Bölüm~21

268 17 0
                                    

                 Sakince eve yürüyordu küçük kız. Gözlerine bir perde inmişti dış dünyadan kendini soyutlamıştı. Yaşadığı kabustan uyansada bunları unutamıycaktı. Her kabus görüp uyandığında babasına bakıyordu eğer yanında deilse ağlama krizizne giriyordu sonrası belli zaten Salih'in içerden koşarak gelmesi ve kızını zorla yine uyutması...

          Salih şimdi daha da çok nefret ediyordu onlardan kendini pas geçmişti ama kızının korktuğunda attığı çığlıklar onu daha parçalıyordu sanki... 

            İlkay önüne bakmıyordu kaldırım taşlarının çizgilerine basmadan yürüyor ve içinden puan tablosu hesaplıyordu. Aniden birine çapmasıyla düşecek gibi oldu karşısındaki kişi onu düşmeden son anda tuttu.

"Dikkat etmelisin çocuk."

     Selim. Kafası dağınıktı,üzülmemesi gerekirdi o kadın için , pişman değildi zaten sadece çok bunalmıştı.

    Küçük kızın boyuna eğildi.
"Başardık."

    İlkay bir anda beyninden izinsiz adamın boynuna sıkıca sarıldı kısık bir sesle;

"Bu işin sonunda ölmeyin olur mu?"

    Selim şoktaydı şuana kadar kızın duygularının alaycılık ve gıcıklık olduğunu görmüştü sadece. Yavaşça küçük bedene sarıldı;

"En sevdiğim yiğenim benden hayatta kalmamı istemiş tabiki hayatta kalıcam."

   İlkay şaşkınlıkla;
"Sahi en sevdiğin yiğenin ben miyim?"

    Selim ayrılıp ona göz kırptı;
"Şüphen mi vardı çocuk."

   İkiside buna güldü Selim konuşmaya devam etti;
"Hava soğuk haydi eve git."

    İlkay onaylayarak uzaklaştı ordan. Çok dolu hissediyordu, kızgın ve kırılmış. Arada böyle oluyordu ama çok takmamaya çalışıyordu.

    Eve gelince odaya kapandı, müzik dinleyip kafasını sakinleştirmek istiyordu...

        <•••>   <•••>   <•••>

    Selim huzursuz bir şekilde kardeşine bakışlarıyla;
'Konuşalım benimle gel.'

'Şunlar gitsin öyle, bekle biraz yav!'

'Aman be tamam iki sokak aşağıda ki bankanın orda bekle beni.'

     <...>   <...>   <...>

  "Evet dinliyorum Selimcim."

    Selim yola odaklı bir şekilde İstanbul trafiğinde dolanıp duruyordu.

   "Bunlar bizi ekicek. Bunlar bir birlerinin kuyularınıda kazar. Kurtulmalıyız."

    Salih hafif ama alaycı bir hıh sesi çıkardı;

"Kafamda kurdum bile Selim ama belli ki sende bir şeyler kurdun. Seni dinliyorum."

"Amacımız Çukuru almak, şimdi para suyunu çekicek bu dolandırmayla da bize geçecek, sonra bunlar tüm çukuru alıp ilk bizi sonra birbirlerini vurma peşinde. Çukur tabuları elimize geçtiği andan Yamaç'ı ve Kahraman'ı üstlerine salıcaz. Anlaştık mı kardeş?"

     Salih kardeş lafıyla bir hoş olmuştu hafifçe sırıttı.

"Anlaştık ... Kardeş..."

      İki adam bu farklı hisle birbirine sezdirmeden güldüler. Hayatta iyi ve kötü yoktur... Her bir insan kötüsüyle iyisiyle prizmadır. Kötü ve iyi algısını sadece kendi çıkarları hususunda oluşturulmuştu, yıllardır endekslenen bu düşünce sahi bizi nasıl yönlendiriyordu?

        Örneği İlkay... O daha küçük bir çocuk ama bu çocuk adam öldürüyor, insan bunlara bakarak hemen 'kötü' diyor.

            Mahallede ki insanlar çocuğun caniliğini kana susamış halini konuşuyor sadece. Ama bilmiyorlar ya da görmezden duymazdan geliyorlar sokakta ki çocuklara kendi yaşıtı yetimlere nasıl manevi ve maddi yardım ettiği, düşene tekme atmak yerine elini uzatmasını, haberlerde ki en küçük şiddet olayına nasıl hüngür hüngür ağladığını -babası dayanamayıp yasakladı- , sürekli şaklabanlık yapıp komik konuşmasıyla insanları güldürmeyi sevdiğini...

     İyi ve Kötü yoktu, prizma vardır. Objektif  değil subjektif oluyor insanlar, aman ucu bana dokunmasın, hiç bir bilgim yok ama sallamasyon konuşayım insanlar beni zeki sansın ve daha nice durumlar...


                            İnsanoğlu ne kadar zayıf mahluk... Bu iki adamı yargılamak kendini malik sana mahluklara kalması ne acı...

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin