Clarity

908 102 62
                                    

*reklam* Az önce yeni kurgumun ilk bölümünü yayımladım, bakarsanız sevinirim. *reklam bitti*

-

Odanın kapısı tiz bir ses çıkararak açıldığında alfanın uyuyan bedeni odadaki yeni kişinin varlığını sezerek kollarındaki omegasını daha sıkı sarmıştı. Gözlerini kırpıştırarak açtığında birkaç saniye parlak ışığa alışmasını beklemiş, sonra da tam karşılarında elleri belinde onları izleyen adama odaklanmıştı. Mark sedyedeki sarılarak uyuyan çifte bakarken aklına kendi gençliği gelmişti. Eşiyle ilk tanıştığında onu etkilemek için yaptığı şapşallıkları hatırladıkça yüzüne yerleşen sırıtışa engel olamazken onu düşüncelerinden koparan şey Harrry'nin boğaz temizleme sesi olmuştu.

"Bir şey mi oldu baş alfa?"

"Sürekli baş alfa diye hitap etmene gerek yok, Mark demen yeterli. Nasılsa birbirimizi daha çok görüyor olacağız. Ayrıca Magnus son kontrolleri yaptıktan sonra Louis'nin çıkabileceğini söyledi." Harry bir yandan adamın söylediklerini dinlerken bir yandan da omegasını uyandırmadan sedyeden kalkmaya çalışıyordu. Mark bunu fark edince eliyle işaret edip kalkmasına engel olmuştu. "Kalkmana gerek yok, Louis ne zaman uyanırsa Magnus o zaman gelir. Sen de dinlen biraz şu birkaç günde yeterince yoruldun zaten."

Mark cümlesini bitirip odada ikiliyi yalnız bıraktığında Harry gözlerini tekrar Louis'ye çevirmişti. Omegayı yaklaşık üç haftadır tanıyor olsa da hiç sakince baş başa kalma fırsatları olmamıştı. Onu ilk ve son kez göl kenarından evine götürürken bu kadar yakından inceleyebilmişti.

Harry tam kirpiklerinin ne kadar kıvrımlı ve uzun olduğunu düşünürken Louis birden gözlerini açtığında alfa yakalanmanın getirdiği utançla bakışlarını kaçırmıştı. Louis ellerini yumruk yapıp gözlerini ovuştururken alfa önündeki manzaranın hayatı boyunca gördüğü en tatlı şey olduğundan emindi. Louis esneyerek yavaşça oturur pozisyona geçtiğinde üstünde yattığı alfayı daha yeni fark edebilmişti. Gözlerindeki ufacık uyku kırıntısı da bu farkındalıkla yok olurken ne diyeceğini şaşırmıştı.

"Ee, günaydın?"

"Günaydın omegam." Hitap şekliyle Louis'nin yanakları hepten kızarırken Harry sadece gülümseyerek onu izliyordu. "Aç mısın? İstersen buraya getirebilirim ya da çıktıktan sonra başka bir yerde de yiyebiliriz." Louis kafası karışmış bir şekilde dinlemişti. "Çıkabiliyor muyum? "

"Söylemeyi unuttum, Magnus birazdan gelip son kontrollerini yapacakmış. Bir sıkıntı görmezse serbestsin." Louis anlayarak kafasını salladığında tam bir sessizlik olmuştu ki kapı aniden açıldı ve içeri Magnus içeri girdi. Harry içinden bir rahat vermediler diye düşünürken Magnus ne düşündüğünü tahmin etmişti ve gülerek konuşmuştu. "Merak etmeyin aşk kuşları en fazla yarım saate dışarıda olacaksınız. Sonunda sizden kurtuluyorum." Sahte olduğu belli olan bir sevinçle dramatik bir şekilde elini alnına götürdüğünde Louis kıkırdarken Harry gözlerini devirmişti.

Sedyenin yanına geldiğinde ikisinin de hareket etmediğini fark edince tek kaşını kaldırmıştı. "Harry kalkmayı düşünüyor musun? Yoksa pozisyonundan memnun musun?" Louis hala onun kucağında oturduğunu hatırlayınca utanarak kaymış ve alfaya kalkması için vermişti. Magnus yakında birbirlerinin eşi olacak iki gencin hala bu kadar utangaç olmalarına içten içe gülerek Louis'nin tişörtünü kaldırmıştı. Yaralarının neredeyse tamamen iyileştiğini görünce onaylayan bir ses çıkardı.

Birkaç dakika sonra muayenesi bitmiş, önemli bir şeyi olmadığını, gidebileceğini söylemişti. Louis'ye yeni getirilen kıyafetleri giymesi için izin verirken Harry'i kolundan tutarak alt kata sürüklemişti.

The Bittercrown | LarryWhere stories live. Discover now