11

427 50 4
                                    

-11-

Zil sesiyle gözlerini açtı genç adam. Dün gecenin bir rüya olduğunu düşünüyordu. Aksini mantığı kabul etmiyordu bir türlü. Belki biraz yemek yiyip güzel bir duş alsa kendine gelecekti. Mutfağa inip dolaba göz attı ama mutsuzluğu iştahsızlığını da beraberinde getirmişti. Dolap kapağını serbest bırakıp olduğu yerde kapanışını seyretti. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Kendisini dipsiz, karanlık bir kuyunun içine atılmış gibi hissediyordu. Serhat Amca, şirketin hiçbir yasa dışı bağlantısı olmadığını savunurken, ağabeyi neden çamura batmıştı? Ve o kibirli, düzenbaz, baş belası küçük kadın, dün gece rüyasında neleri ima etmişti? Bir anda ortaya çıkıp, sonra bir anda kaybolması canını sıkıyordu. Bu rüyaların devamı da gelmeliydi, gelmek zorundaydı. Aksi takdirde soru işaretlerini asla gideremeyecekti. Bilge, ağabeyinin yaşadığını söylemişti. Gerçek olabilir miydi? Otopsi raporunda diş örneği bulunamamış, yanan adamın ağabeyi olduğu parmağındaki yüzükten anlaşılmıştı. Yüzüğü bir başkasına takmış olabilirler miydi? Hayır, diye mırıldandı içindeki ses. Ağabeyi masum bir adamı kendi çıkarları uğruna yok edemeyecek kadar merhametliydi. Derin bir nefes aldı, bu iş sandığından daha fazla midesini bulandıracaktı. Duş almak için merdivenlere yöneldiğinde, kapı ziliyle olduğu yerde durmak zorunda kaldı. Arkasını dönüp ağır adımlarla kapıya ilerledi ve açtı. Genç bir çocuk, elinde bir buket çiçekle kapıda dikiliyordu. Üzerinde soluk kırmızı bir hırka, altında gri renk bir pantolon vardı. En fazla 20 yaşlarındadır, diye düşündü. Şaşkınlığını üzerinden atıp çiçeği teslim alırken, " Kimden? " diye sormayı akıl edebildi. Çiçekçi imzalattığı kağıdı çantasına koyup Ayaz'a baktı.

" İsim yok. "

Kapıyı kapatırken, yüzünde sinir bozucu bir gülümseme belirdi. Bir anda hayatında beliren bütün bu gizemli olayların altından neler çıkacağını deli gibi merak ediyordu. Çiçeği masaya fırlatıp üzerindeki küçük zarfı açtı.

Sessiz ol.

İyiden iyiye sinirleri bozulurken, adamın kaşları çatıldı. Çiçeği masadan alıp sinirle yere fırlattı. Dün gece olanlar rüya değildi. O küçük yılan ölmemişti ve dün gece gerçekten buradaydı. Üstelik, hiçbir sorusuna cevap alamadan onu ellerinin arasından kaçırmıştı. Şimdiyse kendisinden sessiz olmasını istiyordu. Muhtemelen, dün geceden ve kendisinin yaşıyor oluşundan kimseye bahsetmemesini istiyordu. " Bilge, " diye hırladı sinirle dişlerini sıkarak ve ardından ekledi. " Ah Bilge. "

***

Genç kadın olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Yaklaşık bir saattir odasında, planlarını tekrar tekrar gözden geçiriyordu. Bir yerlerde herhangi bir açık vermediklerinden emin olmak için tek şansı buydu. Çünkü en ufak bir hata, bu kez gerçekten ölmelerine neden olacaktı. Üstelik bu sefer ölüm, planladıkları gibi kolayca olmazdı. Her şey kusursuz, diye mırıldandı kendi kendine, her şey kusursuz, her şey kusursuz... Sonra aklına dün geceki ziyareti geldi. Duygusal davranmıştı. O eve asla gitmemeli, Ayaz'a gerçeklerden asla bahsetmemeliydi. Bir yanı hala o adama yenikti. Ne yaparsa yapsın kurtulamıyordu ve ne kadar temkinli olursa olsun, bazen kısacık bir anda kendini kaybedebiliyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklatan hizmetçiyi içeriye aldı. Kadın İspanyol'du ve yabancı dil bilmiyordu. Evde bulunan iki hizmetçinin biri İspanyol, diğeri ise İtalyandı. Şoförü Lübnanlıydı ve bu insanların hiçbiri kendi dilleri haricinde konuşamıyordu. Böylece birbirleriyle ya da başkalarıyla iletişimleri olmuyor, Bilge ve Aral'ın kendi aralarında konuştuklarını da asla anlamıyorlardı. Aral ya da Bilge, gerektiğinde her biriyle İspanyolca, İtalyanca ve Arapça konuşurdu.

Bilge, " Eski kocama gittim. " dedi kadına bakarak birden.

Kadın Türkçe bilmediğinden, şaşkınca bakmakla yetindi. Bu durum Bilge'nin umurunda değildi, hatta işine geliyordu. Birileriyle konuşmak zorunda hissediyordu kendini. " Kendimle ilgili her şeyi anlattım. Aklıma ne geliyorsa... " dedi alayla. " Sanırım aramızda hala yalanların olması beni rahatsız ediyordu... Ne kadar aptalım. " dedi gerçekten de aptal olduğunu düşünürken. Yardımcı kadın İspanyolca bir şeyler mırıldanınca, Bilge'nin suratı ekşidi. Daha önce hiç bu kadar çaresiz ve bu kadar yalnız hissetmemişti.

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin