Bacakları hala titriyordu. Sanki her şey yeni başlıyor gibi heyecan yapması nedendi o da bilmiyordu. Verdiği nefes havaya karışıp gidiyordu ve geri dönmüyordu sanki.
Kalabalığın arasından sıyrılıp konuştukları noktaya gitmeye başladı. Öyle bir noktada durdu
sonra. Arabayı görmüştü
ama bacakları beyninden komut almayı bırakmıştı.Önündeki siyah Honda'nın camından kendini gördü. Mutlu muydu? Yoksa korkmuş mu? Kendinden emindi oysa. Elindeki şişeyi sıkan parmaklarına baktı. Bembeyaz olmuşlardı. Derin bir nefes alarak adım attı. Kendini toparlanmıştı.
Aynadan ona bakıyorlardı sanıyordu. Arabadan dışarı çıkınca göz göze geldiler.
Kendisini toparladığını sanmıştı.
Gözlerinden akan yaşlar mutluluktan mı korkudan mı bilmiyordu? Ona anlayışla bakan annesine doğru koşmaya başladı.Özde az önce üniversite sınavından kurtulmuştu.
Annesinin kulağına fısıldadığı şeyler kalbini biraz olsun yatıştırdı. Babasının omzundaki elini tuttu. "İyi misin bebeğim?" Kafası ile onay vermişti. Birazdan kusacak gibi hissetse de yüzü gülmeye başlamıştı. "Sanırım 38 matematik yaptım." Annesi yine o bakışı attı. Sen çok acayip bir şeysin bakışını. Evet cidden Özde çok acayip bir şeydi.
Arabaya bindiği anda telefonunu açtı. Telefonu sanki açılmayı unutmuştu. "Kimi arayacaksın?"
Annesinin istediği kişiyi o da biliyordu. "Sence?" Elini "ÇakmaBen" ismine tıkladığında parmaklarını koltuğa vuruyordu. Telefon meşgule düştü. "Açmamış telefonunu daha."
"Çok normal hala stres yapmaya devam ediyordur. Sen böyleysen..."
Omuz silkti. Ata'nın şuan stresten bayılması bile mümkündü ona göre. Neyse zaten açmaması iyi diye düşündü. Şuan hala kendinde değildi tam. Eda'yı arardı ama o da sınava tek gitmişti. Ballı arkadaşı evinin dibindeki okulda giriyordu sınava. "Mert ile mi girmişlerdi onlar?"
"Hıhı."
Hemen Tuğba'ya mesaj yazdı. O da telefonu evde bırakacağını söylemişti.
Sınavdan sonra Eda'da buluşmaya karar vermişlerdi. Herkes eve uğrayıp gelecekti. "Neyse zaten eve gelince konuşuruz." Aslında arayacağı bir kişi daha vardı ama tam cesaret edemiyordu.
Arabadan inerken eli numaranın üstünde gezmeye devam ediyordu. Sınavı konuşurken aklı sadece numaraya tıklamaktaydı.
Kısacık yol ne kadar da uzanmıştı. Arabaya el sallarken telefonu kulağına koydu. İki çalıştan sonra açmıştı. Serkan'ı hissettiğinde oluşan o minik gülümseme peyda olmuştu dudaklarında.
"Naber güzellik?" Özde'nin sorusuna karşı normalde olsa kıkırdardı Serkan, tabii sesindeki tuhaflık olmasaydı.
"Kötü bir şey mi oldu neden ağladın sen bakayım?"
Kısa bir sessizlikten sonra cevap vermesi gerekmişti. "Bir şey olmadı ya..."
"Emin misin?"
"Gelince anlatsam olmaz mı?"
"Olur tabii. Endişelendim sadece. Annemle konuştum telefonda geliyorum hemen tamam mı?"
"Bir konuşsaydınız ya. Bir şey olmadı zaten biz Eda ile takılırız öyle."
"Dün konuştuk zaten, geliyorum beş dakikaya."
"Dikkatli sür." Baskın ses tonu ile konuştu Özde.
"Tamamdır." İşte sonunda o kıkırdama duyulmuştu. Beklediği bu gibi yüreği de ferahladı. "Hadi çok özle beni."
"Uf Serkan." Yine de telefona sırıtarak kapattı. Kapıyı itip hızla yukarı çıktı. Kapıyı açan Eda'ya sarılıp kaldırdı. Etrafında bir tur dönünce Eda korkarak Özde'ye baktı. "Ya Ata'ya kaldırma şu kızı diyorsun sen ne yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerek Yok |Texting
Humor05**: zor bir şey mi istemişim? 05**: öyleyse daha kolayı ile başlayalım. 05**:bence konuşmalıyız Özde: bence gerek yok ~