Kral ve Asası

696 87 224
                                    

Bütün alfalar nereden çıktığını anlayamadıkları adama döndüklerinde kimse ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı. Harry sonsuza dek kapattığını düşündüğü gözlerini tekrar açtığında ilk gördüğü yerde öldüreceğine yemin ettiği kişi tam karşısındaydı, ama bırakın öldürmeyi ona doğru bir adım bile atamıyordu. Bu durumun onu şu anda sinir etmesine izin vermeyerek dikkatle Enzo'yu izledi. Her adımını, her sözünü, her yüz hareketini.

"Merhaba Enzo, şovu izlemeye mi geldin?" Enzo sahte bir şekilde gülerek kafasını iki yana salladı.

"Tam tersi, şova engel olmaya geldim." Louis mağaranın içinde durduğu yerde eliyle alnına vurdu duyduğu cümleyle. Enzo'nun her şeye engel olması buraya kadardı.

Dışarıdaki bütün alfalar gülmüştü Enzo'nun sözlerine. "Neden durduracakmışsın peki? Daha iki hafta önce onu öldürmeye çalışıyordun, ne değişti?"

"Değişen şey beni ilgilendirir. Hem onu öldürerek asayı nasıl almayı planlıyorsun?"

"Zaten bir işe yaramıyor, denerken ölmesi işime gelir." Duncan omuzlarını silkip sanki rutin bir iş yapıyormuş gibi rahat konuşuyordu.

"Bunun gerçek bir savaş nedeni olduğunu biliyorsun değil mi? Geçen gün yaptığın küçük karşılaşma gibi iki üç kişinin ölümüyle bitmez, eğer öyle bir şey yaparsan sadece buradaki sürüler değil bütün sürüler arasında olay çıkar."

"Harry'i gözünde çok büyütme Enzo, altı üstü bir alfa."

"Ne dediğinin farkında mısın sen? O kaç bin kişinin yüzyıllardır beklediği alfa ve eğer onu böyle öldürürsen sadece asayı değil bütün sürünü kaybedersin çıkacak savaşta. Başka kimseye bir şey olmaz." 

Etraftaki diğer alfalar Enzo'nun sözleriyle gerilese de Duncan'ın vazgeçmeye niyeti yok gibi gözüküyordu.

"Denesinler o zaman, geldiklerinde bekliyor oluruz." Kendinden emin konuşsa da Enzo kahkaha atmıştı. Duncan alfaya delirmiş gibi baktığında Enzo onu umursamadan eliyle etrafını işaret etti.

"Emin misin bekliyor olacağınıza? Şu etrafına bir bak, güvendiğin bütün savaşçıların şu an sana sırtlarını dönmeyi düşünüyor." Duncan denileni yaptığında gerçekten de herkes geri çekilmişti ve emin olmak istermiş gibi birbirlerine bakıyordu. Harry'nin omzundaki tutuşu gevşemişti adamın istemsizce. Tam alfayı komple bırakacak gibi dururken ormandan gelen seslerle kolunu hızlıca Harry'nin boğazına doladı. 

Ağaçların arasından Des, Mark, Magnus ve diğer alfalar çıktığında herkes kaskatı kesilmişti. Olayın alakalı alakasız bütün taraflar sonunda bir aradaydı.  Harry, Harry'i tutan Duncan ve çok da sadık olmayan adamları, Enzo, hala mağarada olan Louis ve şimdi de sürüleri.

"Tekrar merhaba Duncan." Des uzak mesafeden bağırdığında Duncan tuttuğu Harry'le birlikte  bir adım gerilemişti.

"Size de merhaba Des." O sırada birer adım daha attıklarında Duncan, Harry'nin boğazını hepten sıkarak başını salladı.

"Ama ben olsam daha fazla yaklaşmazdım. Görüyorsun, oğlun hala oldukça güçsüz ve mağarayla arasında bir metreden az var. Kazara düşerse ne olur hayal etmek bile istemezsin, değil mi?" Des sinirle dişlerini sıktığında Enzo'yla göz göze gelmişti. Onun burada ne işi vardı ki? Nereden bulmuştu buraya gelecek cesareti? Yoksa o da mı Duncan'ın tarafındaydı?

"Bırak onu Duncan, Harry'e zarar gelmezse biz de olay çıkarmadan gideriz. Söz veriyorum."

"Buna inanmamı mı bekliyorsun?"

"Evet, herkes senin gibi savaş peşinde değil. Sürü lideri olmamızın sebepleri var, onlardan biri de olası savaşları önlemek. Uzatma şimdi. Harry'i bırak ve herkes dağılsın." Duncan biraz düşünüyor gibi yapsa da ondan sonra olan her şey çok hızlı gelişmişti.

The Bittercrown | LarryWhere stories live. Discover now