MONSTA X - GAMBLER
"Neden hâlâ gelmediler?" diye sordu Hongjoong hyung. Şuan oldukça kötü görünüyorlardı. Çünkü hyunglarım yaklaşık bir saattir aşağıdaydı. Nadiren de olsa bağırma sesleri geliyordu. Biz Doyeon ile alışık olsak da onlar alışık olmadıkları için endişeleniyorlardı. Bu normal.
"Bu normal." dedim gülümseyerek.
"Neden bu kadar umursamazsın? Abilerin aşağıda azarlanıyor ve ne olduğunu bilmiyoruz. Sen de burada gülüyorsun."
Söyledikleri şeylere göz devirerek umursamamaya çalışıyordum ama bu düşündüğümden daha zordu. Yine kendimi tutamayarak gülmeye başladığımda Doyeon'da susmam için beni dürtüyordu.
"Hâlâ gülüyorsun inanamıyorum sana cidden." Yonghoon hyung sürekli konuşmaya devam ediyordu. Anlamadığım tek şey ise onun neden bu kadar sinir bozucu olduğuydu.
"Bakın anlıyoruz endişelisiniz ama hiç gerek yok. Onlar sürekli kavga edip azar işitirler. O yüzden bize göre oldukça normal." diye durumu açıkladı.
"Yani nasıl normal olabilir anlamıyorum." Benim de anlamadığım bir şey vardı. O da bu Yonghoon'un neden bu kadar gıcık olduğu. Tabii bunu söylemeyecektim.
"Neyse ne. Bir susun artık. Sen de farkında mısın bilmiyorum ama onlar bizim yüzümüzden azarlanıyor. Vampir olmayı biz istedik. Çocukların da eminim haberi yoktu. Ayrıca aşağıda 'aşkım' diyenin de kim olduğunu unutma." diye araya girdi Hongjoong hyung. Sanırım artık bir favorim var.
-
Biraz daha zamanın ardından hyunglarım sonunda gelmişlerdi. Hem ağlıyor hem de gülüyor gibilerdi ama ikiside değildi. Bunu suratlarından anlamak oldukça basitti.
"İyi misiniz?" diye sordu Doyeon hızlı bir şekilde.
"Aslında çok da azarlanmadık. Babam sorun olmadığını, çünkü zaten büyük oldukları için sakin kalacaklarını söyledi. Annem de öyle düşünüyor. Onun sinir olduğu şeyse sadece sevgilimiz olduklarını söylemeyişimiz."
"Yani?" dedi Seonghwa hyungun sözlerine karşı Hongjoong hyung.
"Yani sorun yok. Artık ailemizin bir parçasısınız ve bu yüzden de akşam herkesi çağıracaklarmış." diyerek sevgilisini yanıtladı.
"Acaba ben de Soobin'i çağırabilir miyim?" Kendi kendime konuşmayı amaçlamıştım aslında ama Doyeon'un arkamda olduğunu unutmuşum.
"Annemlere sor ama bence çağırma. Seninle olmak için isteyebilir sonuçta. Anladın sen." göz kırpıp yanımdan kalktı. Doyeon benim her şeyimdi.
-
Saat akşama yakşaltığında herkes yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Dolunayın yarın olması ise öncelikle ailemde endişeye sebep oluyordu.
Gelen arkadaşlarım ve hyunglarım ile odamızda toplanmıştık. En büyük oda bizim olduğu için genelde bizim odada konuşurduk.
Odaya son olarak Gahyeon ve Sunghoon da girdiğinde kadro tamamdı ve tabii ki bütün bakışlar onlara dönmüştü. Gahyeon'un güzelliğine mi yoksa Sunghoon'un yakışıklılığına mı bakıyorlardı bilinmez ama ben kesinlikle Sunghoon'a bakıyordum.
"Vay. Bu yakışıklı da kim?" diye sordu Yonghoon hyung. Bunu duyan Chanhee hyungumda ona eş zamanlı olarak bir tane vurmuştu.
"Hey! Acıdı."
"O zaman düzgün dur."
"Bu yakışıklı benim kardeşim ve aldığın tepkiye göre bu kadar sorun etmene de hiç gerek yok. Utanmasa Yeonjun da düşecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Hell // Yeonbin
FanfictionGökyüzündeki mavi dolunay çok güzel görünüyor. Tıpkı yirmi bir sene önceki gibi. O gün daha bir aylıkmışım ama yaşadıklarım her şeyi hatırlamama yetiyor. -Yeonbin Yan shipler- Bbangnyu/Seongjoong