2.Sezon-Bölüm 5

183 12 2
                                    


      Salih başını pencereye yaslamış yağmuru izliyordu. Tükenmişti, korkuyordu, sevdikleri için korkuyordu ailesini bir daha kaybetmekten korkuyordu. O mağaraya dönmüştü sanki ona umudu getiren Yamaç'tı bu sefer. Ama yinede korkuları bastıramıyordu. Yamaç'ın arkasından iş çevirmek ona koyuyordu.

    Karakuzulur, bir yandan Cumali boğuluyordu sanki. Elini altın kolyesini götürüp sıktı.

     Sadiş'i ne haldeydi? İdris, ana karnında tehlikenin farkında mıydı? Hüsna nerelerdeydi?

    Gözünden yaş düştü bıraktı Salih kendini sıkmayı gecenin bu saatinde kimse kalkmazdı hoş... Duyamazlardı onum çığlıklarını haykırışlarını annesi yaşarken öğrenmişti gözyaşlarını saklamayı.

     İç çekerek bir de birer düşüyordu kırmızı gözünden damlalar.

     Allah çocukların duasını kabul ederdi. Dedesi yüzünden öğrenmiş bir daha hiç cesaret edememişti dua etmeye...

     Belki bunca sefilliğinin arasında Salih'e olmasa bile çocuklarına sevdiği kadın için kabul ederdi, onları saf ruhlarını kurtarırdı Tanrı.

     Semaya baktı pencereden ay hilal şeklindeydi gülümsedi burukça ağlamalarını dindirdi...

~FLASHBACK~

     Vartolu yan odadan gelen hıçkırıklarla tavşan uykusu bölündü. Hemen yorganı bir tarafa atıp ayağa dikildi. Daha o uyanamadan kapısı açılmıştı.

    İlkay 6 yaşına basalı bir hafta olmuştu, o olay üzerinden ise 1 yıl geçmiş ve çocuk üstündeki etkisi yitirmiş normalleşmişti.

    Vartolu ayağa kalkıp hemen kızına uzanıp kucağına aldı, Ay Işığında parlayan yaşlar küçük yuvarlak yanakları üzerinde yollar çizmişti. Geceliği fazla hareket etmesinden kırışmış saçları kabarmıştı.

    İlkay babasının boynuna gömülüp kokusunu içine çekti. Bebeklikten beri yapardı bebekken babasının kokusu olmadan uyumazdı olmadığı zamanlarda ise bu iş bebek için bir işkenceye dönüşürdü.

     Vartolu yatağa uzanıp yarım şekilde başlığa yaslandı konuşmadı sadece kızının sırtını okşadı.Ve sürekli yanında olduğunu fısıldadı ona.

    İlkay en sonunda kafasını kaldırıp tamamı cam olan duvardan dışarı baktı hilal şeklindeki aya bakıp.

"Daha önce görmemiştim..."

"Bende ilk defa sen doğduğun gece gördüm. Adını onunla aynı koydum..."

    Vartolu o an içinden geçenleri direkt söylüyordu. İlkay kafasını babasının göğsüne yaslamış hilali izliyordu.

"Sende her ayrı olduğumda ona bakıyorum parlıyor bana beni sevdiğini ve güvende olduğunu söylüyor."

~FLASHBACK END~

         <***>   <***>    <***>

         İlkay uyuyamamış hilale bakıyordu, ailesini istiyordu. Ama ağlamadı elini kulaklığına uzattı eline aldığı kulaklıktan gelen şarkıyla arkasına uzandı,

Bir dolu şey söylendi analar için
Ana gibi yar Bağdat gibi diyar dediler
Ama hep, hep analar için

Uzakta, çok uzakta bulutların orda
Ordasın babam benim yukarlarda
Daha dün beraber geçmişten bahseder
Kahvemi içerdin aynı köşende
Şimdi ise ne kaldı geriye senden?
Bir kara ıslak tümsek, bir de taş bana
Bir avuç altın öğüt mirasın bana

Ellerinle anlatır, dilinle söylerdin
Gözlerinle sever, belli etmezdin
Biliyor ve inanıyorum şimdi yukarda
Koruyor ve gözetiyorsun beni hala
Bir dolu şey söylendi analar için
Bu da benim ağıtım olsun ardından baba
Bu da benim ağıtım olsun...

    İlkay'da biliyordu babası onu izliyordu ama onun ki gökten değil kavuşmak üzere kalptendi.

    'Az kaldı kavuşmaya az kaldı...'

🌌🌌⭐🌌🌌
Biliyorum çok az oldu kısa oldu ama hastayım, sırf geçen hafta bir okuruma söz verdim diye yazdım.

   Umarım beğenirsiniz bu bölüm Salih ve İlkay'ı anlatmak istedim özlemlerini yaşadıkları yükü ve kavuşma arzularını umarım başarmışımdır.

  Yorumlarını bekliyor olucam.

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin