Bölüm~9

406 31 16
                                    

Sokakta elinde zinciri sallaya sallaya yavaş adımlarla geziyordu. Onu gören herkes merakla bir birine soruyordu;

"Neden hayla gitmedi?"

...

" Bu kız Vartolu'nun kızıymış, şuna baksana aynı Vartolu'nun duruşu!"

...

"Şuna bak sanki Çukur onun..."

...

" Adı neymiş ki bu kızın? ... Kimse bilmiyor ki adını."

Mahallede ki duvar yazılarını gördükçe uzun uzun dalgınca bakıyordu yazılara;

'Mertçe savaştı Kahpece vuruldu. V.'

Elindeki zinciri sallaya sallaya kahvenin olduğu sokağa geldi çatıcılar her ihtimale karşı tetikte bekliyorlardı. Oysa ki bilmiyordu ters rotadan Medet hırsla dağılmış bir şekilde geliyordu.

Sokağa girince etrafı incelemeye başladı İlkay, otopark'ı görünce hafifçe tebessüm etti;

'İşte burası yeni mekanım... Biliyorum babam sende hemen diplerinde komşu olmanın eğlenceli olacağını söylüyorsundur...'

Yine ciddi surat ifadesini takınıp yürümeye başladı İdris Koçovalı'nın yanında duran tüm gençler ellerini bellerine atmıştı. İlkay yüzüne Vartolu sırıtmasını yerleştirip yüksek her kesin duyabileceği bir ses, Varto ağzı ve gözündeki nefretle konuşmaya başladı;

"Ho ho ho ho... İdris Koçovali'yimi görüyorum acaba? Biraz daha yaklaşam da tam görem yav!"

Tüm gençler anında daha adımını atamadan silahlarını ona doğrulttular;

"Ahhh ciddiye alınmak ne güzel hismiş yavv... Siz şimdi kendi çocuğunuza sıkar gibide sıkarsınız sonuçta ben sizin kadar yaşlı değilim... 11 Yaşında bir çocuktan korkuyonuz yav İdris beycim acaba indirseler de gelsem mi?"

İdris kıza baktı:

"Neden Çukur'u terk etmiyorsun!"

Kahkahayı patlattı küçük kız;

"İNTİKAM İÇİN TABİKİ DE! "

Sesini düzeltti daha sakin ama daha da zehirli bir ses tonuyla devam etti...

"Ve bir gün gelicek! Babamın yapmayı istediği ama yapamadan göçtüğü bu dünyada ki isteğini ben yerine getiricem!"

Kızın yeşil gözleri adeta zehirdi. Cümlelerini kurarken gözleri zevkle parladı hafifçe kafasını sağa yatırıp baktı Koçovalı'lara.

Bu çakmak çakmak bakan kızda hem kendinden parçalar görüyordu, hem de bir o kadar uzaktı İdris için ama bildiği bir şey vardı.

Kız kesinlikle babasının kızıydı!

"Önümde tüm çukur diz çökücek, kanınızın kokusunu içime çekicem ve İdris Koçovalı yaşarken Cehenneminde, cehennem çukurunda yanıcaksın!"

Islık çala çala geldiği yoldan geri dönmeye başladı ayaklarının onu nereye götürdüğünü bilmiyordu ama yürüyordu az önce kestiği raconu daha önce sadece Beşiroğlara yapmıştı. Çok daha farklıydı ama Koçovalılar bir dolu mahalle insanı adeta askerdi İdris Koçovalı için..

'Padişah 1. İdris... Krallığını elinden alıcam kendim için değil Babam için, babamın mezarında huzurlu olmasını istiyorsam kesinlikle bunu başarmalıyım.'

Ayaklarının onu getirdiği yere baktı İlkay Mezarlığa bir damla göz yaşı düştü gözünden ama o düşen gözyaşı bütün hayalleri, anıları ve acıyı barındırıyordu.

'Bir babam vardı benimde, bende bir babadan geldim oysa... Neden baba? Bize , sana bu hayatı kim çok gördü söylesene... Söylede iki elim kanda olsada genede gidip bitireyim onu... Zaaflar, sen benim en sevdiğim zaafımsın be baba... Her daim en sevdiğim,seveceğim zaafım...'

Herkesin bildiği bir gerçek vardır; Ne olursa olsun Babalar kızlarının ilk aşkları, sığınacak limanıdır... İlkay Hüsna Helvacı limanıyla birlikte en güvendiğini kaybetmişti, koca okyanusun ortasında kalan tek ve minicik yürekti onun ki si...

Mezara yürüyüp yanına oturdu çiçekler vardı üzerinde toprağın...Elini toprağa koydu yavaşça soğukluğu hissedince tutamadı hıçkırdı bunun peşine gözyaşları sel oldu. Bir anda delirmiş gibi toprağı çıplak elleriyle kazmaya başladı sayıklarken ses desibeli yükseliyordu;

"Baba kalk, baba kalksana!"

...

"Soğuk ama ora, baba yatılmaz oraya kalk hadi, hasta olucaksın belin ağrır ama olmaz ki..."

Toprak sanki hiç bitmiyordu. Minik elleri toprağa bulanmıştı bir gündür uyuyor gibiydi. Acısı ve hüznünü gösterememişti...

Bazı insanlar vardır içine atar, doğuştan oyuncudurlar onlar. Uyuyormuş gibi yaşarlar bazen. Yalnızdırlar... Japonların dedikleri gibi kendilerine gösterdikleri yüz gerçeklikleridir... Öyle anlar gelirki minik bir söz, bir hareket içinde ki yangını dışa vurur işte böyle insanlar içindeki acıyı dışa vururken adeta bilinçleri kayar. Asla kendilerini kontrol edemezler...*

Küçük kızında yaşadığı buydu işte.Bilinci kaymış asla yapamayacağı bir şeyi yapıyordu duygularını yansıtıyordu. Ellerini çizen taşlar umrunda bile değildi tek aklından geçen şeye adeta odaklanmıştı beyni durmuş bozuk plak misali takılı kalmıştı;

'Soğuk baba, üşütürsün hasta olursun kalk hadi baba...'

Hıçkırıkları ve sayıklamaları mezar taşlarına işliyordu. Ne çok ağlama,feryat, öfke duymuştu bu soğuk mermerler. Ama küçük bir kızın çaresiz haykırışları işte bu gerçek çaresizlikti...

"Baba kalk, çok soğuk, NEDEN KALKMIYORSUN BABA KALK."

O efsane racondan sonra merak etmişti nereye gittiğini adam. Ağaçların arkasında kızı izliyordu en sonunda cesaret edip kendine zarar vermesin diye küçük kıza ilerledi...

✨ ✨ 🎈 ✨ ✨

*Test edildi onaylandı.

Bir bölüm daha bitti...
Gelen kim?

Yorumlarınızı beliyorum:))

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin