Bölüm~1

1.9K 47 24
                                    

          Vartolu kardeşi, sırdaşı, ailesini oluşturan iki adama baktı. Ne çok anıları vardı be! İlk karşılaştıkları zamanı hatırlıyordu ya, Medet'i bir mağaradan Celesun'u ise daha on altısındayken kendisine benzemek üzere olan kaderinden çekip almıştı...

     Kurşunlar rüzgarı delip geçiyordu işte bu gerçek bir savaşa dönmüştü, arkadan Mete adlı çocuğun uyarısıyla kendine geldi. İki kardeşin var gözünün içine baktı buruk bir tebessüm ile kıvrıldı dudakları;

        "Ölmeyin lan..."

      Medet ve Celesun abileri olarak gördüğü adama baktılar,

        "Tamam abim."

          Dedi Celesun gerçi bu gidişle burdan pek çıkabileceklerine emin değildi ama karamsarlık yapmaması gerekiyordu.

         "Ölmeyiz abim, bu vurulursa diriltir ben vururum yeminle!"

     Vartolu tamam anlamında başını salladı ve Mete'nin arkasından kapıya ilerledi son kez arkasına döndü,

         "Sabah konuştuklarımızı unutmayın!.."

      Son sözünü söyleyip Mete'nin peşine koştu. Bilmiyordu ki son sözleri iki adamıda darma duman edeceğini! Güneş ışığına çıkınca arkadan kulaklarına kurşun vızıldamaları harici bir nağra ulaştı:

"VARTOLU KAÇIYOOOORRR!"

        Bu nağrayla beraber daha hızlı koştu arka tarafa sonunda köşeyi dönünce hızlanıp arabaya koştu. Kapıyı açıp geriye genç adama baktı,Mete sadece bekliyordu arkasında sopa hazırdı.

      "Gelmiyo musun çıcık?"

       "Hayır abi git sen!"

     Vartolu hayır cevabıyla beraber önüne döndü,tabi en son beklediği şey kafasındaki acıyla gelen gözünün kararmasıydı...

 <***>    <***>    <***>

       "Babanne babamı arayabilir miyim?"

        Küçük kız Meliha'ya baktı .  Yarım saat önce her şey yolundaydı oysa ki! Meliha iç çekti oğlu gibi gördüğü Salih'inin kötü haberi gelmişti. Daha on yaşındaydı İlkay Hüsna, şimdi nasıl diyecekti çocuğa   'Baban öldü, onu deden öldürttü!'   tek babası vardı kızın, annesi zaten onu sırf babasına satmak için doğurmuştu. Çocuk ya yıkılıcaktı ya da içindeki tufanda boğulurken diğerlerinide boğacaktı.

           Meliha küçük kıza baktı aynadan uzun uzun , çocuk dahiydi bir kere, anlamıştı ama salağa yatıyordu bakışlarından belliydi adeta yalvarıyordu gözleri,  'Duymak istemiyor, adeta yalvarıyor bana Allah'ım yalvarırım aklımdan bu acı dolu günü sil! '  düşüncesinde haklıydı Meliha kesinlikle bilmek istemiyordu. Ama demeliydi cenazede öğrenmesinden daha iyi olurdu.

          İlkay'ı kendine çevirdi, derin bir iç çekti yaşlı kadın.

           "Lokumum benim sana bir şey anlatmam gerek- "

           "Hayır söyleme vazgeçtim! İstediği zaman arar sonuçta ,belki Baykal'la  toplantısı falan vardır kesin."

         "Lokumum cenaze iki saat sonra,hazırlan."

           Küçük kızı alnından öpüp yavaşça çıktı odadan , Meliha oradayken asla Ağlamazdı. 'Babasının kızı, onun yanında durursam asla ağlamaz! En iyisi Celesuna hoparlörleri eve götürmesini istemeliyiz...'

    'Babamsız ne yapıcağım ben? Nasıl dayanıcam? Hani babalar çocuklarını bırakmazdı baba? Bana neden yalan söyledin... Mutlu olucaktık ailemiz olucaktı hani? Sen Nerdesin!'

      Usul usul akıyordu gözyaşları yanaklarından,sesi çıkmıyordu küçük kızın ...  Tek istediği babasıydı , sahi onsuz n'olucaktı kim masal okuyacaktı ona? Kim gökgürültüsünden korktuğunda onunla sarılarak yatacaktı? 

     ' Sakin ol İlkay... Babam iş seyahatine gittiğinde ne yapardım?

    Kahretsin onu arardım ama artık o yok ki...'

  Küçük kız elini kalbinin üzerine koydu, gözlerini kapattı. Gözlerindeki yaşlar durulmuyordu , gözlerinin içi yanıyordu sanki ama kalbinin yanında bir hiçti bu acı koca bir hiç!

           İlkay'ın çığlıklarını kimse duyamadı... Nasıl mı? Çığlığı atan kalbiydi çünkü...

                                                            <***>   <***>   <***>

         Medet kendini Vartolu' nun odasına girip kapıyı arkasından kapatmıştı. Kenardaki tek kişilik koltuğa oturdu hiç bir şeyi algılayamıyordu ki! Abisi , canından çok sevdiği abisi gözünün önünde bin parçaya ayrılmıştı... Sert görünüşlü , bu adam ilk defa bu kadar üzgündü. Abisi ölmüştü bir kere!

          Celesun içerde adamları kalmaya ikna etmiş bir kısmını Meliha anaya ve İlkay'a koruma olarak göndermişti. Diğer kısmı cenaze işlerine bakıcaktı. Herkes dağılınca yavaşça koltuğa çöktü genç adam.

         'Öldü işte, abim öldü... Kurtaramadı onu, git demeseydim... Yada onunla gitseydim... Ama hayır kurtaramazdım onu, ölmüş olabilir ama mirası içimde, tohumu bizimle...
Koçovalı' lara Vartolu'nun ölmediği Hüsna göstericek... '

           Dört farklı kalp ve ruh... Zehirlerini birleştiricekti intikamı yavaş yavaş alıcaklardı! Belki de tek intikam isteyen onlar değildi..?

                ✨ ✨ 🎈 ✨ ✨

Ayyy ilk bölüm bittiiii!
Açıklama:
1-)Celesun Vartolu'nun adamı ama çukurda doğmuş ve ordan gönderilmiş.
2-)Saadet olucak.
3-)Meliha'yı eklemem sizce doğru mu oldu?

Yorumlarınızı ve yapıcı eleştirileri bekliyorum:)

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin