Homurdandı Louis, öfke ve sahiplenme hissinin yanında kelimelere dökemeyeceği binlerce duygu dolanıyordu damarlarında. Yanındaki sedyede uyuyan Harry'e son kez bakıp alnını öptükten sonra geç saati umursamadan sessizce odadan çıktı, ardından da binadan.
Ay ışığı sessiz sokakları loş bir görünüme kavuştururken sadece onun nefes alış verişleri ve ayak sesleri duyuluyordu. Sürülerinin güvenli olduğunu bilmesine rağmen kontrol etme amaçlı çevesine baktığında kimsenin dışarıda olmadığını gördü. Sanki herkes ondan kaçıyormuş gibi ortadan kaybolmuştu.
Görünüşe göre gerçekten de ondan kaçıyordu herkes.
Ailesinin, birkaç hafta öncesine kadar da kendisinin olan eve geldiğinde zile basma zahmetinde bulunmadan arka bahçeye ilerledi. Lottie'nin hiçbir zaman camını kapatmadığını biliyordu. Kesmemesi için babasına yıllarca yalvardığı ağacın dallarına tırmanarak onun camından içeri girdiğinde odanın boş olduğunu gördü. Annesinin ve kardeşinin nerede olduğunu bilmese de diğerlerinin yerini çok iyi biliyordu.
Salona gelip koltukların arkasında duran kitaplığın önünde durdu. Bütün duvarı kaplıyordu ve kitaplar neredeyse yıllardır raflardan alınmadığı için tozluydu. Elini kaldırıp tam göğüs hizasına gelen kitaplara bastırdığında birkaç saniye sessizlik olmuş, daha sonra kitaplık boğuk bir ses çıkararak sağa kaymıştı yavaş çekimdeymiş gibi. Önüne çıkan merdivenlerin ışıklarının yanıyor oluşu da haklı olduğunu kanıtlıyordu. İkişerli ikişerli atlayarak aşağı indiğinde kitaplık görünümlü kapı arkasından kapanmıştı.
Doğrudan karşısına çıkan kapıyı açıp içeri girdiğinde herkesin orada olduğunu gördü. Babası, Des, Cody, Liam, Magnus ve sonunda iyileşen Alex aynı anda kafalarını ona çevirmişti. Bütün ilginin odağı olduğu için biraz gerilse de siniri daha ağır basıyordu o anda.
"Louis-" Elini kaldırıp babasının devam etmesini engelledi. Harry yanında olmadığı için gücünü kullanamasa da hepsi onun ne diyeceğini duymak için izin veriyordu ona.
"Bu görüşmenin bir tuzak olduğunu hepiniz biliyordunuz. Değil mi?" Beklediklerinin aksine oldukça sakin bir ses tonuyla sorduğunda herkes şaşırmıştı. Des başını sallayarak yanıt verdi ona. Louis'nin patlama noktası da bu olmuştu. "O zaman neden hiçbirinizde bir şey yokken benim eşim neredeyse ölüyordu!? Hazırlıklı değil miydiniz? Göz göre göre mi gittiniz oraya savunmasız bir şekilde? Nasıl lidersiniz siz?"
"Orada neler olduğunu bilmeden bu şekilde konuşamazsın bizimle Louis. Dediklerine dikkat et. Yöntemlerimizi beğenmesen de senin başalfaların hâlâ biziz." dedi babası ayağa kalkarak.
Louis'nin gözleri hayatında sadece ikinci kez sarıya dönmüştü o anda. "Başalfa sensin, öyle mi? Rivayetlerde bahsedilen kişileriz biz Harry'le. Ayrıca sadece kelimelerimle bile liderliği senden alabilirim. Bu yüzden hepinizi sürüden atmamam için geçerli bir sebep ver bana."
Mark duruşunu hiç bozmadan ona karşılık vereceği sırada Magnus içlerindeki en mantıklı kişi olarak ayağa kalktı ve ellerini kaldırdı. "Sakin olun ikiniz de. Zaten avcılarla uğraşıyoruz, bir de siz kavga ederek karışıklık yaratmayın. Daha fazla gerginliğe gerek yok."
Önceki günden sonra tekrar eski haline dönmeye başlayan mühür izinde bir karıncılanma hissedip hemen arkasından üst kattan gelen adım seslerini duyduğunda arkasını dönüp geldiği gibi aceleyle üst kata çıktı Louis. Harry'nin onu aradığını ve bu kapının yerini bilmediği için onu bulamadığını anlamıştı. Diğer tarafın aksine o yaklaşır yaklaşmaz yine aynı yavaşlıkta ve rahatsız edici sesle açıldı kapı. Salonun ortasında dikilen ve yarasını tutarken şaşkınca ona bakan Harry'i görebilmişti.
YOU ARE READING
The Bittercrown | Larry
FanfictionRivayetlerin, kutsal eşyaların ve onları öldürebilecek bir mağaranın ortasında kalan iki veliaht kurt; kral ve asası. - alfa!harry omega!louis [06.10.20-]