On saatlik uçak yolculuğunun ardından sonunda Avustralya'daydılar. Seungmin valizini almış, arkadaşlarının gittiği yönün aksine gişeye yürümeye başlamıştı.
Minho buradaysa, o burada olmayacaktı.
"Seungmin nereye?" diye seslenen Felix'e cevap vermemiş yoluna devam etmişti.
Yine bütün duyguları yoğunca yaşarken, midesi kasılmıştı. Uçakta akmaması için zor tuttuğu gözyaşlarından biri isyan bayrağını çekerek kirpiğinden kayıp yanağına düştüğünde iç çekmiş, hızlıca yanağını silmişti.
Yol boyunca ona bir kere bile bakmayan Minho bir yana, dönüp bakmasını istediği için kendini çok çaresiz hissetmişti.
Derin bir nefes almış, gişeye global kartlarından birini uzatarak Güney Kore'ye bir bilet istemişti ki kadın kartını alamadan kartı çekip alan Jisung'a döndü.
Yine siyah ojeleri, ona bol olan kıyafetleri ve gözlerinin önüne düşen siyah saçlarıyla punkçı gibi geziyordu ortalıkta. "Dinle bir." dedi arkadaşını gişeden çekerken.
"Bana oyun oynadınız." dedi Seungmin kartını sertçe arkadaşının elinden çekip alırken. "Ne sizi dinlemek ne de Minho'yu görmek istemiyorum."
"Gözlerin titriyor Seungmin, yapma."
"O annesini karlısına alıp beni korusaydı, böyle olmazdı. Ben bir şey yapmıyorum Jisung."
"Bak, bunu söylediğimi duyduklarında oldukça kızacaklarını biliyorum ama artık bahsettiğin anne nefes aşmıyor tamam mı? Seninle boşandıktan bir veya iki ay sonra sanırım, emin değilim, kadın kalp krizi geçirdi."
"Gittiği yer güzel olsun diyeceğim ama o kadın kendine cehennemden köşk bile satın almış olabilir." dedi Seungmin iç çekip.
Ne derse desin, annesini kaybetti için Minho'ya içi gitmişti yine.
"Destek oldunuz mu ona?" diyerek yelkenleri suya indirdiğinde Jisung gülümseyerek arkadaşına sarıldı. Seungmin arkadaşının kollar arasına girip yüzünü gizlerken valizini yere bırakmıştı.
Jisung, ojeli elleriyle arkadaşının saçlarını okşarken, sımsıkı sarmıştı onu. "Seni asla anlayamam ama sarılsam geçer belki."
"Benim sözlerim." dedi Seungmin iç çekip.
"Ne hissettiğini söylemek ister misin?"
"Şimdi mi?"
"Şimdi, sabaha kadar burada dikilebilirim. Özür dilerim, dileriz daha doğrusu. Seni böyle boşluğa ya da doluluğa, artık hangisindeysen, düşürtecek bir plan çok çocukçaydı."
"En azından kendinizi biliyorsunuz." dedi Seungmin Jisung'ın boynuna sardığı kolunu çekmeden gözlerini kurularken iç çekmiş, eliyle ileriyi işaret etmişti.
"Oradaki kafeye gidelim. Midem bulanıyor."
"Oha o kadar param yok benim." dedi Jisung. Seungmin gülmüş, omzu silkmişti mızıkçı bir çocuk gibi. Oldukça sakin bir kişiliği olsa da işin ucu Minho'ya dokunursa değişik tepkiler verebiliyordu.
"Beni buraya kim getirdiyse o öder. Git, birinin kartını al o zaman." Jisung onayladıktan sonra Seungmin'in arkasında kalıp onları dikkatle izleyen arkadaşlarına baktı.
"Neyse ki para sıçan bir sevgilim var."
"Ben kafeye gidiyorum o zaman?" Jisung onayladığına, Seungmin yavaş yavaş oraya yürümeye başlamıştı.
Jisung hızlı adımlarla valizini tutan sevgilisine gitmiş, elini uzatmıştı. "Kartını verir misin?"
"Ne alaka?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanımeli ° 2min °
FanfictionSeungmin, artık dayanamadığı psikolojik baskılar sonucu eşiyle boşansa da her fırsatta Minho'yu arkadaşlarını soruyordur. Bu duruma bir buçuk senedir katlanan arkadaşları sonunda bir plan yapar. Minho ve Seungmin'i barıştırma planı başlamıştır. ▪ ...