°10°

105 11 3
                                    

Asel Iraz'dan

Gözlerimi yeni bir güne aralamıştım. Midem dehşet halde bulanıyordu ve üzerimden kamyon geçmiş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Kendime gelmek amaçlı buz gibi olan suyu yüzüme çarptım. Bir süre ellerimi iki yana koyarak öylece bekledim.

Midemden acı bir sıvı ığıl ığıl yukarıya doğru yükselirken klozete eğildim ve acı sıvıyı benliğimden attım. Midem yine kasılmaya başlamıştı. Sifonu çekerek tekrardan soğuk suyla yüzümü yıkadım. Yorgun adımlarla odama gittim ve saçımı dağınık bir at kuyruğu yaptım.

Aynadaki yansımama bir süre kendime baktım. Dışarıdan ne kadar güçlü durduğuma... Keşke ruhum da bedenime ayak uydurabilseydi diye düşündüm. Bedenim gülerken, iyi olmaya çalışırken, ruhum ona inat çocuk gibi omuz silkerek ağlıyordu.

Biraz kendime gelmek için sürgülü camı araladım ve yeşil ıslak çimlerde çıplak ayak yürümeye başladım. Yağmur damlalarını burnumun ucunda hissediyordum. Beni incitmekten korkar gibi hafif hafif damlıyordu bedenime. Keşke hayat da beni incitmekten korksaydı...

Damlaların yüzümdeki dansıyla istemsizce gülümserken aklıma dün geceki defile ve sonrasında eşsiz manzara karşısında Ayaz ile olan kısa ama hoş sohbetimiz geldi. İlk defa benimle bu kadar içten bir şekilde sohbet etmişti ve eşsiz gülümsemesini bahşetmişti bana.

Onda da herşey yolunda gibi görünüyordu fakat onu tedirgin görmüştüm. Sebebini sorsam da anlatmamak için diretince ben de kurcalamayı bırakmıştım ama içten içe merak etmiyor da değildim. Yeterince ıslandığımı varsayarak odamdan çıkıp merdivenlere yöneldiğim sırada Doğuş'un endişeli sesi evde yankılandı.

"Hiç birimize haber vermeden nereye gittiğini sanıyor bu çocuk!"

Eflin yatıştırıcı tonuyla, "Sakin ol, vardır mutlaka bir sebebi..." diyordu. Ahşap merdivenleri her bir çıkışımda yavaş yavaş herkes göz hizama girdi. Lara beni görünce yüzü tedirginliğe bulandı. Enes de düşünür gibi başını ovuyordu.
Endişeyle, "Ne oluyor?" dedim.

Eflin ne diyeceğini bilemez şekilde ağzını oynattı ama birşey bulamayınca susmayı yeğledi. Herkes ne diyeceğini düşünürken Doğuş yerinden doğrularak, "Ayaz... gitmiş." dedi. Bu ani haber karşısında şok bile geçirememiştim.

Bir süre boş boş baktım ve diğerleri farklı bir dil konuşuyormuş gibi olanları idrak etmeye çalıştım. Herkes benim yüzüme bakıyordu. Ne yapacağımı kestirmeye çalışıyor gibilerdi. Hissizce kendimi dışarı attım ve nereye gittiğimi bilmeden siteden çıktım. Evde yeterince uzaklaştığıma emin olhnca ilk bulduğum banka oturarak feryat figan ağlamaya başladım.

Beni bırakmayacağını söylemişti. Annemle babam gibi o da beni bırakmıştı. Beynimde dönüp duran bu düşüneceler bana eziyet etmek için çoğalıyorlardı. Hızlıca cebimdeki telefonumu çıkardım ve rehberden Ayaz'ın numarasına tıkladım. Telefonu meşguldeydi. İnatla bir kez daha aradım ama yine açmamıştı.

Telefonu sinirle cebime atınca ayağa kalktığım sırada kalbime giren yoğun ağrı yürümeme engel oldu. Sol elimle ıslak duvara tutundum. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Nefesim daralıyor sanki birisi içimdeki havayı kesmek için bütün akciğerimi ve kalbimi var gücüyle sıkıyordu.

Nefes almak için arka arkaya güç sarf ederken bunun daha önce geçirdiğim melez krizlerine hiç benzemediğini fark ettim. İçime yağmur kokan havayı her çekmeye çalıştığımda istemsizce ses çıkarıyordum. Vücudumda soğuk tarafımı değil sadece sıcak basmasını hissediyordum. 'Ah!' nidası çıkararak yere çökünce başım dönmeye devam etti.

KIZIL'IN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin