Bölüm~20

340 30 10
                                    

İlkay Celesun'un verdiği güneş gözlüğünü taktı gözlerinin içindeki gülümsemeyi böyle saklıycaktı.

"Abi direkt taziye mi ileticez ne deniyordu geçmiş olsun mu? Yoksa kurtuldunuz geç olsunda güç olmasın mıydı? Yine kafam karıştı off."

Celesun güldü İlkay sosyal konular konusunda bazen zirvede mükemmel bazense böyle karmakarışık olurdu hasta ziyareti ve ölüler bu yüzden bir nevi korkulu rüyasıydı denebilir.

"Nur içinde yatsın denir ama biz konuşmıycaz. Abi konuşucak biz arkada durucaz belki Meliha annede konuşur ama sen ve ben susucaz aksi takdirde-"

"Gülme krizine gireriz! Hayla kahkaha atasım var zor durdurdum ya! Ama Koçovaliler adına sevindim manyağın tekinden kurtuldular."

Celesun güldü, kız kardeşi aynı zamanda arkadaşıydı İlkay... İlk adımlarında Celesun vardı her kapıdan operasyon sonrası girdiğinde bacaklarına abim diye yapışırdı. Beraber yaptılar yaramazlıklarını, suç ortakları oldular. İçine bir korku düştü genç adamın abisi yani Vartolu ölünce Medet abisi dayak yiyince içine giren o korku...

Ya bir gün onu kaybederse?

Bu soru uzun süredir onu keniriyordu. Ailesi taratıldığında daha 15 yaşındaydı... Annesinin üzerine kapanışı kendi yaşamından vazgeçmek pahasına onu hayatta tutması. Annesinin cesedine yarım saat sarılıp en son onu ayırdıklarında babasının ve küçük kardeşi Aras'ın bedenine yapışması. Yine ailesini kaybetmek istemiyordu. Kaybetmiycekti, buna müsade etmiyecekti...

"Abi, abi, ABİİĞ DUYUYON MU ALOĞĞĞ?!"

Celesun karamsar ifadesi yumuşadı;

"Dalmışım miniğim."

"Fazla derine dalma ayrıca şu Karaca yengeciğim mevzusunu konuşucaz daha!"

Celesun durup kardeşine şok içinde baktı. İlkay inci beyazı dişlerini kocaman ve gururlu bir gülümsemeyle ortaya koydu , evet çok kolay bir işti onun için.

"Kendi kendineyken ve mesajlaşırken aptal sırıtmalar, odaya erken çekilmeler, bir saatte bir telefonu kontrol etmeler ve gece telefonla yazışırken Koçovalı evinin üçüncü kat koridor penceresindeki biriyle bakışma... Çok açık abicim fazla açık verdin ama sır tutmamı istersen sorun yok kardeşler bunun için değil mi?"

Celesun sırıtarak;

"Karaca olduğunu nerden çıkardın peki belki Akşın?"

"Salak insanlar ilgi alanına girmiyor haberim var abişş ayrıca telefonunda bir tek Karaca'nın numarası var 'Karagülüm' yazmışsın. Telefonunu karıştırmadım google hesabından kişilerine baktım o kadarcık minicik yani."

Celesun kızmadı sağ elini uzattı klasik yumruk tokalaşmalarını yaptılar.

"Bizim senin kadar minik sırrımız olucak bu anlaştık mı?"

Yalandan kızmış gibi bir sesle İlkay;

"Ben çoktaaaan miniklik sınırını geçtim bile!"

"Şimdi seni gıdıklardım minik ama gitmemiz gereken bir cenaze var ve mekana yaklaştık hızlı olalım cenaze alayı gelir şimdi!"

<***> <***> <***>

İlkay mekanın girişinde oturan babaannesi, babası ve ayakta duran amcasına baktı. Herkes rolune girmiş gibi ciddiydi ama yinede arada gevşeyen kaslarla tatlı bir sohbet içinde oldukları belliydi. Celesun'a bakmadan ona hitaben;

"Biz çok güzel bir aileyiz abi. Çok güzel ve güçlü bir aile..."

<***> <***> <***>

Salih gelen cenaze alayıyla yerinden kalktı İlkay arka çaprazında durdu. Meliha , Medet ve Celesun'da İlkay'ın yanına sıralandılar. Hepsinin yüzünde ifadesizlik maskesi vardı. Vartolu tam yanından suratına bakmadan geçen İdris'e;

"Başınız sağolsun İdris beyimiz."

İdris Koçovalı oğlunun gözlerinin içine baktı bir süre hem onun için hem de Vartolu için saatler gibiydi o bakışma. Yorgundu gözleri İdris'in... Çok yorgundu. Karşısında ki oğlu ise tam tersi ateş atıyordu gözleri kırmızısı belirgindi aklına gelen Salih'in söylediği sözle içi güldü;

'Melekler sürme çekmiş demişti annem.'

Oysa iki dakikaydı gözlerinin meydan muharebesi. Sadece iki dakika... Arkasında duran küçük kıza baktı kaşı bantlanmış. Gözlerinde gözlük vardı kaşlarını çattı İdris;

'Umarım Acar gözüne zarar vermemiştir.'

Daha önce hiç bir torununu bu kadar önemsemediğinden içi suçlulukla doldu. Meliha'ya bakmadı bakarsa bu yaşlı kalbi üstelik böyle bir günde hızlandırmak istemedi. Bir umut daha var diye düşünmek istemedi. Eğer bakarsa isterdi, belli ederdi üstelik daha karısının yasını yeni tutmaya başlamışken, hayır.

Önüne dönüp ilerlemesiyle cenaze alayı devam etti. Selim tabutu taşıyordu. Olmayan son göreviydi hayatını cehenneme çeviren kadın için. Babası umurunda değildi. Suratına bakmıyordu ki anlasın onu ama kardeşlerinin anlamaması şarttı. En öndeydi Vartolu ve İdris babanın halini görmüştü. Başını İlkay'a döndürüp göz kırptı. Küçük kız da ona güldü. Bu kız Selim'in en sevdiği yeğeniydi ve böyle giderse Karaca' sıyla aynı olacaktı Selim için...

Kabuk Bağlayan YaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin