22

1K 42 33
                                    

Ne zaman büyüdüğümüzü kabullensek siz küçüksünüz daha dersi vermek zorundalardı hocalar, hocalarımız...

Salı sabah sekiz kırk iki ve hala çok sevgili drama hocamız yerlerimizi ayarlıyordu. Bu en son ortaokulda kalmamış mıydı?
"Nuray sen şuraya geç kızım." Kız ikiletmeden hocanın dediği yere oturdu. Hayır tek anarşist hisseden ben miydim bugün? Yoksa bu sınıfta olmak hata mıydı? Herkes robot muydu?

Hay aksi ki gözlük de takmamıştım bugün. Yani göstere göstere öne oturma taktiğim çok da işe yaramayabilirdi.

Eda sıkıntıyla çantasının koluyla oynadı tekrar. Omzumla omzunu dürttüm hafifçe. "Bir şey mi denesek diyorum?" Kafasını sıralardan bana çevirdi. "Ne deneyeceğiz?"

"İstemediğimiz biri denk gelirse çok iyi oldu desek de hani belki kaldırır konuşuruz falan diye. Yüzde kaç olasılık var ki hem uzunlar arkaya gider ki maşallah bütün sınıf sulak yerde büyümüş."

Gözüm Nuray'a kayınca ikimiz de birbirimize döndük tamam herkes sulak yerde büyümümemiş olabilirdi.

"Neyse işte ben gözlük sen boydan yırtsan en azından seninle oturma şansımız olma ihtimali yüksek." Yüzünü buruşturdu. "Her şey tamam da. Sen kim olduğumuzu biliyorsun değil mi? Buradaki herkes Mert ve seni görmüştür illa ki. Sen basketbol maçında 'Hadi koçum Mert yaparsın.' Diye bağırdın diye uyarı almış kızsın. Biliyorlar arkadaş olduğumuzu yani."

Eh yine de denemeye değerdi.

Kafamı arkaya atıp derin nefes aldım. İlk kez okuldan sıkılmıştım. Hem en yakın arkadaşlarım ile oturamayacaksam, neden onlar ile aynı sınıftaydım? Neden okula geliyordum ki?

"Sarışın senin adın Özde değil mi?"
Kafamla onayladım hemen. "Sen arkaya geç." Evet şimdi hayatta tek bir avantajı olan kartı oynama vaktiydi.

"Hocam ben miyopum." Dudaklarımı birbirine bastırıp dünyanın sonu gibi bir ifade takındım.

"Niye gözlük takmıyorsun?" Sürekli yalan söylüyoruz gibi davranan hocalar, hocalarımız...

"Evet hocam dokuz numara falan hatta kör sayılır." Hem beni kurtarıp hem taşlama yapan kişi yine Ata olmuştu. Şimdi ben Eda ve ikisinin ayrılmasına üzülmesem hakkım değil miydi? Gariban Serkan dün başka biri ile oturmuştu sırf Ata'nın yüzünden. Eda ilk kabul etmese bile sonrasında Serkan zaten kabul ettiği için Ata ile oturmuştu.

İşte bu yüzden Ata'yı Eda'dan daha az severdim. En azından o sırf çiftler diye yakın arkadaşından üstün gibi davranmıyordu. Sonuçta her halükarda arkadaş büyüktü sevgili.

"Tamam o zaman sen Nuray'ın arkasına geç."

Yine karşı çıksam kızar mıydı? "Hocam ben genelde en önde otururum."

Hoca ellerini birbirine çırpıp sanki çok güzel bir şey demişim gibi gülümsedi. "İyi ya işte farklılık iyidir. Dünyaya farklı bir açıdan bakmak gerekir bazen. Belki en önde değil, bir arkasında oturmak sana çok daha farklı bir bakış açısı kazandıracak. Bazen yemek masasında bile başka yerde oturmak lazımdır. Bakış açısı her şeydir arkadaşlar."

Ağzım cidden açık kalmıştı. Konu oradan buraya nasıl gelmişti? Biri açıklarsa harika olurdu.

"Peki hocam." Yavaşça oraya gittim ben de, ne yapabilirdim ki? Hele ki hocanın o geleceğe bakışımı değiştiren konuşması ile...

Çantamı sıraya atıp oturdum. Masaya tırnaklarım ile vurmaya başladım. Lütfen Eda yanıma gelsin. Ata, hocanın konuşmasından o kadar etkilenmiş olmalıydı ki hala şok ile hocaya bakıyordu.

Gerek Yok |Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin