-Bence 'Deku' kulağa 'güzel' geliyor. Güzel kişi.
☆
Sabahın erken saatlerinde daha horozlar ötmemişken kalkmayı severdi. Daha dinç kaldığını hissederdi. Sabah ayazının tüylerini ürpertmesi falan, güzeldi işte.
3. Kişi ağzından
Yavaş bir şekilde çiçekleri sulamaya devam ederken, ağzına dolanmış bir şeyi kendi kendine mırıldanıyordu. Her ne kadar beceremesede.
Saat daha erkendi. Hatta cidden erken bir saatti. Uykusunun açılması için dışarıdaydı. Sabah soğunun bütün hücrelerinde hissedilmesini istiyordu.
Sulama işi bitince ön bahçeden ayrıldı. Artık üşüyor olucaktı ki içeri geçmek için ayaklandı.
İçerisi dışarıya kıyasla çok daha sıcakken o ortama girdiği andan itibaren sıcaklığı iliklerinde hissediyordu. Koridordan ilerleyip salona gitti.
Salondaki koltuğa yüzüstü uzandı. Uzuvlarını gerdirirken gözü masadaki kitaptaydı. Bu kitap onunla ilk tanıştığında elinden aldığı kitaptı. Cidden, o zaman onun diğer insanlar gibi kötü niyetli biri olduğunu sanıyordu. Ama o, onun bütün kötü düşüncelerini yok etmişti.
İzuku'dan
Tanrım, sana minnettarım. Belkide o gün o kütüphaneye hiç gitmeseydim, başka bir şekillede olsa hiç karsılaşmayacaktık. Şanslıyım. Hemde çok.
Katsuki Bakugou. İlk kez adını o zaman duydum. Hatta, cidden nasıl oldu bilmiyorum onun adını kendimce söylemeye çalışmıştım. Yani tabii ki de doğru dediğimi sanmıyorum. Hiçbir zaman bir işi doğru yapamadım zaten.
Adını kendimce söylediğim zamanki yüz ifadesi aklımdan çıkmıyor. Ya da yüzüme yaklaşıp bana "Sen de güzelsin" dediği zaman. Hatta bazenleri, aklımı kaçırmama sebep oluyor. Çünkü -Benim gibi birine- bu şekilde davrananlar bilirsiniz yok denecek kadar az.
Ah, aslında o adama da borçluyum. Bana yumruk atana. O yumruğu yüzüme yemeseydim karşılaşmazdık. Teşekkürler sana. Yumruğu yediğim zaman çok korkmuştum. Açıkçası hâlâ neden yüzüme bir yumruk yediğim hakkında bir fikrim yok. Çok korkmuştum, yine her zamanki gibi güçsüz olanı yere sermişlerdi. Ama o zaman yerde yatan ben, bana bir el uzatan kişi vardı.
Katsuki.
Elini tutmamı söyleyip beni o yerden kaldıran kişi o. O zamanki hissettiğim duyguları nasıl anlatsam, tarif edemem galiba.
Benim duymadığımı öğrendiğinde, gözleri far görmüş tavşan gibi açılmıştı. Yani kim olsa öyle bir tepki verir zaten.
"S-e-n d-u-y-m-u-y-o-r m-u-s-u-n?"
Yüzüme yaklaşıp söylediği şey net olarak anladığım ilk cümle buydu. Bu sırada, fazla yaklaşmış olcaktı ki -o sırada yüreğim ağzımda atıyordu- geri çekilmişti. Sonrasında adını sordum. Neden mi, merak. Merak etmiştim. Adını öğrendiğimde demiştim ya kendimce adımı telaffuz etmeye çalıştım.
O da benim adımı öğrendiğinde sanki bir prensesin öünde eğiliyormuşçasına önümde eğilmişti. Bense olanları kavrayamamıştım, ama daha sonra hissettiğim mutluluk duygusundan gülümsedim. Hemde daha önce hiç gülümsemediğim kadar.
Daha sonrasında gitmesi gerektiğini söylemişti. Bende onu sıkmamak için gitmesine izin verdim. Bana telefon numarasınu vermek istediğini söyledi, kabul ettim. Telefonunu verdikten sonra yanından uzaklaşmıştım.
Aymı günün akşamında hissettiğim mutluluk- heyecan duygusu çok berbattı. Hatta kusmama ramak kalmıştı. Gece heyecandan uyuyamamıştım. Gece mesaj atmak istedim ama atmadım. Rahatsızlık vermek istemiyordum, sonuçta sadece 10 dakikalık bir sohbetti. Onu sıkmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İşaret Dili | Bakudeku
Teen Fiction"Sen.. sen duymuyor musun?" Izuku duyma engelli biridir. Belki de bu o kadar da kötü değildir. -özgünlüksüz