6.6

631 43 209
                                    

Leya'dan 

Deniz'in cebinden çıkardığı şeyin bir uçak bileti olduğunu görünce yağız benden önce davranıp "bu ne" diye sormuştu. Büyük olasılıkla deniz ilk başta denizliğini konuşturup uçak bileti diye cevap verecekti ama alışmıştık artık. 

Tam da tahmin ettiğim gibi büyük bir heyecanla "uçak bileti" dediğinde bu konuşmanın daha da fazla uzamasını istemeyen çağan "ailelerimizi ikna etmiş bir hafta tatil ayarlamış bize" diye açıklama yapmıştı. 

Ne yalan söyliyim tatil düşüncesi hoşuma gitmişti ama bu deniz'den beklenmedik bir hareketti. *deniz'in yaptığı hangi planı tahmin ettin de buna beklenmedik diyorsun*  sen de haklısın iç ses deniz her durumda şaşırtmayı başarıyor. 

Yağız kolunu omzuma atıp "başbaşa daha çok zaman geçireceğiz desene" demişti bunun üzerine kapıda bizi izleyen tayfanın tamamı yalandan öksürmüştü. Ben bu tatil düşüncesine kendimi çok kaptırmıştım ama daha açıklama yapmam ve kendimi affettirmem gereken bir adet kızgın ülkü vardı.

Tuana artık dayanamamış olacak ki "bu ne ya kaç dakikadır kapının önündeyiz hint dizisi mi de bu bakışıyoruz alsana bizi içeri" demişti sitemkar bir sesle , kız da haklıydı bence sonuçta deniz bey paşamız onları sabahın köründe uykularından uyandırıp kapıya dikmişti.

Yağız geçin anlamında eliyle içeriyi gösterdiğinde ben ülkü'ye beni affermesi için yalvaran gözlerle bakıyordum. Çıktığımı da haber verememiştim haliyle bana oldukça kızgın olmalıydı ki zaten öyleydi. Diğerleri içeri geçmiş biz ülkü ile kapının girişinde bakışıyorken tüm şehri sağır edebilecek bir çığlık sesi duyulmuştu.

"Yağız senin nasıl çikolatalı sütün olmaz" kaç dakikadır deniz dolabı kapatıp açıyor ama bir türlü çikolatalı süt olmadığı gerçeğini kabullenemiyordu. Hayır yani sen dolabı birden fazla kez açınca orada kendiliğinden süt beliriyordu da bizim mi haberimiz yoktu. Deniz'in fenalaştığını gören yağız oflayarak içerde bir odaya geçmiş ve elinde birkaç tane çikolatalı süt ile geri dönmüştü tabi bunu gören deniz de bu sefer bir sevinç çığlığı atarak sütlere sarılmıştı. 

"Ülkü" kahvaltı sofrasına oturmuş bir yandan kahvaltı ederken bir yandan da konuşuyorduk ama ülkü geldiğinden beri koruduğu sessizliğini bir türlü bozma kararı almıyordu. "Farkındayım birsürü yanlış şey yapmışım ama i-" daha sözümü tamamlayamadan oturduğu yerde dikleşip bana dönmüştü , diyeceklerinden korkuyordum doğrusu. "Beni kızdıran önceden yaptığın şeyler değildi leya , seni göremeyince korktum endişeleneceğimi bile bile yine de bana haber vermiyorsun" 

Haklıydı daha önce de bu durumu yaşamıştık ve ben ona haber vermem gerektiğini biliyordum ama eve gelmemiz planda olmadığından beni göremeyeceği ya da endişeleneceği ihtimalini hesaba katmamıştım. Sözü benden önce yağız alarak "ülkü tüm suç benim özür dilerim leya bana senin onu merak edeceğini söylemişti" her ne kadar söylediğinde haklılık payı olsa da yağız'ın bir suçu yoktu o sadece biraz olsun benimle zaman geçirmek istemişti.

"Yağız'ın bir suçu yok" dediğimde deniz sesini inceltip benimkine benzetmeye çalışarak "onu bırak beni al" demiş üstüne de gülmüştü. Gerçekten mükemmel bir arkadaş ortamım vardı. Önce yağız ile birbirimize bakmıştık sonrasında ise tepkisini görebilmek için bakışlarımı ülkü'ye çevirmiştim ama beklediğimin aksine gülen bir ülkü ile karşılaşmıştım.

Daha az önce kızgın olan ülkü şimdi karşımda deniz ile beraber gülüyordu acaba delirmiş miydim? "Ülkü ne oluyor" diye büyük bir ciddiyetle sorduğumda hala gülmeye devam ediyordu eğer şimdiye kadar delirmediysem bile birazdan delirecektim. Ülkü yerine deniz açıklama yapmaya başladığında gözlerimi ona dikmiştim.

Bir Dilek Tut | LeyyağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin