6

779 82 14
                                    

-6-


Dudakları muzipçe kıvrıldı genç kadının ve alayla söylendi.


" Ne büyük aşk ama... "


Aral'ın kaşları çatıktı. Şimdi Madam'la uğraşmak istemiyordu. " Beni yalnız bırak. "


Tek kaşını kaldırarak kısa bir süre onu süzdü kadın. Sonrasında itiraz etmeden odadan çıktı. Büyük yalının kırmızı halıyla döşenmiş, geniş merdivenlerinden aşağıya inerken dışarıdaki sisli hava içine de yansıyordu. Hoş, onun içi her zaman böyle buğulu, sisli ve karanlıktı. Kendisi ışıklarını yakmaya çalıştıkça başkaları söndürmüştü.


***


Elindeki şarap şişesini kaldırıp kadehe dökmeye başladı yavaşça. Her bir saniyesini izleyerek döküyor, içmeden tadına varıyordu. Ekranda oğluna yemek yediren karısı vardı. Onları izliyor, dinliyordu. Kadehi doldurduktan sonra şişeyi bir kenara bıraktı. Kırmızı şarapla dolu kadeh elinin altında beklerken gözlerini ekrandan ayırmadı. Karısı, bu kısa süre içinde resmen çökmüştü. Hala o evde yaşıyordu ama yoktu aslında. Sanki bir başkası olmuştu. O neşeli kadın gitmiş, soğuk, despot bir kadın gelmişti yerine. Onu suçlayamazdı. Aynı durumda kendisi olsa muhtemelen kafayı yerdi.


Az önce içmediği kadehi birden kafasına dikti. Fondip yaptığı bardağı sert bir hareketle masaya bırakıp derin bir nefes aldı. Dün gece Bihter'i doyasıya koklamıştı ama yetmemişti. Daha çok, daha çok istiyordu. Uyuşturucu gibiydi sanki. Yanında olması yetmezdi. Damarlarından akan kan bile onun adıyla fışkırıyordu.


" Bihter... " diye mırıldandı yorgunca. Sağ elini kaldırıp gözlerini ovuşturdu. Daha sonra burun kemerini sıktı. " Ah Bihter... "


***


Çimlerin üzerinde emekleyen oğlundan ayırmıyordu gözlerini. Aslında bakıyordu bakmasına ama görmüyordu genç kadın. Aklı bambaşka yerlere dalıp gitmişti. Ne düşündüğünü de bilmiyordu. Sadece ruh gibi oturuyordu. Doğru düzgün yemek yemiyor, içmiyordu. Annesi onun halini gördükçe için için yanıyordu. Kızının damadını ne kadar çok sevdiğini biliyordu. Yaşadığı hayal kırıklığını tahmin edebiliyordu. Onu bu halde bırakamazdı. Genç kadın öyle bir hale gelmişti ki, sanki ona da bir bakıcı gerekiyordu.


Çalan telefonla birlikte oturduğu yerde sıçradı Bihter. Masanın üzerinde titreyen telefona dikti gözlerini. Artık Aral aramayacaktı, bu arayan da o değildi. O zaman açmasa ne olurdu ki? Suratındaki soğuk ifadesiyle kafasını telefonun zıt yönünde çevirdi. Açmayacaktı. Kimseyle uğraşmak istemiyordu. Fakat annesi yanına gelip, duruma el koydu. Telefonu eline alıp açtı. Kısa bir konuşmadan sonra telefonu Bihter'e uzattı.


" Hastaneden arıyorlar kızım. "


Kaşlarını çattı. Elini kaldırıp alnını ovuşturarak derin bir nefes aldı. Bir doktor olduğunu unutmuştu. Hatta çoğu sorumluluğunu unutmuştu. Telefonu annesinden alıp kulağına dayadı.


" Efendim? "


" Bihter Hanım? "

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin