5. BÖLÜM

41 19 0
                                    

Sabah uyandığımda yatayımdaydım. Akşam polisler gelmişti ama geç kalmışlardı... biz her şeyi temizlemiştik ve marcus cesetleri götürmüştü. Huzursuzca yeni bir güne uyanmıştım ve her şeye rağmen giyinip işe gitmek için hazırlanmaya başladım. Aksam olanlardan sonra bugün giyinip süslenecek değildim. O yüzden sadece duşumu aldım ve siyah bir gömlek ile siyah bir pantalonu uzerime gecirip saçımı kuruttum. Bugün yeni makaleyi yazmaya başlamam lazımdı bu ayın anahtar kelimelerini öğrenip yeni bir olay yaratsam iyi olacaktı. Bir suikastçinin hikayesini yazıyordum ve bundan daha güzel ve gerilim dolu bir şey bulmam da imkansızdı o yüzden olayı bambaşka bir yere çekmek yerine ortak olarak devam ettirmeye karar vermiştim ben de ama şöyle bir sorun vardı ki hala kendime uygun sahte isim bulamamıştım. Bugün ne keyfim nede enerjim vardı o yüzden kahvaltıyı es geçip mutfağa indim ve kendime sert bir kahve hazırladım. Maillerimi kontrol ettim ve bu ayın anahtar kelimelerini gönderdiklerini gördüm. Makaleyi yazdıktan sonra bir de viktorla mekan gezmek vardı. Düşüncesi bile sinirimi bozmaya yetmişti onunla tekrar bir yere gitmek falan istemiyordum açıkçası son olanlardan sonra. Bir de marcus olayı vardı. Bu iş fazla uzamıştı. Bir de hakkımda araştırma yapması iyice canımı sıkıyordu. O beş yılı kayıtlardan silmek için o kadar uğraştıktan sonra bir piskopat yüzünden emeklerimin boşa gitmesine izin vermeyecektim. Bir de ajanımız vardı Will Dante. Hayatımda az sorun varmış gibi bir de bu çıkmıştı zaten sürekli takip ediliyor gibi hissediyordum ama bu kadarını da beklemiyordum açıkçası. Marcus bu konu hakkında bir şeyler biliyor gibiydi o yüzden biraz daha herşeye sabredecektim o kadar! sonra hepsinden kurtulacak bir yol bulurdum her zaman bir yol bulurdum. Sonunda kahvemi bitirmiştim ve işe gitmek için kapıdan çıkmıştım ki yine kapımda görmek istemeyeceğim bir yüz... şu an gratia'yı bile görmeyi tercih edeceğim hiç aklıma gelmezdi! Tanrım lütfen bu bir şaka olsun! Kendisi gibi kaba ve içi gibi kara arabası ile üzerinde yine tek bir toz tanesi bile olmayan jilet gibi takım elbisesi... Bu adamın bu saatte benim kapımda ne işi vardı! Zengin olduğu zaten her halinden belliydi ama hiç işi yok muydu bu herifin? Sadece bir gün sessiz sakin ve olaysız sadece bir gün istiyordum. Ama onu bile çok görüyorlardı sanırım! Kendi kendime somurtarak onu hiç görmemişim gibi kendi arabama ilerliyordum ki beni fark etti! -Evet malesef beni fark etti- "Günaydın yok mu Joelle? ah ne kadar da kabasın beni görmemiş gibi arabana mı gidecektin gerçekten?" Sadece göz devirdim ve sahtesinden bir gülücük ile gecistirdim. "Günaydın! artık gidebilir miyim?" Suratındaki soğuk ama içten gulumsemesini hiç bozmadı ama davranışları için aynı şeyi söyleyemem -yine kolumu yakaladı evet!- kolumu tuttuğu gibi beni yüzüne bakmaya zorladı. "Joe' neden böyle yapıyorsun güzelim seni bugün ben bırakacağım işe hani dün konuştum ya will'i sana anlattım. Yoksa unuttun mu? Ha bir de dün birkaç misafirin gelmişti ya!" Öldürdüğün misafirler.. "kendi başımın çehresine bakarım ben,hep baktım!" Beni arabaya doğru sürüklemeye başladı. Insan gibi davranmayı öğrenmedi her halde sürekli bir kabalık! Ormanda ayıların büyüttüğünü düşünmeye başlamıştım doğruyu söylemek gerekirse. "Artık tek başına üstlenmek zorunda değilsin ben varım o yüzden sesiz ol ve bin" ne ara arabanın kapısını açtığını bilmiyordum ama beni içeriye itekledi ve kapıyı kapattı o diğer tarafa geçene kadar arabadan inecektim ama kapıları kilitlemişti. Nihayet arabaya bindiğinde ikimiz de tek kelime dahi etmedik bu sesizlik yol boyunca da devam etti...

ilk başta dergiye giden yoldaydık ama bir anda dergiye gitmediğimizi anladım ve panikle hemen ona döndüm. "Nereye gidiyoruz?" Sadece sırıtmakla yetindi ve bu benim canımı fena halde sıkıyordu. Neden adam akıllı konuşmak yerine her şeye sırıtıyordu ki! Sakinliğimi koruyamadım çünkü yol orman yoluydu! Ormana gidiyorduk! Onun evine gidiyorduk! Şu an isteyeceğim son şey piskopat katil herifin tekiyle ormanda tek başıma kalmaktı.

Uzun yolculuğun ardından tam da tahmin ettiğim gibi orman evine gelmiştik. Tam evinin önünde durduk ve o aşağıya indi ama ben inlemeye kararlıydım. Bir-kac dakikanın ardından inmediğini fark edince yanıma geldi.. -insem daha mı iyi olurdu acaba?- "orda rahatsın her halde. Zor kullanıp canını acıtmak istemiyorum o yüzden uslu bir kız ol da uğraştırma beni!" Gelip zorla indirebileceğini bildiğim için çok fazla uzatmadım zaten kollarım yeterince morluk içindeydi bir yenisini daha istemiyordum doğruyu söylemek gerekirse. Tek kelime dahi etmedim ve dediğini yapıp aşağı indim. "Sonunda laf dinlemeye başladın ha! Güzel Bu halin daha az sinir bozucu" söylene söylene peşinden gidiyordum. Evime zorla girdiği andaki ile aynı ıslık melodilerini çalmaya başladı. Kulağa çok hoş gelse de bir o kadar da ürkütücüydü. Bu adamda alamadığım bir şey de buydu hem korkutucu hemde güzel bir yanı vardı... Sonunda eve girdik ve içerisi herzamanki gibi sessizdi. Daha önce fark etmedigim şeyleri fark eder olmuştum evi gerçekten de güzeldi. Evin dışı ne kadar alaska tarzı olsa da içi son derece modern ve siyahın şıklığını sonuna kadar taşıyordu. Yalniz yaşamasına rağmen bu kadar temiz bir evi olması beni bi hayli şaşırıyordu. "Evi beğendin sanırım gözlerini alamıyor gibisin?" Evine duyduğum hayranlığı belli etmeseydim çok daha iyi olurdu tabii... "ne kadar şık olsa da herşey çok koyu insanın ruhu kararıyor" gülüşü buz gibiydi ama insanın içini ısıtıyordu adeta bir bilmece gibi. "Böyle düşünmene şaşırmadım senin evinin ışıl ışıl olmasindan burayi sevmeyeceğin belliydi." Butun evimin beyaz mobilyalarla dolu olduğu aklıma geldi ve bende güldüm ama fazla uzun sürmedi buraya şakalasmaya yada gülmeye falan gelmedim işe gitmem gerekiyordu! "buraya neden geldigimizi söylemeyecek misin?" Beni duymazdan geldi ve ust kata cikmak icin merdivenlere yöneldi "birkac esya alacağım sende salonda bekle hemen geliyorum" dediğini yaptım -yine- ve salona dogru ilerledim. Burada işimiz gizli biterdi umarım. Salon'unun bir duvarı boydan boya kitaplıktı her turden kitap olduğu belliydi resmen parmaklarım kitaplara dokunmak için kaşınıyordu. Elimi uzerlerinde gezdirdim. Gözüme plaklar ilişti. Boyle bir adam ne tarz muzikler dinlerdi kim bilir... zarar vermemek icin elimden geleni yaparak inceledim. Birkaç klasik müzik,biraz da eski pop muzik vardi ama genel olarak eski pop sarkilar ağırlıklıydı. Muzik zevkinin benimkine benziyor oluşu biraz tuhaftı. Insan bu evdeyken kendini 15. Yüzyıl zamanlarında gibi hissediyordu. Ben plakları incelerken marcus da buraya  gelme nedenimiz olan eşyalarını almis olacak ki yine yakalandım. Umarim evini karıştırdığımı düşünmezdi. "Evi sevmeye  başlamış gibisin ha. Beğendiğin sarkilar varmı bari?" Suratında yine o çok bilmiş gülümseme vardı. Kesin evini karıştırdığımı düşünüyordu! "Kitaplar ve plaklar hoşuma gitti sadece o kadar." Uzun uzun dudunuyormus gibi iki parmağını yavaşca dudaklarina vurdu. Elindeki envai çeşit yüzükler dikkatimi çekti dün akşamda başka yüzükler takıyordu... "neyse kahvaltı etmiş miydin?" Bu soruyu hic beklemiyordum o yüzden biraz afallamıştım ama beni bu terastan çıkaran asıl sey kapının çalması oldu. Ormanin ortasında yasayan birinin evine misafir gelmesi pek olası gelmiyordu.  Birkac dakika marcusla göz göze geldik ve bana burada kalmamıisaret edip belinden silâhını çıkarttı ve kapiya doğru ilerlemeye başladı. O kadar şiddetli yumruklanıyordu ki marcus birkaç dakika daha geç kalırsa kapıyı kuracağı ortadaydı...

Vakit Sandığından Da GeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin