Sadece yarım saattir ormanda koşturuyordum. En son bu ormanda yalnız başıma koştuğumda kurt saldırmıştı. Kim bilir bu sefer başıma ne gelecekti. Kotu düşünceler bedenimi ve zihnimi işkâl etmekle meşguldü. Kafam o kadar doluydu ki gittiğim yeri bile göremez haldeydim. Sadece will'in evinden uzaklaşıp marcus'un evine gitmek ve panoda gördüklerimi ona da göstermek istiyordum. Will'in evi şehre de marcus'un evine de bir hayli uzaktı. Yol yürüdükçe daha çok gözümde büyüyordu. Sonunda bacaklarım dermansız kalmaya başladı ama durursam yada arkama bakarsam will'e yakalanırım korkusu yüzünden hiç arkama bakmıyordum. Ağaçlar çok sık olduğu için will'in arabayla giremeyeceğini biliyordum o yüzden biraz da olsa içim rahattı. Bir kaç dakika nefes aldıktan sonra koşmaya devam ettim.
Sonunda marcus'un evi'nin etrafindaki evler az da olsa görünmeye başladığında bir nebze de olsa rahat bir nefes almaya başladım. marcus'un evinde daha çok olsa da en azından o bölgede olduğumu bilmek bile içimi rahatlatmıştı.
"Joelle!"
Bu ses... işte şimdi koşmak gereken zamandı. Çünkü bu will'in sesiydi ve bir hayli yakından geliyordu. Etrafıma hızla göz gezdirdim ve tabii ki de zaman kaybettim. Koşmaya başladığımda will tam karşımda beliriverdi. Bu kadar hızlı hareket etmesi bir hayli canımı sıkıyordu.
"Aa alınırım ama yoksa benden mi kaçıyorsun."
Kolumu yakaladı ve sırtımda sabitledi. Hareket kabiliyetimi bir hayli kısıtlamıştı ama hala sıktığım dişlerimin arasından konuşmaya devam ettim.
"Yok canım! Ne kaçması! Doğa yürüyüşüne çıktım ben!"
Zaten harekete ettiremediğim kolumu daha da sıkmaya başladı canımı o kadar acıtıyordu ki neredeyse gözümden yaş gelecekti ama bu adi herifin gözü önünde ağlayacak değildim. O kolumu sıktıkça ben daha çok hareket ediyordum ve sonuçta evlere yakın olduğumuz için çığlık atmaya karar verdim. Bir eliyle ağzımı kapatmaya yeltendi ve ben de avuç içini ısırdım ardından diğer elimi de bırakacağını umuyordum ama adı üstünde ADI HERIFIN TEKI IŞTE!
"IMDAAAT! MARCUS! IMDAAT!"
Ben geriye doğru kafa atmaya ve ayağını tekmelemeye çalışıyor ve aynı zamanda da çığlıklar atıyordum. Marcus yada çevredeki evlerin duyması umurumda bile değildi. Kurt bile gelse benim için tamamdı. Zaten kurttan hızlı olmama da gerek yoktu will'den hızlı olsam yeter. Ben çırpınırken bu çabalarımı bir silah sesi böldü. Uğraşırım şok ile ilk önce will'in beni vurduğunu düşündüm ama hicbir yerim acımıyordu. Will de hala aynı kuvvetle o kadar çabama rağmen beni tutuyordu. Etrafa bakınmaya başladım. Biri havaya uyarı için mi sıkmıştı. Yoksa marcus mu geldi? Etrafta mutlu gözlerle marcus'u arıyordum. Bu mutluluğumu gören will anlam veremeyen gözlerle beni inceliyordu.
"Az önce havaya silah sıkıldı seni bu kadar mutlu eden şey ne?"
"Ilk başta sen vuruldun sandım o yüzden sevindim ama görüyorum ki domuz gibisin. Ama bu vurgulamayacağın anlamına gelmez öyle değil mi?"
Sadece göz devirdi ve zaten kangren olmama yetecek kadar sıkı tutmuyormuş gibi daha da sıktı kolumu ve beni nereye olduğunu bilmediğim bir yere sürüklemeye başladı.
"Hani sen bana asla zarar vermezdin?"
Biraz duygularının üzerinden onunla oynamaya ve en yakın zamanda kaçmaya çalışsam daha iyi olacağını düşünüyordum ama ters tepmiş gibiydi.
"O beni kandırıp kameraya da el hareketi çekip kaçmadan önceydi!"
Buradan da kurtaramamıştım. Acaba silahı kim sıkmıştı. Yine kurtulmaya çalıştım ve birkaç çığlık attım ama geç kalmış gibiydim. Will'in arabasını gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Gizli odada gördüğüm dişçi koltuğu gözümün önüne geldi ve iyice korkmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vakit Sandığından Da Geç
Teen Fictionaşk, tutku ve intikam... fazla merakın sonlarını getirdiği bir aşk hikayesi...