Woosung - MOON
Mavi Dolunay'ın çıkma saati yaklaştığında gerilmiştim. Kimseye söylememiş olmak ve fark edilmek beni daha da geriyordu. Çünkü kolyem boynumda değildi. Sanırım onu koşarken kaybetmiştim. Bu da hepimiz ve özellikle de benim için kâbus olacak gibiydi. Gerçekten korkuyordum ve bunu kimseye söylemeye cesaret edememiştim. Doyeon'a bile.
Mavi Ay'ın çıkmasına yarım saat kala Doyeon'u bir bahaneyle odamıza çıkarıp, söylemiştim. Ona söylemek bile beni korkutsa da düşündüğüm tepkilerden hiçbirini vermemişti. Aksine beni korumak için bir şeyler düşünüyordu.
"Şöyle yapalım. Ben Sunghoon'u çağırayım. Onun kolyesini tak. Zaten ona bir şey olmaz ama sen... İyi olmazsın Junie." Tam Doyeon'un söylediğine cevap verecekken, "Biliyorum Jun. Kolye sadece ait olduğu kişide işe yarar ama denemek zorundayız. Fazla, hrrr- zamanımız kalmadı."
Doyeon'un hırlamaları başlamıştı, bu sadece on dakikanın kaldığını gösteriyordu. Benimkiler de başladığında Doyeon hızla odadan çıkıp, gitti.
Sadece bir dakikanın sonunda Sunghoon ile birlikte gelmişti.
"Hyung kolyeni nasıl kaybedersin?"
"Bili- Hrrrr! Yorum, koşarken düşmüş olmalı. Umarım işe yarar."
Sunghoon'un boynundan çıkardığı ve benimkiyle hemen hemen aynı olan kolyeyi gördüğümde rahatlamıştım. Hızlıca boynuma geçirdim. O an için gerçekten sadece bir dileğim vardı. Umarım işe yarar.
Tabii bir de kolyeyi bulma işi vardı. Onu da her zaman geçtiğimiz yolda düşürdüğümü bilmek istiyordum ama bunun hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Doyeon ve ben üstümüzü hızlıca değiştirdikten sonra aşağı kata geri dönmüştük. Herkes bizim yukarıda ne yaptığımızı merak ediyor olmalıydı. Bakışlarından bunu anlamak çok basitti. Ben de onlara cevap olarak 'ne bakıyorsunuz' bakışları atmıştım.
"Ne?" diye sordum sonunda.
"Diyoruz ki yukarıda ne yaptınız?"
"Hyung Mavi Ay'ın çıkmasına az kaldı ve odamızdaki camda parmaklık yok. Ne yani üstümü değiştirirken vahşileşip, camdan atlasa mıydım?"
Uydurduğum bahaneye inanmış olacaklardı ki bir daha bana dönüp bakmadılar.
-
Güneş parlaklığını yavaş yavaş kaybedip, ayın güzel ve mavi ışığı kendini gösterdiğinde hepimiz vahşileşmiştik.
İlk defa dişlerim çıkarken bu kadar canım yanmıştı. Hayır. Bu ilk seferim değildi. Bu acı kolyemi ilk taktığımda hissettiğim acı ile aynıydı. O zamanlar daha iki aylık olduğum için bu sorun değildi ama şimdi yirmi yaşındaydım ve bu büyük bir sorundu. Çünkü Sunghoon'un kolyesi bana olmamıştı.
Bu durum beni ve Sunghoon'u korkutmuş gibiydi. Şuan için kimsenin umurunda değildim. Sunghoon dışında. Bu yüzden mutluydum ama bu onun da benim de işimizi zorlaştıracaktı.
-
Daha hava doğru düzgün kararmamıştı bile. Bu iyiydi. Ben herkese saldırırken bir anda cam kırılmıştı. Salondaki bütün vampirlerin dikkati oraya dönmüştü. Sunghoon, biz o tarafa bakarken ayaklanmış ve camdan içeriye atılan taşı ve etrafına dolanmış kolyeyi eline almıştı. Benim ise dikkatimi arkasına bile bakmadan koşan mor saçlı çekmişti. Kolyemi Soobin bulmuştu ve beni bu halde görmüştü. Ona kolyemizi kaybettiğimizde ne kadar vahşileştiğimizi bile söylememiştim. Bu onu deli gibi korkutmuş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Hell // Yeonbin
FanfictionGökyüzündeki mavi dolunay çok güzel görünüyor. Tıpkı yirmi bir sene önceki gibi. O gün daha bir aylıkmışım ama yaşadıklarım her şeyi hatırlamama yetiyor. -Yeonbin Yan shipler- Bbangnyu/Seongjoong