Lavinia • taennie

-23-

it's not just a game!

Okulun arkasındaki kapıya geldiğimizde birbirimize bakıp kapıyı araladık, aşağı indik. Arkadan Jungkook ışığı tutarken önden ilerledim.

Kilitli olan kapıya yöneldim ilk fakat yine her zamanki gibi kilitliydi. Deli gibi merak ediyordum burada ne olduğunu.

Kameralarla izlenen odaya girdik teker teker. Ekranlar kapalıydı.

"Çok rahatsız edici bir yer, ayrıca hiçbir şey yok burada..." Dedi Rosé.

Tam o anda ekranlardan altı tanesi açıldı. Gözlerimi oraya çevirdim. Gördüklerim ile ağzım açık kalırken Rosé korkuyla çığlık attı, Jisoo ise titremeye başlamıştı. Jungkook Rosé'yi tutarken Taehyung'a baktım. Şaşırmış gibi değildi.

Birinci odada tavandan sarkan iple elleri bağlanmış olan Namjoon'un hareketsiz bedeni sallanıyordu.

İkinci odada da Hoseok'u aynı şekilde asmışlardı. Üçüncü oda Yoongi... Dört Seokjin... Beş Jimin... Altı Lisa. Hepsi ölüydü ve hepsinin ağızlarında ise lavina çiçeğinden kanlı bir dal vardı...

Altısı farklı yerlerde ölmüştü ve onlar cesetleri toplayıp bir psikopat gibi buraya koymuşlardı. Namjoon'u nasıl öldürmüşlerdi bilmiyorum, belki de ilk başta şüphelenmememiz için hemen öldürmek yerine hafızasını silmişlerdi.

Yoongi ise kesinlikle bir kazaya kurban gitmemişti, vücudunda yara bile yoktu... Sanki başından beri belliydi ölecekleri.

Derin bir nefes aldım. Ardından arkamı döndüm onlara.

"Sıradaki kim sizce?" Dediğimde Rosé'nin ağlayışı yükseldi. Jisoo hâlâ titriyorken aniden kafa sallamaya başladı kabul etmeyerek ve bağırdı öfkeyle.

"Ben olamam... Ölmek istemiyorum! Ben olamam! Ölmeyeceğim... Asla..."

Hızla odadan çıktı. Koşarak uzaklaştı buradan. Arkasından ona yetiştim.

"Jisoo... Nereye gidiyorsun!"

"Bu lanet okuldan olabildiğince uzağa!"