1

1.7K 100 23
                                    

1

" Tanrım! "

Genç kadın öfkeyle bebek sandalyesinde oturan oğluna baktı. Omuzlarına dökülen sarı, bukle bukle saçlarına ne olmuştu şimdi? Sevgili yaramaz oğlu sayesinde mamaya bulanmıştı. Mavi gözleri alev alev yanarken elindeki peçeteyle oğlunun ağzını ve ellerini kuruladı. Küçük çocuk kendisine gülüyor, ellerini uzatıp saçlarını kavramaya çalışıyordu.

" Çok mu komik? Hiçte komik değil. " deyip ayağa kalktıktan sonra mama tabağını mutfak tezgâhına bıraktı. Islak mendille kendi ellerini kurulayıp oğlunun saçlarına küçük bir öpücük kondurdu. Yatak odasına çıkmak için evin merdivenlerine ilerlerken, bakıcıya seslendi.

" Deniz Hanım, Ege'nin yemeği bitmedi. Devam eder misiniz? "

" Peki efendim. "

Camdan tırabzanlarla kaplı merdivenlerden çıkarken yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı. Asma kattan salonu görebiliyordu. Yukarıdan oğluna bir öpücük daha gönderdi ve karşılığında aldığı sevgi gösterisi daha da çok gülmesine neden oldu. Çocuk coşkuyla ellerini çırpıyordu.

Yatak odasının kapısını açıp da içeriye girdikten sonra, eğilip ayağındaki topuklu ayakkabıları çıkarttı ve kenara koydu. Üzerinde bol, pudra rengi bir elbise vardı. Elbisenin eteklerini baldırlarına kadar çekip yatağın üzerine yayıldı. Hemen sağ tarafında üstsüz bir şekilde uyuyan kocasına baktı. Dünyadaki en yakışıklı, en muhteşem erkeğe sahipti kendince. Tek kaşını kaldırarak işaret parmağını kocasının omzunda gezdirmeye başladı. Ama genç adamdan tepki yoktu. Mışıl mışıl uyuyordu. Sarı, dalgalı saçları dağılmıştı. Çok tatlı görünüyordu fakat şimdi uyanması gerekti. Kocasını özlemişti. Kafasını uzatıp onun çıplak omzuna küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. Sol elini kaldırmış, kocasının beline dolamıştı arkasından. Omzunu öptükten sonra ensesine, oradan da sırtına öpücükler bıraktı. Ne yapsa bu adama doyamıyordu. Fakat onun hala uyumaya devam ettiğini görünce sesli bir şekilde iç çekerek kendini yastığına bıraktı.

Aynı anda genç adam sesli bir kahkaha atarak karısına doğru döndü ve kendi bedenini onunkinin üstüne bastırdı. Karısı daha ne olduğunu anlamadan ağırlığını ona vermiş, ellerini başının üstünde sabitlemişti. Yüzünü onun boynuna bastırıp kokusunu içine çekti. Sonra küçük bir öpücük bırakıp gözlerine baktı.

" Bende seni özledim bebeğim. "

Kadının gözleri kısılmıştı. Kaşlarını çatarak kocasını süzdü.

" Uyumuyordun değil mi? "

Adamın suratına sinsi bir gülümseme yayıldı. Güzel karısının dudaklarına, burnunun ucuna ve göz kapağına öpücük bıraktı. " I-ıh. Uyumuyordum. "

" Kalk hemen üstümden. Bu kez beni fena sinirlendirdin Aral. "

Aral'ın ikinci kahkahası, ilkine göre daha neşeliydi. Karısını sinirlendirmiş miydi? Buna bayılıyordu. Aslında onun her haline bayılıyordu. Hatta şu anda yaptığı çirkefliğe ölebilirdi. " Öyle mi? " diye mırıldandı dudaklarını büzerek. Karısının çenesini öptükten sonra kafasını iyice indirip elbisesinden taşan göğüslerini öptü.

" Dur bak... Kalk dedim! "

Hala sırıtıyordu. Biraz daha öfkelenirse karısını soymamak için dayanamayacaktı. " Az önce sende bunu istemiyor muydun? " derken göğüslerini öpmeye devam ediyordu. Kendi sinsi, lacivert gözleri karısının açık mavi gözleriyle buluştuğunda genç kadın ona doğru uzanıp kocasının dudaklarını kavradı.

" Evet... " diye mırıldanırken Aral'ın tadıyla sarhoş olmak üzereydi.

Kollarını kocasının boynuna, bacaklarını da beline doladı. Dudaklarını ayırmak istemiyordu doğrusu. Yataktan kalkmak çok zor geliyordu. Aral'ın elleri vücudunda dolaşırken kalkmak daha da zorlaşıyordu. Az sonra onun ellerini aşağılarda hissettiğinde nefes nefese ayrılmak zorunda kaldı. Kaşlarını çatıp çocukça bir sitemle gözlerini kocasının gözlerine dikti.

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin