"Nasıl izin verebilirsin böyle bir şeye? Hani gerçek eşimi beklememi onaylamıştın? Şimdi tanımadığım iki alfadan biriyle mühürleneceğim. Hem de birisi beni taciz etmeye çalışan pisliğin te-"
"Louis yeter! Ben çok mi istiyorum senin onunla mühürlenmeni? Onu bu eve ilk getirdiğimde böyle birisi olduğunu bilmiyordum, ve eğer o gün ormana kaçmak yerine direkt bana gelip anlatsaydın bunlar yaşanmazdı. Ayrıca sen baş alfanın oğlusun, üzgünüm ama senin bu konularda seçme lüksün yok. Sürün için en iyisi neyse onu yapmak zorundasın."
Omega, dolan gözlerini yere indirdi. Babasına cevap veremiyordu, çünkü verecek bir cevabı yoktu. Ortada bir meydan okuma varsa gerçekleşmek zorundaydı ve bir omega olarak ona sadece oturup beklemek düşüyordu.
"Şu an yapabileceğin tek şey, o dövüşü Harry'nin kazanması için Tanrı'ya dua etmek."
-
Louis, vücudunu titreten soğuk havayla gözlerini açmıştı; bir uçurumun kenarındaydı. Sanki adım atarsa üstünde durduğu kaya parçası kırılacak ve metrelerce yüksekten aşağı düşecek gibiydi. Olduğu yerde korkuyla gözlerini kapatıp esen rüzgara karşı gözleri dolarak mırıldandı.
"Lütfen biri yardım etsin." Birden beline sarılan ellerin onu geri çekmesiyle ciğerlerindeki havanın yok olduğunu hissetmişti. Rahatlama hissiyle arkasına dönüp onu kurtaran kişiye baktı ancak gözlerini alan ışıktan dolayı yüzünü göremiyordu. Kokusundan alfa olduğunu anladığı kişinin yanağına elini götürüp okşayınca yeni uzamaya başlamış sakallarını hissetmişti derisinin altında.
"Neden bana kendini göstermiyorsun?" Kollarında olduğu alfanın güçlü kokusuyla başı dönerken sormayı başarmıştı. Adam belindeki kolları sıkılaştırdı.
"Zamanı geldiğinde beni göreceksin güzel omegam." O sert ses tanıdık gelmişti Louis'ye, ama bir türlü çıkaramamıştı sesin sahibini.
"Ne zaman gelecek ki? Seni hiçbir zaman bulamayacağım alfam." Mavi gözlerinden bir damla yaş usulca süzülmüştü yanağına. Alfa önce göz yaşını sildi omegasının, sonra da elini tutarak karnına götürdü. Omega o zamana kadar fark etmemişti, ama minik bir göbeği vardı. Başını tekrar alfaya çevirince sesinin heyecanlı çıkmasına engel olamayarak konuştu.
"Be-ben hamile miyim?" Gözleri kararırken alfasının dudaklarından çıkan cümleyi başarabilmişti
"Evet, gökyüzüm."
Louis ter içinde yatağında doğrulmuştu. Hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Eli istemsizce karnına gittiğinde gözleri dolmuştu. Haftaya bir alfayla mühürlenecek ve gerçek eşiyle hiçbir zaman tanışamayacaktı.
Bir süre sonra ağlaması kesilince ayağa kalkıp kendini duşa atmıştı. Sahi, ne kadardır ağlıyordu? On dakika? Bir saat? Uzun ve sıcak bir duşun ardından rahatladığında kahvaltı için aşağı inmişti. Lottie kahvaltı boyunca sessizdi, Louis'nin dikkatini çekmişti.
Genç kız yemeğini bitirdikten sonra hiçbir şey söylemeden masadan kalkıp odasına gittiğinde Louis anne ve babasın bakmıştı izin ister gibi. Babası başıyla onay verince kız kardeşinin peşinden odasına gitti. Kapıyı yavaşça tıklatıp içeri girdiğinde omeganın yatağın kenarında sessizce dışarıyı izlediğini görmüştü.
"Lottie, iyi misin? Bir sorun mu var?" Kız dolu gözleriyle ona döndü.
"Mühürlenme ihtimalim olan iki alfa da seni istiyor. Ben o kadar çirkin miyim?"
"Lottie ne dediğini kendin duyuyor musun? Onlar beni ben olduğum için değil, sırf baş alfa olabilmek için istiyor. Bence sevinmelisin, çünkü sen bir gün kendi eşinle tanışabileceksin ama ben tanımadığım biriyle mühürlenmek zorundayım." Kısa bir an sessizlik olduğunda Lottie burnunu çekip konuştu.
YOU ARE READING
The Bittercrown | Larry
FanfictionRivayetlerin, kutsal eşyaların ve onları öldürebilecek bir mağaranın ortasında kalan iki veliaht kurt; kral ve asası. - alfa!harry omega!louis [06.10.20-]