°12°

117 15 6
                                    

Beynim, içinde karıncalar gezermişçesine uyuşuyordu. Bacaklarımı, üzerine taş bağlanmış gibi ağırlaşmış hissediyordum. İşin kötü yanı ağırlaştığını hissettiğim tek uzuvlarım bacaklarım değildi, bütün bedenimin üzerine ağırlık çöküyor gibiydi. Sanki birazdan yattığım koltuğa karışıp içine gömülecektim. Gözlerimi yavaşça araladım. Bir anda gözlerim acıyınca tedbirli şekilde tekrardan açtığımda, kendimi dört yanı duvarlarla kaplı olan mahzende buldum.

Başımı yukarı çevirince tavanda karanlık gökyüzünü gösteren demirle kaplı bir delik fark ettim. Gözlerimi duvarlarda gezdirdikçe midem bulanmıştı. Burası oldukça soğuk ve küflüydü. Her yerim yatmaktan kaskatı kesildiği için zorlukla kalktım. Yürümekte zorlansam da direndim ve kapıya ilerledim.

Elimi yumruk yaparak güçsüzce demir kapıya vurdum. Demir kapının minik aralığından upuzun karanlık bir koridor görünüyordu. "DERHAL ÇIKARIN BENİ BU PİS YERDEN!" Kahretsin burası korku filmlerinden farksız bir ortamdı.

Sesim küf kokan koridorda yankılansa da kimse beni duymamıştı. "ÇIKARIN BENİ BURADAN DEDİM!" Tekrarlayarak titreyen sesimle bağırınca koridorun başından yaklaşan bir gölge gördüm.
Sonunda ayaklarından itibaren gözlerimi yükselterek tanımadığım yüzünü gördüm.

"Uyandın mı? Biraz daha uyanmasaydın kendi yöntemlerime baş vuracaktım." Ah bu ses... Beni o gece sokakta kucağına alan kişiydi bu. Genç kadın demir kapı ardından üzerime yürüyerek kapının kilidini açtı. Karşımda bütün heybetiyle dikilince bir anlığına ürpermiştim. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

Ellerimle belimi tuttum. "Her yerim kaskatı." Sonra boynumun dönmediğini fark edince acıyla orayı ovaladım.

"Çünkü bir haftadır burada uyuyorsun."

Dediklerini duyunca gözlerim sonuna kadar açıldı. "Ne?"

"Ama bugün uyandığın iyi oldu."

Bu kızın garip bir aurası vardı. Sesiyle güven aşılıyorken, gözlerinin derinliğiyle kendimi tedirgin hissetmeme sebep oluyordu. "Neden?"

"Lider Arel iki gün önce hayatını kaybetti."

Duyduğumla tekrardan şaşırarak gözlerimi belerttim. "Ben neden buradayım!"

Gözlerini devirdi ve ellerini kollarının altına sakladı. "Mork'lar seni kendi çıkarları için buraya hapsettiler ve seni kukla gibi yöneteceklerdi. Bence bana çemkirmek yerine teşekkür etmelisin Asel." Dudakları yukarıya kıvrıldı.

Sıkıntıyla başımı ovaladım. "Sen neden bana yardım ediyorsun?"

Bana cevap vermek yerine ellerini bilmiyorum dercesine iki yana kaldırdı. Kolumdan tutarak beni küf kokan kordiorda ilerletti. Kahretsin ben uyurken neler dönmüştü koskoca Marken'de? Ayaz, Eflin, Doğuş, Lara bana ulaşmaya çalışmışlar mıydı diye düşünürken kız beni merdivenlerden çıkararak temiz havayla buluşturdu. "Nereye gidiyoruz?!" dedim çemkiren sesimle. Yürümekte zorlansam da umursamadan ona ayak uydurdum. Kendime gelmem çok zor olmamıştı.

Kolumu onun elinden kurtararak geri çekildim. Bu hareketime karşın Derin bir 'off' nidası çıkardı. "Arabaya." dedi. Onunla hiçbir yere gitmeyecektim. Şuanda güven değil, buram buram korku geziyordu ruhumda. "Bırak kolumu."

Sinirle kolumu bıraktı. "Beni zor kullanmaya mecbur etme. Biraz daha ilerlemezsek Mork'lar seni tekrardan o pis yere kapatacak. Bu sefer ben bile seni kurtaramam."

O iğrenç mahzeni duyunca yüzümü ekşittim ve mecburiyetle onu takip ettim. Arabasını tek tuşla açıp gözüyle içeri geçmemi işaret etti. Mecburiyetle beyaz koltuklara kuruldum ve yol ayağımızın altından kayınca merakla atan kalbimi es geçmeye çalıştım. Göz ucuyla elleri direksiyonda olan kıza bakarken adını merak etmiştim. "Adın ne?"

KIZIL'IN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin