Bölüm~12

378 29 13
                                    

İdris diğerlerine dönüp gözleriyle kenarda beklemelerini işaret etti. Üçüde kenara geçti, hücreyi açıp içine girdi İdris, Vartolu karşısına ışık vuran yere geçti. Kafasını önüne eğmişti, bir anda kafasını kaldırıp İdris'e baktı nefretle;

" Kötü vezir ölmüş. Demiştim bizi durduramazsınız."

İdris susarak daha çok strese sokuyordu Salih'i. Hiç bir cevap vermiyordu, ne kadar geçmişti? Sadece beş dakika ama Salih için bir ömürdü o süre.

"Anlat."

Salih gözünün içine bakarak düşündü ne kadar çok hayal etmişti bu sahneyi.Neden zorlanıyordu ki?

"Peki anlatayım."

Bundan sonra duraklamıştı, ne kadar zordu yaşadıkları,

"Beni dedemin yanına gönderdiler. Dedem beni çok severdi,ama bilsen ne sevmek sabahı ayrı akşamı ayrı severdi.Evi temizlettirirdi, kahve yaptırırdı,bi' yerde bir toz mu gördü? Hop sevgi, kahveyi döktün sevgi. Sekiz yaşındayım lan daha! Dede dedim 'beni bu kadar sevme çocuğum ben daha ölücem bi gün'. Yere battaniye attıydı geceleri orada yatardım ben, bi gece dayanamadıydım Allah'a dua ettim 'Allah'ım' dedim 'Ya benim canımı ya da onun canını al.' bilmezdim çocukların dualarının kabul olduğunu...O geceden sonra bir daha öyle dua edemedim ben. Ben zannediyordum ki dedem ölünce her şey biticek, meğer her şey yeni başlıyormuş..."

Salih soluklandı içindeki zehri akıtıyordu aktıkça rahatlaması gerekmez miydi? ;

"Komşular geldi bi kaç gün yemek getirdiler. Seni alıp yurda götürcekler dediler,bekledim kimse gelmedi. Annem bir tek menemen yapmayı öğretmişti bana. Gittim pazara kalan çürük domates, biber soğanı alıp geldim. Tadsız tuzsuzdu, o tadı hiç unutamıyorum. Ondan sonrada ne bulduysam onu yedim evde; bulgur buldum yedim, un buldum un yedim, böcek buldum onu yedim, Açlık kötü birşey... Tavşan uykusu uyuyorum geceleri,ev buz gibi soba yakmayı bilmem. Bekliyorum ki, babam gelip beni bulucak. Gelmedin...Ama başkaları geldi."

İdris'in gözleri doldu, Salih durmuyordu hoş dur deselerde artık duramazdı:

"Korktum,kaçtım.Kaçtım da nereye kaçtım? Dışarı, dışarısı tehlikeli dışarıda canavarlar var, heleki geceleri... İşte Salih ilk kez o zaman öldü,sonra bin defa daha öldü... Sen yoktun..."

İdris sandalyeye çöktü dinlemeye dayanamazken oğlu bizzat yaşamıştı ama bitmemişti ki;hiç bir zaman bitmezdi...

"Kaçtım ilçeden, insanlardan kaçtım dağlara. Dağlarda çoban görüyorum, çocuk , ondan da kaçıyorum. Hayvanların acıması varmış be baba! İnsanların acıması yok, hayvanların acıması var. Biliyorum, gördüm çünkü... Ovadayım bilmem kaçıncı gün; aç,susuz,uykusuzum.Sen yoksun...Bir mağaraya sığındım,mağara karanlık buz gibi sonra bir hırıltı duydum. Kafamı çevirip bir baktım iki çift göz. Vahşi, dişi şöyle bir baktım memeleri sarkıyor süt dolu ağladım o an.Dedim ki bende bir ananın yavrusuyum..."

İdris kafasını öne eğdi, Yamaç kendini tutamadı gözünden bir damla yaş aktı. Yamaç sıcacık yatağındayken abisinin yaşadıkları ona acı veriyordu annesine lanet okudu bunu nasıl yapabilmişti?

"Köpek insafa geldi. Arkasında minicik gözler, geçti gitti. Sonra ağzında yarısını yediği kekliği getirdi önüme koydu. Kemiğine kadar yedim.Sen yoktun... Anlatayım mı daha?"

İdris ağladı ağlayacaktı gözlerine bakmadan evet anlamında salladı kafasını;

"Anlatayım,anlatayım... 13 Yaşındayım daha,kaçağa çıkıyoruz.Bilmem neresi,bir köy. Beni katırların yanına yatırıyorlar, katırların sıcağı güzel ama gece yarısı bir işemeye başlarlar öğüre öğüre uyanırsın...Ardından mutfakta yatmaya başladım, yemekleri ben yapıyorum ama yemem yasak! Boşları atıyorlar önüme yıkıyorum ama önce diplerini sıyırıp artıkları yiyorum.Abdullah baba var başlarında yaklaşık yirmi kişiyiz , oğulları ,yeğenleri,torunları bi' de ben sokak köpeği! Kaçağa çıkıyoruz en önde ben, mayınların yeri değişmişse ben patlıycam, katır patlıycak diğerleri geri kaçıcak. Katır mayının kokusunu bilir bende bilirim hayvanım ya... Bir gün hasta oldum burnum tıkalı bilmiyorum ki katır da hasta; katır bastı mı mayına , havaya uçtuk.Beni alıp eve getirmişler iyileştirmek için değil, uyanırsa jandarmaya konuşmasın diye... Ertesi gün çıkarmışlar dışarı gömmek için bakmışlar nefes alıyorum, baytarı çağırmışlar kaburgalarımı sardı falan bi de sağ olsun katırlara yapılan bir iğne var birazda ondan yapmış.Demiş ki ölürse şaşırmam , ölmemişim.Neden biliyor musun? Çünkü annemin hayali koştu yardımıma saçlarımı okşadı oğlum dedi dayan prensim bugünlerde geçicek...Ölmedim çünkü annem geldi yardımıma, sen değil. Sen yoktun! ÖLMEDİM!Abdullah baba geldi iyileşince 'Bundan önce neysen bundan sonrada o sun!' dedi.Yoksa katırlarla saman yersin , ki saman yemişliğim var İdris beyimiz aklınızda olsun samanı önce hamur olana kadar çiğniyceksin aksi takdirde kusturur. Salih'tim o güne kadar izin vermedi adımı kullanmama piçim ya ben! Dedim kendine gel artık SALİH ÖLDÜ SALİH'İN İNTİKAMINI AL! Koynuma koydum tozu 10 katına sattım,gittim keleş aldım bir tane sakladım. Hemen yapmadım bekledim sonra hepsini taradım kaçtım intikam ne güzel şey dimi? O GÜN VARTOLİ SADETTİN DOĞDU!"

Darma dumandı hepsi;

"Yirmi yaşındayım,Celesun'u haydutların elinden aldım, Medet'i ise bir mağaradan buldum.İki kardeşim oldu... Doğu Beyazıt , Varto 'nun başı oldum. Sonra hayatımın en güzel yılları başladı..."

Kendi kendine güldü İdris anlamıştı torununu anlatmaya başlayacağını yüzüne baktı oğlunun hafifçe tebessüm ediyordu Salih kızı, biriciği hayatındaki en büyük şansı en güzel hediyesiydi.

" Bir gün zaferimizi kutladık eğlence falan sen iyi bilirsin... Tatiana'ydı adı iki ay sonra kapıma geldi para istedi benden... Neden dedim, özel hastane için dedi. Kanser veya başka bir hastalığı var sandım. Dedim kanser mi? Bana baktı; çocuğu aldırmak için. Hiç kimseyi duyamadım bir an çocuk bu sonuçta beynim durmuştu adeta ağzımdan çıkan sözler bile düşünmeden söylemiştim ona. Çocuğu doğur, istediğin kadar para vereyim dedim. Anlaştık her kontrolünde onunlaydım o kadar mutluydum ki cinsiyetini öğrendim kız olucaktı yemin ettim o gün benim babamın bana yaptığını asla yapmıycam Allah'ım. Doğunca almadı kucağına Tatiana paramı ver dedi oysa ben ona ne zaman istersen gel gör demiştim. İstemedi parayı alıp kayıplara karıştı."

Kocaman bir gülümsemeyle baktı suratına küçük kızıyla gurur duyuyor onunla iftihar ediyordu.

"Kucağıma alınca kendi kendime dedim bu kadar tatlı bir şey benden mi oldu ya! İlkay Hüsna Helvacı, hayatımın neşesi... Medet amcası oldu, Celesun abisi ben baktım ona ben büyüttüm, benim kızım! Dört yaşında diğer çocuklardan çok farklı olduğunu fark ettik. IQ testi patt sence kaç İdris beycim? 145! Eğitimler falan filan , şu an lise iki seviyesi işte. Dört sene önce Meliha annemle tanıştık, Selim'i ona yapılanları seni kısaca her şeyi öğendim. İntikam için doğup büyüdüğüm Çukur'u istedim..."

İdris yavaşça kapının kilidini açtı;

"Ya oğlum olur elimi öpersin, ya da düşman olursun Vartolu son söz senin."

İdris duyduklarından sonra iyi hissetmiyordu yavaşça kapıyı açtı son bir kez bakıp Salih'i paramparça etti;

"Ben seni bilmiyordum..."

Kapıyı açık bıraktı ve oğulları ve can dostunu önüne katıp dışarı çıktı...

✨ ✨ 🎈 ✨ ✨
Evet pek içime sinmedi diziden aldım büyük kısmı İlkay hakkında ki şeyleride araya kattım okuyunuz efenim..

Bir bölüm daha bitti.

Vartolu sizce Salih Koçovalı'yı olucak?

İlkay ne tepki verir??

Yorumlarınızı esirgemeyin:))

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin