Bölüm~5

487 29 14
                                    

    "Yemek yemelisin İlkay."

      Babannesinin önüne koyduğu çorbayla oynuyordu İlkay, düşüncelere dalmıştı. Gerçi aç değildi nasıl olsa hayatında yediği en büyük kazığı yemişti.Babasının ölümü...

      "İçim almıyor babanne müsaaden olursa bir saat dinlenicem. Fazlasıyla yorgunum."

         Umutsuzca baktı kızın tabağına tek lokma sürmemişti sabahtan beri. Bu gidişle hasta olucaktı.Bir an kendi kasesine baktı Meliha ,

      'İlkay'a diyorum ama bende iki kaşıktan sonra bıraktım.'

       Küçük kız mutfaktan çıkıp babasının bu evdeki odasına ilerledi.Kapıya gelince durdu. Her Allah'ın akşamı babasını karşılayan kapı. Biliyor muydu artık bu odanın ona ait olmadığını?Yavaşça kapı kolunu indirip açtı. Kulakları ağzına varırcasına gülümsedi aklına gelen anıyla gözlerini kapattı sanki o zamana gidebilecekmiş gibi...

                   * Flashback*

           Babası yeni ev için odasını istediği gibi seçmesini istiyordu. Salih, Celesun ve Medet seçimi tamamen ona bırakmaya karar vermişti tabi ki Medet ve Celesun'un kutsal kavgaları sonucu üçüde kıyasıya bir iddiaya tutuşmuşlardı.

      "Baba istediğimi seçebilirim dimi?"     
      Altı yaşında olmasına rağmen zekasıyla Vartolu'nun adamlarını bile dize getirmişti. Kızının kıvırcık saçlarını okşayıp beklenti ve kesinlik arayan o kocaman Yeşil gözlere baktı. Salih biricik kızına asla kıyamazdı ki!

       "Elbette Hüsna'm istediğin renk alıcaz kimse sana karışmıycak."

           Hınzır bir gülümsemeyle küçük kız önüne döndü. 

            'Babasının kızı kırmızı odayı seçince görürsünüz siz! Beleş baklavayı ben kazanıcam...'

          Sonunda mobilyacıya varmışlardı Celesun ve Medet fısıltıyla kavga ediyordu;

     "Kesin pembe istiycek, kız çocuğu bu Celesun paranı hazırla!"

    "Beyaz istiycek,abi kırmızı diyor ama kesin beyaz . Eski odasıda öyleydi sonuçta."

         Mobilyacıya girdiler. İlkay babasının elini bırakıp gezmeye başladı Salih arkasına dönüp;

     "Bahisler kapanmadı ha... İsterseniz değiştirin."     

     İki adamda hayır anlamında kafalarını sallayınca kendine has sempatik sırıtmasıyla baktı onlara;

"Siz bilirsiniz çıcıklar! Dedim gitti..."

      İlkay kırtasiye alışverişi haricinde pek alışverişe hevesli olmazdı. Bu yüzden hızla sevmediği her rengi geçiyordu. 

    'Pembe? Ah hayır, nefret ediyordu pembe olarak bir tek pamuk şekeri seviyorum!'

    Pembe olanları eleyerek devam etti. 

'Ahşap olmaz. Beyaz? Ah hizmetliler konuşurken çok leke yapar demişti. Leke görmeye dayanamam. Kırmızı? O olabilir... Ama oooo o da nesiii?"

         Açık mavi  bir oda takımının önünde durdu.Bir kırmızı takıma baktı bir de Maviye.

 'Mavi...Sen artık benim rengimsin bebek!'         

         İzlediği amerikan dublaj sayesinde açık olarak bu sesi duymuştu. Kıkırtı koy verdi. Ama abajür çok çirkindi küçük kız göre.

     'Neden şu kırmızıyı almıyorum güzel renk katar. Çarpıcı...'

     Sözlükte bulduğu büyük kelimelere bayılıyordu.

             "BABAAAA!"

        Sohbeti bırakıp kızın yanına gittiler. Vartolu kızının boyuna gelmek için diz çöktü özgüvenle sordu,

          "Kırmızı olan değil mi? "

         Kız başını hayır anlamında sallayıp küçücük elleriyle esmer elleri kavramaya çalışıp onu peşi sıra çekiştirdi. Sevdiği oda takımının önünde durunca bıcır bıcır konuşmaya başladı.

        "Açık konuşalım pembe hoşuma gitmiyo,beyazda leke yaparmış fatma abla söyledi. Baba kırmızı renkse sana ait. Ben mavi istiyorum ama abajürü çok kötü o yüzden kırmızı takımın abajürünü alalım geri kalansa mavi olsun..."

       Kızının düşüncesi çok hoşuna gitmişti iddayı kimsenin kazanmamış olmasıda onu rahatlatmıyor değildi.

     Kızını kucağına alıp ilerdeki görevliye seslendi;

  "Bakar mısın? Bu takımı sarın alıyoruz..."

                   *Flashback end*

          Odaya girip yavaşça kapıyı kapattı. Oysa ki o anının üzerinden yalnızca 5 yıl geçmişti. Kenarda duran küçük hoperlörü gördü;

          'Görüyor musun baba? Senin kızın olduğumu nasılda biliyorlar...'

       Telefonu bağladı hoparlöre. Babasının aksine türkü değil Rap ve Rock ağırlıklı dinlerdi. Gerçi kulağına ne hoş gelirse onu dinlemeye alışıktı...

        Aradığı şarkıyı bulunca sürekli tekrar tuşuna basıp yatağın yanindaki minik komidine ilerledi  o sırada şarkı çoktan başlamıştı...

      "Simsiyah bir gecenin öfkesiydi sözlerim

 Hayat kırmadan anlat isterim

 Yarım kalan sigara boş şişeyle yan yana 

Onlar arkadaş şimdi bana..."*

               Şarkı devam ederken komidini açtı ilk çekmecede bir ilaç kutusu duruyordu.

      "Baba?Umarım benden bir şey saklamamışsındır..."

       İlaç şişesini alıp komidinin üstüne koydu ilacından altından çıkan not kağıdını eline aldı okuduklarıyla beraber aklındaki çarklar o kadar hızlı çalışıyordu ki onları durdurmak imkansızdı sanki... Her kelimeyi ayrı ayrı analiz ediyordu beyni...

         '20 Günde etki eden kalp krizi damlası, kurban sabah çayına ikişer damla 20 gün üst üste aldığında son alımdan 5 saat sonra tesir eder. Otopside bulunamaz. Benim icadım, kobaylarda denedim merak etme... Eğer tek bir gün aksatılırsa tesir etmez. Eğer ben değil sen buluyorsan bunu benim minik kızım... Sultan Koçovalı'yı bununla öldür. Selim'e gerçek annesini anlat ama gerçek kimliğimizi sakın açma. Seni her şeyden çok seviyorum benim için sakın ağlama olur mu Hüsna'm...

                  -Seni tüm kalbiyle seven
baban Salih Helvacı
Nam-ı diğer Vartolu Sadettin'

✨ ✨ 🎈 ✨ ✨
Evettt bir bölüm daha bitti bu bölüm pek olay olmadığından kızmayın bana olaya ön hazırlık diyelim:)

Yorumlarını bekliyorumm:))

*No1 feat. Melek Mosso-Yarım Kalan Sigara

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin