Kestane Ağacı

926 108 147
                                    

Magnus odaya girdiğinde üç kurt şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu. Ne olduğunu soracağı sırada alfanın göğsünü görmesiyle hafifçe sırıtmış, geldiği hızla odadan geri çıkmıştı. Aceleyle ofisine geri dönüp tozlu masanın üstündeki telefonu alarak baş alfayı aramıştı. Birkaç saniye boyunca yerinde duramayarak cevap vermesini beklemiş, daha sonra da adamın kalın sesini duymuştu.

"Bir şey mi oldu?"

"Evet, hem de çok güzel bir şey."

"Daha fazla bekletmeyip söyleyecek misin? Acelem var." Bilge tuttuğu nefesini sessizce bırakmıştı cevap vermeden önce.

"Harry'nin bütün yaraları iyileşmiş, ameliyattan hiçbir iz kalmamış."

Duyduğu cümleyle Mark bir an sevinçten yürümeyi bırakmış, yolun ortasında dikelmişti. Etrafındaki adamların ona attıkları garip bakışları fark edince hiç bozuntuya vermeden tekrar yürümeye başlamıştı.

"Yani bu düşündüğümüz şeyi kanıtlıyor, değil mi?"

"Evet, ama onlar bunu ne zaman fark edecek sadece Tanrı bilir."

-

Harry yaralarının iyileştiğini fark edip şoku atlattıktan sonra aceleyle tişörtünü tekrar giymiş ve hiçbir şey söylemeden aceleyle binadan çıkmıştı. Mark'ı arayıp yerini sormaya çalışsa da telefonu sürekli meşguldü, bu yüzden kendi babasını aramak zorunda kalmıştı.

"Harry, arkadan neden araba sesleri geldiğini sorabilir miyim?"

"Çünkü dışarıdayım baba, yeterince açık değil mi?"

"O sedyeden nasıl kalktın diye sormayacağım, kalkmışsın bir şekilde. Nereye gidiyorsun?"

"Mark'ı aramaya çalıştım ama cevaplamadı, sen biliyor musun nerede olduğunu?"

"Bilmiyorum ama meclis binasına bakmayı denedin mi? Oradadır büyük ihtimalle."

"Tamam, görüşürüz." Bolca soruyla geçen kısa bir konuşmadan sonra telefonu adamın yüzüne kapatmış, eski binaya doğru hızla yürümeye başlamıştı. Zaten babasıyla hiçbir zaman sevgi dolu bir ilişkisi olmamıştı, her zaman sonuç ve cevaplara odaklı olmuştu ikisi de.

Dışarıdan hiç de meclis binası gibi durmayan yapıya girerken onlarca sesin arasından Mark'ın sesini ayırmayı başarıp bulunduğu yere, ikinci kata çıkmıştı. Kahverengi kapıyı açmadan önce üç kere tıklatmış, onay gelince de hızla içeri girmişti. Baş alfanın yanında kendisiyle aynı yaşlarda iki alfa daha vardı. Birisi ondan çok az daha uzundu, dikkatlice arkaya yatırılmış karamel rengi saçlara ve kahverengi gözlere sahipti. Diğeri ise kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle alfanın çakma versiyonu gibiydi. Çok aramışlar mı bunu diye düşünmeden edememişti Harry.

"Harry, bu Alfa Liam yanındaki de Alfa Edward. Bilge seni bıraktığına göre iyileştiğini varsayıyorum." Harry başıyla onaylarken Mark salağa yatıp sanki bilge ilk iş onu arayıp haber vermemiş gibi davranmıştı.

"O zaman sana planımızı anlatıyorum. Daha somut bir delilimiz olmamasına rağmen Enzo'nun kaçması bile onun suçlu olduğunu kanıtlar nitelikte zaten. Şu an Steelpaw sürüsünün yerleşkesinde saklanıyormuş. Zaten orası çok büyük bir alan olmadığı için bu gece altı kişi onu aramaya gideceğiz, baban ve sen de katılırsanız sekiz." Söyleyeceklerini toparlamak için bir kaç saniye durup karşısındaki üç genci süzdükten sonra devam etmişti.

"Saat belli değil ama büyük olasılıkla gece iki gibi sınırı geçmiş oluruz. Giden herkes alfa ve güçlü kurtlar ama yine de her ihtimale karşı herkes bir tabanca taşıyacak yanında. Senin silahın var mı?"

The Bittercrown | LarryWhere stories live. Discover now