-19-
Ertesi sabah kapı sesiyle uyandığında, aklında hala dün geceki adam vardı. Kim olduğunu bilmiyordu ama merak etmişti. Yine de merakını bastırıp, onunla ilgili fikirlerini silmeyi başardı. Tanımadığı biriyle ilgilenmek şu anda düşüneceği son şeydi. Oğlunu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalkıp hızlı adımlarla aşağıya indi ve kapıyı açtı. Karşısında iki polis memurunu görünce şaşırmıştı. Bu eve son geldiklerinde onları felaket tellalları ilan etmişti. İyi bir şey için geldiklerini düşünmüyordu. " Buyurun? " dedi merakla.
Memur başıyla kısa bir selam verdi. " Bizimle gelmeniz gerekiyor hanım efendi. "
" Anlamadım. " dedi gerçekten anlamayarak. Tahmin ettiği gibi, polisler güzel bir şeyler için gelmemişti. " Neden? "
" Karakolda öğrenirsiniz. Şu anda konuşmama hakkına sahipsiniz. "
Son duyduğu cümleyle birlikte gerçekten iyi bir şeyler olmadığını hissetti. Fakat ne olduğunu hiçbir şekilde kestiremiyordu. Arkasında bekleyen hizmetçiye bakıp Ege'yi ona emanet ettikten sonra üstünü değiştirdi ve memurlarla birlikte evden çıktı. Yolda giderken durumdan Ayaz'ı haberdar etmişti. Genç adam avukatlardan biriyle görüşüp karakola doğru yola çıktı.
Karakola geldiğinde, içine yayılan korkuya engel olamamıştı. Açık renkli koridorlardan ilerlerken elleri kelepçeli insanlara göz gezdirdi. Kim bilir kimlerin canını yakmışlardı ki burada bu haldeydiler. Komiserin odasına geldiklerinde koltuğa oturup gözlerini adama dikti. " Neden buradayım? "
" Bihter Hanım, ifadeniz alınacak. " dedi komiser ciddiyetle onu süzerek. Dün gece Aldo'yla konuşmasından sonra bugün, kadını ifadesini almak üzere buraya çağırmıştı.
" Anlamıyorum. " diye itiraz etti kadın. " Neden? "
" Yardım ve yataklıktan. "
" Kime yardım etmişim? "
Adam bıkkın bir ifadeyle kadını süzdü. " Eşinize. "
İçindeki korku dalgası büyüdü. Adamın neyden bahsettiğini anlamıyordu. Ne demeye çalıştığını çıkartamadı. " Daha açık konuşun lütfen. " dedi kısık bir sesle.
" Eşiniz için yakalama kararı çıkartıldıktan iki gün sonra ani bir trafik kazasıyla, yanarak öldüğü biliniyor. Kendisi büyük bir fuhuş çetesinin İstanbul'daki önemli bir direğiydi. Ölümünün komplo olduğunu, sizin de ona yardım etmiş olabileceğinizi düşünüyoruz. Şimdilik elimizde herhangi bir delil olmadığından tutuklu değilsiniz fakat araştırmalarımız sürüyor. Avukatınız gelene kadar susma hakkına sahipsiniz. "
Yeryüzünde kocaman, kara bir delik açıldı ve kendisini o deliğin içinde buldu. Batıyordu, kurtulmaya çalıştıkça derine ve daha derine batıyordu. Oturduğu yerden kaçmak istedi fakat kalkmaya gücü yoktu. Kafasında patlayan saksılar, gözlerinde yanan çakmaklar, vücudunda gezinen karıncalar hissetti. Nefes almayı unutup boş bakışlarını karşısında konuşan adama dikti. Bir şey söylüyordu ama kulakları işitmedi. Gözleri ona baktı ama onu görmedi. Beyni söylenenleri algılamıştı ama anlamlandıramadı. Çok geçmeden gözünün önüne siyah bir perde indi. Sonrası karanlıktı.
Ayaz, komiserin odasına geldiği anda açık kapıdan, dağılan sarı saçları gördü. Gözüne çarpan ilk şey buydu. Önce kolu, ardından kafası boşluğa doğru savrulmuştu. O an, kendisinin öğrendiği her şeyi, Bihter'in de öğrenmiş olduğunu anladı. İleriye doğru atılıp panikle mırıldandı. " Bihter! " Memurlardan biri çoktan kafasını tutmuş, diğeri ise ona yardım etmeye çalışıyordu. " Çekilin. " dedi hışımla ve kadının kafasını nazikçe kavrayıp inceledi. " Bihter? " dedi tekrar, ses gelmeyince onu kucağına alıp hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Komiser, peşlerinden bir memur yollayıp koltuğuna oturdu. Kadının hareketlerini çözmeye çalıştı. Numara olabilir miydi? Şoka girmişti ama belki de kendini kurtarmak için bilerek böyle davranıyordu. Ne olursa olsun bu işin peşini bırakmayacak, o kadının ifadesini alacaktı.
***
Gözlerini açtığında küçük hastane odasında yalnızdı. İçindeki boşluğun nedenini hatırlayınca yeniden boğuluyormuş gibi hissetmişti. Kafasını eğdiğinde koluna takılı olan serumu gördü. Suratını buruşturup doğruldu ve bantları açtıktan sonra iğneyi teninden çıkarttı. Ayaklarını sarkıtıp ayakkabılarını aradı ve bulduğu anda kapı açıldı.
" Ne zaman uyandın? " derken, Ayaz, elindeki poşetleri bıraktı ve Bihter'e doğru yaklaştı. " Dur lütfen. İyi misin? "
Kadının göğsü sıkıştığından nefes alamıyordu. " Hayır. " dedi bağcıklarını bağlarken. Kafasını çevirip Ayaz'a bakmaya utanıyordu. Öğrendiği ve suçlandığı şeylerden sonra kimseyle göz göze gelmek istemiyordu. Sonra onun da kendisini çok kötü hissedebileceğini düşündü. Gözlerini adama çevirdi fakat beklediği tepkiyi alamamıştı. " Biliyordun. " dedi birden olanları anlayarak. " Ağabeyin hakkındakileri. "
Ayaz derin bir nefes aldı. Geriye doğru çekilip kadının gözlerinden kaçındı. " Öldükten sonra öğrendim. "
Komiserin cümleleri tekrar kafasında döndü durdu. Ne yakalama kararından, ne de diğer olaylardan haberi vardı. Kendisini koca bir aptal gibi hissediyordu. Aral'ın ondan sakladığı başka neler vardı kim bilir. " Tabii öldüyse. " dedi içi acıyarak. Eğer komiserin dedikleri doğruysa, onu asla affetmeyecekti. Hızlı hareketlerle yataktan kalkıp montunu eline aldı.
" Bihter, nereye? "
" Yalnız kalmak istiyorum. Lütfen. "
" Gidemezsin. Dışarıda polis memuru var. "
Sıkıntıyla tekrar yatağa oturdu. " Biraz oyalayamaz mısın? " dedi yalvaran bakışlarıyla. " Söz veriyorum, bir saat içinde karakolda olacağım. "
" Karakol umurumda değil Bihter. Kötü görünüyorsun. Tek başına kalamazsın. "
" Ayaz, lütfen. " diye yalvardı yeniden.
Adam derin bir nefes aldı. Sonra çaresizce kafasını sallayıp dışarıya çıktı ve memura birkaç soru sordu. Onlar konuşurken, Bihter kapıyı aralayıp ters yönde ilerlemeye başladı. Onun koridordan çıktığını görünce, Ayaz, konuşmayı bırakıp tekrar odaya döndü.
Dışarıda hava kararmak üzereydi. Anlaşılan iki üç saati aşkın bir süredir baygın yatıyordu. Yoldan bir taksiyi çevirip adresi söyledi. Arabadan indiğinde gökyüzü karanlığa gömülmüş, sokak lambaları etrafı aydınlatmaya başlamıştı. Mezarlığın koca kapısına baktı ve ürperdiğini hissetti. İçeriye girip hızlı adımlarla kocasına ait olanı buldu. Aynı anda titremeye başlamıştı. Mezarın başına çökerken gözyaşlarını serbest bıraktı. Kafasını toprağa dayadığı anda hıçkırdı. Kocasına atılan bu çirkin iftiradan onu da, kendisini de kurtarmak zorundaydı. Ölü bir adamın arkasından söylenenler onu yiyip bitirmişti çünkü kendisini savunma gibi bir durumu yoktu. Ses çıkartmamak için kendisini tutmaya çalışırken cehennem için ölmeyi beklemeye gerek olmadığını düşündü. İnsanların cenneti de cehennemi de bu dünyaydı. " Gerçek olamaz. " dedi fısıldayarak ve elini göğüs kafesine bastırıp, acısını dindirmeye çalıştı. " Olamaz. " Kaç dakika orada öylece beklediğini bilmiyordu. Saat iyice geçtikten sonra mezarlıktan çıktı ve taksi bulana dek yürüdü. Bir tane bulduğunda, bu kez ona karakolun adresini vermişti. Bu işi bir an önce halletmesi gerekiyordu. Tekrar binanın içine girip kelepçeli insanları gördüğünde bu kez, onların kimin canını yakıp da kelepçeye vurulduğunu değil, hangilerinin boş yere, iftira ile kelepçeye vurulduğunu düşündü. Komiser kendisini gördüğünde, şaşırmış bir haldeydi. " Buyurun. " dedi ona koltuğu gösterip. Ardından gelen binlerce prosedür ve bütün bunlardan haberinin olmadığını, kocasının asla böyle bir şeye bulaşmış olduğuna inanmadığını anlatan kanıt cümlelerini sıraladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Oyunları
General FictionHayatını paylaştığı birini ne kadar iyi tanıyabilir insan ya da ne kadar uzaktadır ondan? Kaç gece yanında olur hiç uyanmadan? Bihter, çok sevdiği kocasının ölüm haberini aldığında, sona geldiğini düşünüyordu. Fakat bu son, onun için sadece yeni bi...