bir daha hiç yiyemeyecekmiş gibi.
Belki merak ediyorsunuzdur biz vampirler vahşileşince uyumuyoruz ve normale döndüğümüzde yorgunluk hissetmiyoruz. Bu size iyi bir şeymiş gibi gelecek ama değil. Aslında insanlara vampir olduğumuzu belli etmemek yaptığımız en zor ve yorucu olan şey. Bu fiziksel bir yorgunluk değil. Onu hissetmiyoruz. Biz vampirleri yoran ve bazen de öldüren ruhsal yorgunluk. Bu yüzden her şeyi açıkça konuşuyoruz ki beynimizi yormasın.
Bu arada biz yaşlanmıyoruz. Şimdiye kadar tanıdığım en büyük vampir kırk yaşında gibi görünmesine rağmen seksen yaşındaydı. Bunu duyunca aklınızdan 'genç gösteriyor olabilir ama yaşı ilerledikçe davranışları ve ruhu yaşlanmayacak mı' diye geçirmiş olabilirsiniz ama değil. Kırk yaşında nasıl hissediyor ve düşünüyorsa seksen yaşında da öyle oluyor. Yaşı ilerliyor ama bize göre yaş sadece birkaç basit sayıdır.
Tabii yüz yaşından fazla bile yaşıyabilirsin ama çoğu vampir düşünclerden dolayı ölüyor. Çünkü beynimiz ne kadar çok dolu ve yorgunsa bunun sonucunda kafamız gerçekten patlıyor ve ölüyoruz. Bazıları ise intihar ediyor. Çünkü hayat yeterince zordur bizim için.
Biz ise dört kardeş bir söz verdik. Aklımızdaki şeyi, o ne olursa olsun, birbirimize anlatacak ve sonsuza kadar birlikte kalacaktık.
Gecenin ilerleyen saatlerinde hala herkes çiğ et yemek ve kan içmek için birbirleri ile boğuşuyordu. Tabii buna ben de dahilim. Altı saat sonra Doyeon ve benim dışındakiler eski hallerine dönecekler.
-
Dakikalar birbirini kovalarken bazılarımız hala yemekle meşgulken, diğerleri de bir köşeye çekilmiş hırlamakla meşguldü. Ben hırlayanlardan ve önüne her gelene saldıranlardandım. Doeyon da öyle ama Chanhee ve Seonghwa hyung yemek yemekle meşgullerdi.
Biz iki gruba ayrılmış bir şekilde hafif bir savaş başlatmışken Sunghoon, bacaklarını üst üste atmış tek başına koltukta oturuyordu. Burun kemerinin biraz üstü ve sol tarafındaki beni ile sağ gözünün orta ve biraz altındaki beni, siyah saçları ve elinde tuttuğu kadehin içindeki şarap benzeri kan ile mükemmel görünüyordu. Ondan etkilenmemek mümkün değildi.
Elindeki kadehi yavaşça yudumlarken bizi izliyordu. Hırlayarak ayrılmış ve tekrar köşelerimize çekilmişken altı saat çoktan geçmişti bile. Saat sabah altıyı gösterirken ben ve Doyeon dışındaki herkes eski haline dönmüştü. Elleri ve yüzleri kan içindeydi.
Biz ise hâlâ kavga ediyorduk. En azından vampirken birbirimizi yaraladığımızda ya da yaralandığımızda izleri kalmıyor ama bu normalken de iz kalmadığı anlamına gelmiyor. Normale döndüğümüzde yaşlanmak dışında diğer her şey üstümüzde etkili oluyor. Biz vampirler sadece vampirken değişiyoruz ama safkanlar da o iş öyle olmuyor. Sunghoon'un bir yeri kesildiğinde 'ne kadar derin olursa olsun' birkaç dakika içinde yara kapanır. Safkanların, biz sonradan ısırılanlardan daha çok ve ayırt edici özellikleri var.
Herkes kendine geldikten birkaç saat sonra evlerine gitmişlerdi ama Sunghoon ve Chan hyung hâlâ yanımızdaydı. Sunghoon bana, Chan hyung ise Doyeon'a bakıyordu ve bu Sunghoon doğduğundan beri böyleydi.
Aslında Doyeon'a ilk vampir olduğu andan beri Chan hyung bakıyor. Benim de bana göz kulak olan bir arkadaşım vardı ama o da bizim gibi sonradan ısırılmıştı. Tabii benim kadar vahşi değildi. Ben de ondan daha güçlü olarak onu ağır bir şekilde yaralamıştım. Ailem az kalsın öleceğini söylemişti ama normale döndüğü bir zamanda olduğu için iyileşti.
Sonra ailem bir karar aldı. Bu yüzden bana sadece safkanlar bakabiliyor. Nedenini bilmiyorum ama safkanlardan korkuyorum.
Doyeon'dan sıkıldığım için ve içecek kan bulamadığım için kapıya yöneldim.
"Nereye gidiyorsun?" Duyduğum sesin geldiği yöne bakarken hâlâ elinde kadeh tutan Sunghoon ile karşılaştım. Aslında o ve Chan hyung en tehlikeli işi yapıyordu. Kendimizi kaybedip onlara saldırırsak ölebilirlerdi ama onlar bizden korkmuyordu. Sunghoon'un korkmasına gerek yoktu zaten ama Chan hyungun vardı.
"Hemen yerine dön. Al." dedi elindeki kadehi bana uzatarak Sunghoon. Ciddi olduğu zamanlarda gerçekten çok çekici oluyor. Acaba ben Soobin'den değil de Sunghoon'dan mı hoşlanıyorum? Kesinlikle hayır.
-
Saatler birbirini kovaladıktan sonra saat gece yarısına gelirken biz de normale döndük. Bizim de her tarafımız kan içindeydi. Ağzımdaki en sevdiğim kan ve çiğ et tadını almak beni mutlu etmişti.
"Görüşürüz." dedi Chan hyung ve bizim cevap vermemizi beklemeden evden çıktı.
"Ben de gidiyorum. Dikkatli olun hyung." Sunghoon da Chan hyungun arkasından evden çıktı. Biz de Doyeon'la üst kata çıktık. Ben koridordaki, Doyeon'da bizim odadaki banyoda temizleniyorduk. Ne ilginç bir gün ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Hell // Yeonbin
FanfictionGökyüzündeki mavi dolunay çok güzel görünüyor. Tıpkı yirmi bir sene önceki gibi. O gün daha bir aylıkmışım ama yaşadıklarım her şeyi hatırlamama yetiyor. -Yeonbin Yan shipler- Bbangnyu/Seongjoong