10

402 56 2
                                    

-10-

Ayaz önce gerçeği kabul edemedi. Bu karşısındaki kadın, asla Bilge olamazdı. Fakat bildiği kadarıyla Bilge'nin bir ikizi de yoktu.

" Bu nasıl olabilir? " diye mırıldandı şaşkınca. " Benimle dalga mı geçiyorsun? "

" Sence öyle mi görünüyorum? " derken siyah, tül eldivenlerini çıkartıyordu genç kadın.

" Bilge... " dedi Ayaz inanamayarak. " Bu sen misin? "

" Hayır. " dedi Bilge, gözlerini kısarak. " Bilge öldü. Ben Victoria. " derken, eldivenden kurtardığı elini ona uzatmıştı.

Ayaz anlamsızca onun eline baktı. Sıkmak yerine geriye doğru bir adım atmıştı. " Neler olduğunu anlamıyorum. " diye bağırdı öfkeyle. " İki yıl önce öldüğünü sandığım karım, bir gece aniden karşıma çıkıyor. Hemen açıklamaya başla. "

Bilge'nin kaşları sertçe çatıldı ve bakışları, Ayaz'ın gözleriyle buluştu. " Bana sesini yükseltme. "

Ayaz hızını alamıyordu. Masanın üzerinde duran bir vazoyu kaldırıp, gürültülü bir şekilde yere fırlattı. " Saçmalamayı kes. Konuş. "

Bilge alayla gülümseyip soğukça Ayaz'ı süzdü. Artık kocasına baktığında eskisi kadar acı çekmediğini fark ediyordu yavaş yavaş.

" Ölmedim. " diye mırıldandı sakince.

" Onu görüyorum. "

" Yani aslında öldüm, Türkiye Cumhuriyetine göre tabii. Ama durum farklı ve işler fazlasıyla karmaşık. " deyip suratını buruşturdu.

Bu sakinliği, Ayaz'ı çileden çıkartıyordu. " Kendine gel. " dedi sertçe. " Her şeyi bilmek istiyorum. "

Bilge derin bir nefes aldı. Buraya gelmeden önce tüm gerçekleri anlatması gerektiğini biliyordu ve bunu göze almıştı. Sessizce anlatmaya başladı, korkacak bir şeyi yoktu. Önce babasından başladı. Kendisini yurt dışındaki bir iş adamına borçları karşılığında nasıl sattığını. Daha sonra Aral'ın onu kurtardığını, ama aslında sadece kurtulduklarını sandıklarını söyledi.

" Senin yüzünden. " diye tısladı bir anda Ayaz, konuşmasını bitirince.

Elbette Ayaz'ın onun tarafında olacağını veya onu savunacağını beklememişti.

" Ağabeyim senin yüzünden öldü. "

Bu yalanla yaşamak zorunda değildi. Fakat ayaz'ın sözleri yine de canını yakıyordu.

" Dur bir dakika... " diye mırıldandı Ayaz, gözleri çakmak çakmaktı. " Ağabeyimin boş bir mezarı var... O, gerçekten öldü mü? "

Bir süre Ayaz'ın yüzüne, gözlerine baktı.

" Bilmem. Bence hayır. " dedi soğukça.

Dört bir yanı şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla kaplandı. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ağabeyi herkese mi oyun oynamıştı? Günlerdir çözmeye çalıştığı bulmacalar şimdi yerine oturuyor, yapbozlar birbirini tamamlıyordu.

" Ben... Gerçekten inanamıyorum. " dedi gerçekten de inanamayarak.

" Alışabilirsin. " diye mırıldandı Bilge.

" Gerçekten mi? Hiç yardımcı olmuyorsun. "

" Buraya sana yardımcı olmaya gelmedim. "

" Öyleyse neden geldin? 2 yıl sonra? "

Böyle bir soru, gerçekten beklemiyordu. O soğuk, duygusuz kadın bir an için bocaladı. Ne hissedeceğini şaşırmış durumdaydı. Fakat toparlanması uzun sürmemişti.

" Öyle gerekiyordu. "

" Bu pekte geçerli bir bahane değil. "

" Peki, umurumda mı dersin? "

Ayaz'ın gözleri kısıldı. " Değil mi? "

Yavaşça koltuktan kalkıp, ağır ağır ona doğru ilerlemeye başladı. " Hem de hiç... " dedi alayla.

Bedenini, Ayaz'ın bedenine yaklaştırdığı anda, sert bir şekilde itildiğini fark etti. Canı acımıştı. Ama belli etmedi. En güzel yaptığı şey kırıldığını saklamak ve böyle zamanlarda saldırmaktı. Hiçbir insan kırıldığını göstererek mutlu olamazdı.

" İğrençleşme. " dedi Ayaz sertçe ona bakarak. " Ne istiyorsun? "

" Hiçbir şey. " diye mırıldanırken, geri çekildi Bilge.

" Ağabeyimi görmek istiyorum. " .

Cevap vermedi. Ayaz'ın konuşmasına fırsat bırakmadan, hızla evden çıktı. Kapıyı sertçe çekip kapatmıştı. Bu kapı sesi içindekileri dışa vurmak amacıyla çıkmıştı, biliyordu. Dışarıya yansıtamadıklarını bir şekilde yansıtmak istemişti. Fakat öfke, acı ve özlemle çarpılmış bir kapının sesi bunun için yeterli değildi.

Ölüm OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin