Karanlığın içine gömülü bir dünyada yaşıyormuş gibi hissediyordum. Kısık kısık konuşma sesleri vardı ama görüntü yoktu. Bir süre geçtikten sonra ayılınca böyle hissetmeme sebep olan asıl şeyin açılmamaya inat eden göz kapaklarım olduğunu fark ettim. Göz kapaklarımın üstünden gözbebeklerime uzanan ışıklar uyanmam için çabalarken göz kapaklarım inatlaşmakta kararlıydı. Bir süre daha ikisi aralarında savaş verdikten sonra göz kapaklarım pes ederek usulca aralandılar.
Gözlerimi ovuşturmak için elimi sıktığımda dudaklarımın arasından minik bir inilti çıktı. Gözlerimi ellerime çevirdiğimde elimin üstünde beyaz minik bir bant gördüm. Bu sefer bitkin değil aksine fazlasıyla iyi hissediyordum.
Yanımda bir anda hareketlenme hissedince kafamı sağa çevirdim. Ayaz da benim hareketim sebebiyle ayılmıştı ve mahmur gözlerle önce etrafı süzdü sonrasında da gözlerini bana çevirdi. En az gözleri kadar uykuya bulanmış olan sesiyle "Ne oldu?" dedi.
"Birşey olmadı elimdeki bant biraz canımı yaktı."
Kafasını salladığında gözlerimi hemen kolumun yanındaki uçak camına çevirdim. Dışarı bakınca uçağın uzun kanatlarının bembeyaz bulutları delerek geçtiğini görebildim. Sonra Doğuş'un da bir koltuk ötemizde derin bir uykuya daldığını düzenli halde havalanıp inen göğsünden anladım.Ah... Her zamanki gibi kafamda bulunan binlerce soru işareti de benimle beraber uykularından uyanmışlardı. Tam Ayaz'a dönmüş ağzımı açacakken kararlı sesiyle beni susturdu. "Birazdan uçak İtalya'ya inecek. Enes bizi havaalanında bekliyor. Şuanda soracağın soruların cevabını ondan daha detaylı şekilde alabilirsin."
Tamam dercesine başımı sallamakla yetindim. Yine bedeni gibi soğuk olan tavırlarıyla beni susturmuştu. Konuyu uzatmak istemediğim için gözlerimi cama çevirdim. Yarım saat boyunca ilerledikçe bitmeyen pofuduk bulutları izledim. İçimden bulutların üzerine kendimi bırakmak geliyordu. Sanki mümkünmüş gibi pofuduk beyazlıklara uzanmak, masumiyetin timsali olan o berraklığın içinden hiç çıkmamak istiyordum. Belki o zaman geçici de olsa sonunun beni nereye götüreceğini bilmediğim bu kara çukurdan uzaklaşabilirdim...Yarım saatin sonunda uçak inmişti, valizlerimizi kaptıktan sonra Ayaz önde Doğuş ise sağımdayken çıkışa ilerlemeye çalışıyorduk. Ayaz en az kendisi kadar uzun boylu olan kahverengi saçlı, beyaz kazağının altına mavi kot pantolonunu kuşanmış olan ve hepimize sıcak gülümsemeler gönderen bir adama doğru ilerledi. Ayaz'ın, Enes olduğunu tahmin ettiğim adamın yanına varınca tutamadığı tebessümünü gördüm. Yakın arkadaş olmalıydılar ki hemen birbirlerine özlemle sarıldılar. Doğuş dudağını küskünce bükerek küçük çocuklar gibi ikisinin tam arasına girip onları ayırdı. "Bende varım burda Enes Bey!" Enes Doğuş'a dolu bir kahkaha atarak, "Gel buraya." dedi ve kollarını Doğuş için açtı. Ayaz da hafif bir tebessümle ikisini izlerken bende onların birkaç adım gerilerinde durmuş olan biteni izliyordum. Enes silkelenerek Doğuş'u kendinden çekti ve gülümseyerek bana doğru gelmeye başladı. Doğuş'a sarılmak yetmemiş olacak ki Enes'i bir kez daha durdurup bu sefer yanağına sesli ve sulu bir öpücük kondurdu. Ayaz gözlerini devirirken Enes yüzünü memnuniyetsizlikle kırıştırıp yanağını sildi. Ardından daha fazla oyalanmak istemeyerek benim yanıma geldi. Yüzünü düzelterek gülümsemeye çalışırken elini uzattı. "Merhaba Asel, hoşgeldin!" Coşkulu sesine karşın ona kocaman bir tebessüm bahşettikten sonra aynı şekilde elini sıktım.
"Hoşbulduk çok memnun oldum."
Enes anlayışla kafasını salladıktan sonra devam etti. "Bende çok memnun oldum. Nasıl hissediyorsun bakalım kendini? Halsizlik var mı?"
Olumsuz şekilde hızlıca kafamı iki yana salladım. "Yok hayır ben gayet iyi hissediyorum. Kriz geçirmeden önce çok bitkindim ama nasıl olduysa şuan enerji doluyum." Kaşlarını kırıştırmış şekilde beni dikkatle dinledikten sonra sanki sıkıntılı bir durum varmışçasına dışarı derin bir nefes bıraktı ve ardından Ayaz ile beş saniye bakıştılar. Bana dönerek durumu düzeltmek adına gülümsedi. "Tamam, ben evde daha detaylı bir şekilde seni muayene edeceğim. Araba dışarıda hadi gelin gidelim artık epey yorgun gözüküyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL'IN DÖNÜŞÜ
FantasíaSürekli evde büyütülmüş, dışarı çıkılmasında bile mahsur görülmüş, melez bir kız çocuğu olduğunuzu, mapusta büyümüş gibi bir çocukluk geçirdiğinizi düşünün. Kaç yaşınıza kadar dayanırdınız? Asel kaçmaya karar verdiğinde nasıl bir ütopyaya girdiğinin...