4.2

703 43 141
                                    

Çağan'dan 

Bulduğumuz kanlı bileklik ile beraber endişemiz tavan yapmıştı artık bildiğimiz tek bir şey vardı ki baş başa kalmak istedikleri falan yoktu kesinlikle başlarına bir şey gelmişti. 

*Zaten deniz'in eğleniyorlar demesinin doğru olmadığını anlaman gerekirdi ne zaman görülmüş o çocuğun haklı çıktığı*  bize kalas demesini biraz dert edindin herhalde 

Sözde buraya biraz kafa dinleme ve eğlenme amacıyla gelmiştik ama deniz'in oyunları , okulun planları ve bu mesele derken kabus gibi günler geçiriyorduk. Üstüne üstlük deniz yeni planları olduğundan söz ediyordu. 

"Nerede bunlar , başlarına ne geldi"  ülkü sesi titreyerek konuştuğunda tuana'da bende ondan farksızdık. Hepimiz meraklanmıştık aynı zamanda bitkin düşmüştük. Hava zaten çok kötüydü eğer dışardalarsa en iyi ihtimalle ikisi de üşütmüşlerdi.

Tuana "şu an elimizden bir şey gelmez , artık hocalara haber vermemiz gerek"  dediğinde ona hak vermiştik uğraşmıştık ama destek almadan onları bulabileceğimizi sanmıyordum. 

Tekrar gezi alanına döndüğümüz sırada hiç beklenmedik bir manzarayla karşılaşmıştık. Deniz çekirdek yiyerek moda programı izliyor , leya ve yağız'da pasta yiyorlardı iyide bunların burada ne işi vardı , ne ara buraya gelmişlerdi ve asıl soru bize haber vermek hiçbirinin mi aklına gelmemişti. 

Ülkü onlara nerede oldukları hakkında sorular sorarken tuana "ben de yumulcam" diyerek pastaya koşmuştu hayır yani şu an en önemli meselemiz pasta yemek miydi? 

*az sen de ye benim de canım çekti* ben yesem o sana gelmeyecek ki , *ye sen ben mide ile anlaşma yaptım* 

İç sesimden ve gördüğüm manzaradan sonra anlamıştım ki bu gruptaki tek aklı başında insan bendim. Ülkü'de neye bakıyorsun sen diyerek moda programını izlemeye gidince artık sabrım kalmamıştı içlerinden biri de çıkıp demiyordu ki neredeydiniz?

*madem onlar demiyor , sen söyle o zaman sözde tek akıllı insan* 

"Neredeydiniz" diye bağırdığımda tüm bakışlar bana dönmüştü , bana kalırsa kızmakta haklıydım onlar için çok endişelenmiştik ve şu an en ufak bir açıklama bile duyamıyorduk. Deniz "çağan bebeğim bak fazla sinir iyi değil" diyerek beni sandalyeye oturtmaya çalıştığında ona ölümcül bakışlarımdan atmıştım.

*çocuğa öyle bakma çağan sonra seni katil sanıyor*  sanıyor ama yine de beni sinir ediyor

Deniz hıyarı akıllanmak yerine "bana öyle bakma çağan'ım anlayacaklar"  dediğinde sinirlenmiş ve onu en çok üzecek şeyi yapmıştım , çekirdeğinden yemiştim yani. 

"Sen benim kıymetlime nasıl dokunursun pis kalas inşallah tam banyodayken su kesilir , inşallah yatakta telefona bakarken telefon yüzüne düşer , inşallah çorabınla suya basarsın da tüm gün o ıslak çorapla gezmek zorunda kalırsın , inşallah ödevin olduğu aklına gece yarısı gelir de mal gibi kalırsın"  daha bana saydıracakken sonunda onu susturmayı başarmıştım. 

"Sana 10 paket çekirdek alacağım yeter ki sus"  bunun üzerine konuşur muydu hiç , hemen süt dökmüş kediye bağlamıştı. Ayrıca tek beddua edebilen o değildi *inşallah çikolatalı süte alerjin çıkar* derdim görürdü gününü.

"Evet şimdi bunları bir kenara bırakalım anlatın bakalım neredeydiniz" dediğimde anlatmaya başladılar.

(Onlar başından duysun ama biz paspas kısmından devam edelim) / Leya'dan 

Paspası kaldırdığımda çıkan anahtarla hayattaki tüm şansımı kullandığımı anlamıştım. Zaman kaybetmeden içeri girmiştik çünkü biraz daha dışarda kalırsak donacaktık. Biri bizi bulacak mıydı artık emin olamıyordum , umutsuzluğa kapılmıştım.

Yağız bunu fark edince yanıma oturarak "merak etme bir yolunu bulup döneceğiz" dediğinde kendimi yine de kötü düşünmekten alıkoyamamıştım bunu fark eden yağız'da işi şakaya vurarak "bulamazsak da birlikte öldü derler güzel olur" dediğinde "sus allah korusun" diyerek eline vurmuştum bunun üzerine gülmüştü.

*çocuğa bak be ona vurdun diye gülüyor*  

Evin içinden battaniye çıktığında bir koltuğa uzanıp üstümüzü örtmüştük , biri bizi bulana kadar uyumak en iyi seçenekti. 

"iyi geceler güzelim" 

"sana da iyi geceler kıvırcığım" 

Kapının açılmasıyla ikimiz de aynı anda uyanmıştık galiba bizi bulmuşlardı. O kadar rahatlamıştım ki buradan döndükten sonra deniz'e istediği bir şeyi alacaktım. İçeri 50 yaşlarında bir adam girmişti büyük olasılıkla burası onun eviydi önce neden evinde olduğumuza dair bir açıklama yapsak iyi olurdu.

Olan biten her şeyi anlatmıştık zaten ponçik bir amcaydı yani hiç sorun etmemişti ve bize dönüş yolunu gösterebileceğini söylemişti biz de tabi ki hemen kabul etmiştik.

İlerlerken ayağımın taşa takılmasıyla sülük misali yere yapışmıştım ee hep deniz düşecek değildi ya. Dalların üzerine düştüğümden kolum biraz incinmişti ve kanıyordu aynı zamanda düşerken ayağımı burkmuştum.

Bunu gören yağız hemen endişeyle yanıma gelmişti ona iyi olduğumu söylüyordum ama bir türlü ikna olmuyordu. İnat ederek böyle yürüyemeyeceğimi söyleyerek beni kucağına almıştı ve dönünce de pansuman yapacağımızı söylemişti ben de kabul etmiştim. Tekrar böyle bir olay yaşama ihtimalimize karşı da kolumdan dolayı kan bulaşan bilekliğimi ağaca takmıştım.

(Şimdiki zaman / Leya'dan) 

"Yani olay bundan ibaret"  dediğimde hepsinin yüzünde heee anladım ifadesi oluşmuştu artık olup biteni açıkladığıma ve çağan'ın siniride geçtiğine göre pastama geri dönebilirdim.

O sırada deniz "ama şu an ayağın iyi di mi yani yürüyebiliyorsun" demişti. "Evet ama neden sordun"  dediğimde rahatlamıştı. "Karşılaşmalara ben katılmam da ondan" 

"Ne karşılaşması.."


Merhaba

Nasılsınız?

Heyecanlı yerde kesmedim 

Bedenen dersteyim ama ruhum yok diyeceğim ama mantıken bedenen de derste değilim 

Derste olanlara buradan kolay gelsin diyorum

Bu kısma çikolatalı sütümü bile paylaşırım diyeceğiniz kadar çok sevdiğiniz biri varsa yazarsınız şahsen deniz paylaşmazdı hajajahajahgagabav (en çok yazılana ödül diyormuşum) 

Seviliyorsunuz 💙

Bir Dilek Tut | LeyyağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin